• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Spor Haberleri Genel

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    Zordur fenerbahçe'nin şampiyon olması ! | uzay gökerman

    http://fenerbahcelilerdernegi.org.tr...nerbahcenin-s…
    21 sayı geriye düştüğü karşılaşmada bitime 3.1 saniye kala Kupa’yı kazanmışken son topa parmak ucu kadar farkla sahip olamadığından bugün Fenerbahçe için Euroleague ikinciliğine dair yazı yazıyoruz.
    Zordur Fenerbahçe’nin şampiyon olması…
    O kadar çok bileşenin bir araya gelmesi gerekir ki!
    Pardon düzeltiyorum; Fenerbahçe’nin o kadar çok ve çeşitliliğe sahip rakiplerini saha içinde ve dışında yenmesi gerekir ki bazen onlarcasını çözer birini beceremezsin böyle finallerde kaybedersin.
    Cumartesi günü de yazmıştım, zordur Fenerbahçeli olmak; çünkü Fenerbahçe insanın ömrünü yer, bitirir, tüketir.
    Hep finallere kadar getirir orada tüm bileşenlerle toptan mücadele ettiğinden kaybeder.
    Fenerbahçeli bu durumu çok iyi bilir, Fenerbahçeli olmayan, hatta Fenerbahçe’den anlaşılması zor bir şekilde nefret eden de bilir bunu öncesinde ve sonrasında kullanır, keyfini de sefasını da sürer…
    Cefası da Fenerbahçeliye düşer!
    Düşünün Fenerbahçe Başakşehir gibi bir takımla oynuyordur ve 2-0 geriye düşmüştür, düne kadar sayıları birkaç yüz kişiyle sınırlı, toplasan hepsinin adını bileceğiniz taraftar kitlesi tribünlerde bağırmaya başlar “i.ne Fener, olamazsın şampiyon!”
    Diyemezsin ki hadi ezeli rekabetin içinde böylesi nefretler oluşuyor, Fenerbahçe ne zaman senin rakibin oldu da böyle bağırmaya hak kazandın?
    Gözümüzün gördüğü her platformda şike, şaibe, maç ayarlama vardır, tüm bunlar sonucu Fenerbahçe girdiği finalleri kaybeder ama tribünlerden tek ses çıkar “Aziz Yıldırım şike yapsana!”
    O kadar gürültüye getirilmiş bir ortam vardır ki “Başakşehir’in bile nefret ettiği ortamda Fenerbahçe kiminle şike yapabilir ki?” sorusunu sorduğunda sesin bile duyulmaz olur.
    Çevresel faktörün bu kadar Fenerbahçe nefretiyle dolduğu bir ortamda mesela sıradan bir sporsever dün her türlü pisliğin, karaktersizliğin, numaranın, şaibenin koktuğu bir Euroleague mücadelesinde her şeye rağmen sporun, centilmenliğin içinde kalarak rakibini yenmeye çalışırken nasıl olur da Fenerbahçe’den, sporcusunun sahada döktüğü alın terine rağmen nefret etmeyi başarabilir, bunun sosyolojik bir açıklaması olabilir mi?
    Bilemiyorum; psikolojik hatta psikiyatrik olduğuna şüphe duymuyorum!
    Geçen sene Real Madrid’in göstere göstere, bağıra çağıra yaptığını bu sene final maçında CSKA Moskova’nın tekrar edebileceğini düşünsem bile asla olabileceğine ihtimal bile veremezdim.
    Düşünün kenarda oturan bir CSKA Moskova yöneticisi sahada mücadele eden ve kesinlikle dokunulmazlığı olan bir basketbolcuya eliyle bir değil iki defa vuruyor, ittiriyor, sözde yanında oturan bayanı koruma derdinde, saha bir anda karışıyor, normal şartlarda benzer bir görüntü Türkiye’de olsa bu bir savaş sebebi bile olabilir, ancak hakemler bu muhteremi dışarı bile gönderemiyorlar.
    Ve bu ortamda sporcusunu korumaya çalışan Fenerbahçe Başkanı yine sevimsiz görünebiliyor.
    Böylesine bir mağduriyet anından bile Fenerbahçe aleyhine duygu geliştirebilen bir coğrafyada yaşıyoruz, sonra bu kişilerle Fenerbahçeliler hiçbir şey olmamış günlük hayatta ilişki kurmaya devam ediyor öyle mi?
    Yok, burada bir tuhaflık var!
