[B]Internette dini duyguları kullanıp, para toplayarak lüks yaşayan 2 kişi, yargılandı, suçlamaları kabul etmedi..
Balıkesir'de, polisin geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı 'Zig-Zag Operasyonu' kapsamında, tutuklanan B.A. ve eşi M.A. ile tutuksuz 4 sanığın yargılanmasına başlandı. İnternet aracılığı ile dini duyguları kullanıp, para toplayarak lüks bir yaşantıya sahip oldukları ileri sürülen ve tutuksuz sanıklar tarafından kendilerini 'Dabbet' ilan etmekle suçlanan B.A ve M.A., suçlamaları kabul etmedi. M.A.'nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği davanın 23 mağduru ise şikayetçi olmadıklarını belirtti.
Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar B.A., eşi M.A. ile tutuksuz sanıklar H.Ü., A.T., E.B. ve K.Ü.A. katıldı. Kendini Prof. Dr. Hans Von Aiberg olarak tanıtan ve 'Zig-Zag Öğretisiyle' dikkat çeken B.A.'nın, peruğunu çıkardığı, sakalını kestiği gözlendi. Duruşmada, lise mezunu, araştırmacı, gazeteci- yazar ve müzisyen olduğunu söyleyen 60 yaşındaki B.A., aylık gelirinin 3-4 bin YTL olduğunu öne sürdü. 'Dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle nitelikli dolandırıcılık' suçundan 2 ile 7 yıl arasında hapis cezası istenen B.A., suçlamaları kabul etmedi. B.A., "1978'den beri gazetecilik yapıyorum. 1985'ten bu yana yazdığım 19 kitabım var. Benim kitlem var, sevenlerim var. Bir nimet diyebileceğim internette, Kanaryaseverler Derneği gibi bir grup oluştu. Benimle ilgili, 10-15 site var. Ancak, ben site kurmadım. Bu siteler sayesinde, sevenlerim bana ulaştı. Bana 'Kaptan' diyorlar. Ancak, bu bir çetenin reisi olduğum anlamına gelmiyor. Yıllar önce, bir gazetede Hans Von Aiberg adıyla sağlık ve fal köşesi oluşturdum. Bu ad Halikarnas Balıkçısı gibi münhasır bir isim oldu. Ben de kitaplarımda, yazılarımda bu adı kullandım. Hiç kimseyi dolandırmadım, kandırmadım. Kimseyi para göndermesi için zorlamadım. 'İnternette sanal kitap satmak nasıl suç olur?' anlamıyorum. Bunun perakende, kitap satışından bir farkı yok. Eşimle ortak açtığımız hesaba gönderilen paraları da muhtaç insanlar için kullandım. Bunu ispatlayabilirim" diyerek, kendini savundu.
Balıkesir Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olan eşi M.A. ise mağdurları tanımadığını, dini ya da bilimsel bir bilgi vermediğini belirterek, "Benim aylık gelirim 1900 YTL. Eşimle ortak hesabımıza para geliyordu. Bu parayı eşimin ihtiyaçları için ve muhtaç kişiler için kullanıyorduk. İki çocuğum var. Onlar bana muhtaç. Kaçmam ya da kaybolmam söz konusu olamaz. Bu nedenle tahliyemi istiyorum" dedi. Eşinin öldürülme tehlikesi nedeniyle sürekli yer değiştirdiğini söyleyen M.A., bu nedenle 4 yıldır ayrı yaşadıklarını iddia etti. Tutuksuz sanıklardan H.Ü., üniversitede okuyan çocuğuna göndermediği paraları B.A.'ya yolladığını öne sürerek, şunları söyledi:
"B.A, gelecekten haber getirdiğini söyleyerek, bana 'Başkan' ünvanını verdi. 'İnfak' ve 'Allaha borç' adı altında kendisine, para veriyorduk. 'Allah verdiğiniz paranın bu dünyada da, öteki dünyada da bereketini verecek' diyordu. Ben O'nu felçli sanıyordum. Görünce gözlerime inanamadım. Bayılmışım. Kendisinden şikayetçiyim" dedi. Diğer tutuksuz sanıklar da H.Ü. ile aynı doğrultuda ifade verdi.
Tutuksuz sanıklar ayrıca, B.A.'nın chat ortamında, kendilerinden ev almak için 100 bin dolar borç istediğini, parayı eşine teslim ettiklerini de söylediler. B.A., bu iddaya ise, "Parayı aldım. Ancak, içime sinmediği için geri vermeyi düşündüğüm sıralarda, gözaltına alındım" diyerek, yanıt verdi. Savcı, B.A.'nın Japonya'dan kanser ilacı formülü getirmek, öğrenci harçlarını ödemek, hastane masraflarını karşılamak, fakirlere yardım etmek, kendine ev almak için sürekli kampanyalar düzenlediğine ve para topladığına dikkat çekti. Savcı ayrıca, B.A.'nın "Kurban yılda dört kez, kesilebilir" diyerek, kampanyalar da düzenlediğini iddia belirtti.
Mahkeme, B.A.'nın tutukluluğuna, eşi M.A.'nın ise tahliyesine karar verip, yurtdışı yasağı koydu. Duruşma ertelendi.
Alıntı haberdir...
Balıkesir'de, polisin geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı 'Zig-Zag Operasyonu' kapsamında, tutuklanan B.A. ve eşi M.A. ile tutuksuz 4 sanığın yargılanmasına başlandı. İnternet aracılığı ile dini duyguları kullanıp, para toplayarak lüks bir yaşantıya sahip oldukları ileri sürülen ve tutuksuz sanıklar tarafından kendilerini 'Dabbet' ilan etmekle suçlanan B.A ve M.A., suçlamaları kabul etmedi. M.A.'nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği davanın 23 mağduru ise şikayetçi olmadıklarını belirtti.
Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar B.A., eşi M.A. ile tutuksuz sanıklar H.Ü., A.T., E.B. ve K.Ü.A. katıldı. Kendini Prof. Dr. Hans Von Aiberg olarak tanıtan ve 'Zig-Zag Öğretisiyle' dikkat çeken B.A.'nın, peruğunu çıkardığı, sakalını kestiği gözlendi. Duruşmada, lise mezunu, araştırmacı, gazeteci- yazar ve müzisyen olduğunu söyleyen 60 yaşındaki B.A., aylık gelirinin 3-4 bin YTL olduğunu öne sürdü. 'Dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle nitelikli dolandırıcılık' suçundan 2 ile 7 yıl arasında hapis cezası istenen B.A., suçlamaları kabul etmedi. B.A., "1978'den beri gazetecilik yapıyorum. 1985'ten bu yana yazdığım 19 kitabım var. Benim kitlem var, sevenlerim var. Bir nimet diyebileceğim internette, Kanaryaseverler Derneği gibi bir grup oluştu. Benimle ilgili, 10-15 site var. Ancak, ben site kurmadım. Bu siteler sayesinde, sevenlerim bana ulaştı. Bana 'Kaptan' diyorlar. Ancak, bu bir çetenin reisi olduğum anlamına gelmiyor. Yıllar önce, bir gazetede Hans Von Aiberg adıyla sağlık ve fal köşesi oluşturdum. Bu ad Halikarnas Balıkçısı gibi münhasır bir isim oldu. Ben de kitaplarımda, yazılarımda bu adı kullandım. Hiç kimseyi dolandırmadım, kandırmadım. Kimseyi para göndermesi için zorlamadım. 'İnternette sanal kitap satmak nasıl suç olur?' anlamıyorum. Bunun perakende, kitap satışından bir farkı yok. Eşimle ortak açtığımız hesaba gönderilen paraları da muhtaç insanlar için kullandım. Bunu ispatlayabilirim" diyerek, kendini savundu.
Balıkesir Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olan eşi M.A. ise mağdurları tanımadığını, dini ya da bilimsel bir bilgi vermediğini belirterek, "Benim aylık gelirim 1900 YTL. Eşimle ortak hesabımıza para geliyordu. Bu parayı eşimin ihtiyaçları için ve muhtaç kişiler için kullanıyorduk. İki çocuğum var. Onlar bana muhtaç. Kaçmam ya da kaybolmam söz konusu olamaz. Bu nedenle tahliyemi istiyorum" dedi. Eşinin öldürülme tehlikesi nedeniyle sürekli yer değiştirdiğini söyleyen M.A., bu nedenle 4 yıldır ayrı yaşadıklarını iddia etti. Tutuksuz sanıklardan H.Ü., üniversitede okuyan çocuğuna göndermediği paraları B.A.'ya yolladığını öne sürerek, şunları söyledi:
"B.A, gelecekten haber getirdiğini söyleyerek, bana 'Başkan' ünvanını verdi. 'İnfak' ve 'Allaha borç' adı altında kendisine, para veriyorduk. 'Allah verdiğiniz paranın bu dünyada da, öteki dünyada da bereketini verecek' diyordu. Ben O'nu felçli sanıyordum. Görünce gözlerime inanamadım. Bayılmışım. Kendisinden şikayetçiyim" dedi. Diğer tutuksuz sanıklar da H.Ü. ile aynı doğrultuda ifade verdi.
Tutuksuz sanıklar ayrıca, B.A.'nın chat ortamında, kendilerinden ev almak için 100 bin dolar borç istediğini, parayı eşine teslim ettiklerini de söylediler. B.A., bu iddaya ise, "Parayı aldım. Ancak, içime sinmediği için geri vermeyi düşündüğüm sıralarda, gözaltına alındım" diyerek, yanıt verdi. Savcı, B.A.'nın Japonya'dan kanser ilacı formülü getirmek, öğrenci harçlarını ödemek, hastane masraflarını karşılamak, fakirlere yardım etmek, kendine ev almak için sürekli kampanyalar düzenlediğine ve para topladığına dikkat çekti. Savcı ayrıca, B.A.'nın "Kurban yılda dört kez, kesilebilir" diyerek, kampanyalar da düzenlediğini iddia belirtti.
Mahkeme, B.A.'nın tutukluluğuna, eşi M.A.'nın ise tahliyesine karar verip, yurtdışı yasağı koydu. Duruşma ertelendi.
Alıntı haberdir...