    Bir spor mücadelesine böyle tepki verebilen kişilerin normal hayattaki yaklaşımlarının sağlıklı olabileceğini ön görmek mümkün müdür?
    Bunu sadece Aziz Yıldırım’la açıklamaya çalışmak benim gibi dört tane on yıl devirmiş, birçok Fenerbahçe Başkanı ve ona karşı tepki görmüş sporun bu kadar içindeki bir kişiye anlatılacak türden bir zırva değildir.
    Bu ülkede Faruk Ilgazlar’dan, Emin Cankurtaranlar’dan, Ali Şenler’den Tahsin Kayalardan, Metin Aşıklardan nasıl nefret edildiğini, hani bazılarımız “yan yana maç izlerdik” diye anlatıyorlar ya o zamanlardan söz ediyorum, Fikret Arıcan’dan bile nefret edildiği, Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı sonrasında nasıl maç ayarladığının konuşulduğunu bilirim.
    Arşive meraklı olanlar Fenerbahçe’nin 1985’te averajla kazandığı şampiyonluğun gazetelerde incelemesini yapsın bakın neler bulacaksınız.
    Spora “hakemi de yeneceksin!” ezberi Fenerbahçe için söylenmiştir.
    Bunu söyleyen 1990’lı yılların ortalarıyla 2000’li yılların hemen başlarına kadar Türkiye’de maçları neredeyse tek başına yorumlayıp, değerlendiren ve futbolun algısını tek başına değiştiren eski bir hakemdir.
    Dünkü Euroleague maçında Fenerbahçe hakemi nasıl yenebilirdi ki?
    Karşılaşmanın tüm kritik pozisyonunda bu kadar açık ve net biçimde rakip lehine kararlar verebilen vicdansızlıkla nasıl mücadele edebilirsin ki?
    Sezon boyunca özellikle Dixon’a çalınan hatalı yürüme kararlarının belki de göz göre göre topla yürüme şekline gördüğümüz şekline gözlerini kapatmış, dirseği, tokadı görmeyen hakemi nasıl yenebilirsin?
    Bir koç düşünün verilen tüm kararlara itiraz etsin ancak karşılaşma boyunca tek bir teknik faul bile almasın?
    CSKA Moskovalı tüm oyuncular maç boyunca özellikle pota altında elleriyle kollarıyla Fenerbahçeli oyuncuların mücadelelerini engellemeye çalışırken, her on hareketten bir tanesine faul düdüğü çalındığında nasıl tepki verdiklerini ve hakemlerin tüm bunlara karşı gösterdikleri merhameti görünce bir hakemi nasıl yenebileceğini bilemez oluyorsun.
    Her şey hakem kararı, lobi miydi?
    Yok muydu Fenerbahçe’nin hataları?
    Kuşkusuz vardı.
    Vesely gibi bir oyuncunun 1/10 isabetle serbest atış kullanması, Udoh, Datome gibi basketçilerin özellikle son bir iki ayda gösterdikleri performansın çok gerisinde kalması, Bogdanovic’in bu sefer uyanma saatini maça denk getirememiş olmasının kuşkusuz çok büyük önemi bulunuyordu, maçın özellikle 21 sayılık farka ulaşmasında.
    Ancak Fenerbahçe’yi buralara getiren, zaten 21 sayılık farkın kapanmasına da neden olan en temel özelliği savunma gücünü kıran bir hakem üçlüsünün karşılaşmanın hemen başında peş peşe çaldıkları düdüklerle bu direnci kırdıklarını görmezden gelemeyiz.
    Avrupa’daki tüm spor kamuoyu dünkü saçmalığı, hakem rezaletini gördü.
    Fenerbahçe’nin taraftarı, oyuncusu, yöneticisiyle sahadaki duruşunu da…
    Fenerbahçe basketbol takımı kitlelere basketbolu sevdiriyor. Heyecanlandırıyor.
    Dünkü maçın son çeyreği tam bir Euroleague finaline yakışan mücadeleyle doluydu. Fenerbahçe bu ortamda kaybetti.
    Fenerbahçe’nin kimlerle nasıl mücadele ediyor olduğunu biliyoruz, bu nedenle böyle sonuçlara şaşırmıyoruz.
    Herşeye rağmen tebrikler Fenerbahçe, başarın ve ortaya koyduğun karakterli ve centilmen mücadelen için...
    http://twitter.com/uzaygokerman
    [email protected]
    UZAY GÖKERMAN
    http://www.milliyet.com.tr/uzay-goke...r-fenerbahce…/

    Yorum yap

    • #17

      Bu daha başlangıç | bağış erten

      http://fenerbahcelilerdernegi.org.tr...aslangic-bagi…
      Hayır İslam Çupi, yanılıyorsun. Bundan tam 21 sene önce demişsin ki; “Türk basınındaki 4 büyük futbol takımının top hegemonyası yanında, basketbol, voleybol ‘sayfa yaması’ olarak arada sırada kullanılmaktadır.” Evet, bu gelenek ne yazık ki hâlâ sürüyor. Ama bugün değil! Bak, Avrupa’nın en büyük kupasında final oynamış bir takıma sayfalar kocaman açılıyor.
      Hayır Ertuğrul Özkök. Sen de yanılıyorsun. Aziz Yıldırım falan yönetmiyor o Sarı - Lacivert tribünleri. Onlar bu sene organik parçası oldukları basketbolu kimseden öğrenmeye ihtiyaç duymayacak kadar iyi biliyorlar ve neredeyse stattan çok salona gittiler bu sezon. Onlar Berlin’de avuçları patlayana dek, gözyaşları içinde alkışladıkları bu takımı pek çok şeyden daha fazla seviyorlar. Yense de, yenilse de...
      Hayır Türkiye. Yanlış düşünüyorsun. Bu memleketimin sporseverleri için tek geçer akçe her zaman kazanmak değil. En azından dün değildi. Öyle olsa dün böyle sahip çıkar mıydı tribünler takımlarına. Kaybederken bile bu kadar alkış alır mıydı? O son anlardaki direnç böyle takdir görür müydü? Evet, can sıkıcı anlar yaşandı.
      Evet, ikinci periyotta savunma hiç olmadığı kadar düştü. Evet, Vesely faul çizgisinde hayatının en kötü gününü geçirdi. Evet, Bogdanoviç felaket günündeydi. Ama neydi o geri dönüş! Neydi o direnç! Gördüğünüz değil mi? CSKA’nın fink atan takımı nasıl da bocaladı o son bölümde? Tamam, mutlu son kıl payı kaçtı. Ama rakip de CSKA Moskova be kardeşim. Kaç sezondur bu ânı bekliyorlar ve açık ara en bütçeli takım.
      Üzülmenin anlamı yok. Hiç görülmemiş yerlerdeydi Fenerbahçe. Bu sezon final olur. Bu inanç sürerse, son bölümdeki mücadele sürerse seneye de kupa gelir. Zaten tarihi Cuma günü yazmışlardı, üzerine kuşu konduramadılar sadece. Ne gam!
      Siz gene de bu anın tadını çıkarın. Olmayacak şeyler, olmayacak işler oldu. İnanılmaz hakem hataları vardı. Ve biz hiç görmediğimiz bir seviyede basketbol seyrettik. Az şey mi? İyi ki futbol sezonu da bitmek üzere. Yoksa bundan sonra kim geri dönüp futbolun tatsız, tuzsuz lezzetine kanar ki?
      BAĞIŞ ERTEN
      http://www.cumhuriyet.com.tr/…/53415...langic.:bravo:

      Yorum yap

      Hazırlanıyor...
      X