• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

A'dan Z'ye Öz Türkçe İsimler (Anlamları ile)

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    VAR: (Bar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş
    VARAK: Menzil, varılacak yer
    VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren
    VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk
    VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız
    VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız
    VARIŞ: Menzil, varılacak yer
    VARIŞLI: Menzil
    VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik, bütünlük 3- Evren, kainat
    VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği
    VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan
    VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum, verilen, ödenen nesne
    VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket
    VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama
    VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış
    Next&Nextstar
    EĞİL KULAK VER CEDDİNE ..! TÜRK'e KEFEN GİYDİRMEK HANGİ İTİN HADDİNE .

    Yorum yap

    • #17

      YABA: (Yapa, yapu) 1- Yapı, oluşum 2- Alet, edevat
      YABAGU: Yabgu, genel vali
      YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil
      YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahşi 2- Yapan, yapıcı
      YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmış
      YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge yöneticisi, Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan
      YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kişilikli, aktif, çalışkan 2- Güreşçi, dövüşçü
      YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat
      YAD: Yabancı, el, değişik, farklı
      YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir taş
      YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada taşını kullanan
      YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket
      YADU: Yadçı, yad edici
      YAGLA: Talan, yağma
      YAĞADUR: Yağış, yağmur, bolluk, bereket
      YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu ateşli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın, yar, canan
      YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)
      YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düşmana baskın yapan, düşmanı yok eden
      YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düşmanı püskürten, düşmanı kovan, kovalayan
      YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)
      YAĞIŞ: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmış, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek, şiddetli, yaman,yiğit
      YAĞMA: Ganimet, ganimet paylaşımı, bolluk
      YAĞMUR: Yağmur yağışı
      YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü
      YAĞRIK: Yakarış, dilek, niyaz
      YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, işe yarayan
      YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı
      YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil
      YAKACIK: Dağ eteği
      YAKAK: Ucu ateşli ok
      YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan
      YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran
      YAKARI: Dua, temenni, yakarış, dilek
      YAKI: 1- İlaç, em 2- Yakıcı, yakan
      YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı
      YAKŞI: Yakışıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakışan, doğru, iyi
      YAKŞILIK: İyilik, güzellik, uygunluk
      YAKTU: Işık, meşale, aydınlık
      YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu
      YAKUŞUK: Yakışıklı, güzel, uygun, uyumlu
      YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan
      YAKUZ: (Yağız)
      YALABIR: Parlak, parıldayan
      YALABUK: Parlak, parlayan, ışık saçan
      YALAP: Parlak, ışıltı, ışık saçan
      Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından
      YALAV: Alev, yalaz
      YALAVAÇ: (Yalvaç)
      YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ışıklı, alev
      YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulaşılmaz
      YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü
      YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren
      YALDIRIM: Yıldırım
      YALDIZ: Yıldız, ışık saçan parlaklık, parlayan, ışıyan
      YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmış
      YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü
      YALIM: 1- Ateş, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık
      YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız kılıç 4- Tek başına, yalnız, korumasız
      YALINCA: Yalnız, tek başına
      YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz
      YALMA: Yağmurluk, pelerin
      YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe
      YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali
      YALUNMUŞ: Yalın, çıplak, saf, arınmış
      YALUY: Büyü, tılsım, sihir
      YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber
      YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık
      YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokuş, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karşı, karşısı, öteki taraf
      YAMAN: 1- Müthiş, dehşetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena, üzücü
      YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz yelek, kuzu derisiyle kaplı giysi
      YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- İtibar, nüfuz
      YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, iştahlı
      YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettiş
      YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan
      YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan
      YANAR: 1- Işıltı, ışık 2- Ateşli, sıcak kanlı, heyecanlı
      YANAŞIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmış, kız çocuğu
      YANBAŞ: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı başında, vefakar
      YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde
      YANÇI: At zırhı
      YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü
      YANDAŞ: Yanında duran, destekleyen, taraftar
      YANDIK: Heybetli, gösterişli, azametli
      YANDU: İnançlı, inanmış, imanlı
      YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı
      YANGAL: Isı, hararet, ateş, ateşlilik
      YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konuşma
      YANI: Cilve, işve, can yakıcılık
      YANIK: Sevdalı, aşık, istekli
      YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karışık
      YANK: (Yang) Metod, tarz, usul
      YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko
      YANKUÇİ: Mübaşir, mahkeme memuru
      YANTIR: Şehla, şehla gözlü
      YANTUK: Gösterişli, azametli
      YANTUT: Bedel, tazminat
      YANUÇ: İnce, zayıf, narin
      YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, aşık, sevdalı
      YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite
      YANUT: 1- Yanıt, karşılık 2- Ödül, mükafat
      YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa
      YAPAGI: Yapağı
      YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahşi
      YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu
      YAPARLI: Olumlu, yapıcı
      YAPI: Mamul, yapılmış
      YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmış, mamul, üretilmiş
      YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı
      YAPSIK: Memnuniyet, neşe, meftunluk
      YAPŞIN: Yapıcı, olumlu, becerikli
      YAPURGAK: (Yaprak)
      YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon
      YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı
      YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan
      YARAŞUK: Uyumlu, ahenkli, barışsever
      YARAŞUR: Uygun, münasip, layık
      YARATGAN: Yaratan, yaratıcı
      YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme
      YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü
      YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici
      YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi
      YARAYLI: uygun, münasip, yararlı
      YARÇI: Ortak, şerik, hissedar
      YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik
      YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3- Mahkeme,
      yüksek mahkeme
      YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet
      YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii
      YARGIÇ: Yargıcı, hakim
      YARGIÇU: Yargıç
      YARGIN: (yarkın) 1- Gün ışığı 2- Şimşek, çakın 3- Canan, arkadaş, dost 4- Güler yüzlü
      YARGUÇİ: yargıcı, yargıç, hakim
      YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarış, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüş
      YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüş
      YARIŞ: 1- Bölüş, bölüm 2- Müsabaka, karşılıklı, ileriye atılma
      YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı
      YARLIG: 1- Bağışlama, acıma 2- Ferman, buyruk
      YARLIGAÇ: İnayet, yardım, bağış, merhamet
      YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağışlamaz
      YARLIGAMIŞ: Bağışlayıcı, merhametli, rahman
      YARLIGAN: Rahman, bağışlayıcı
      YARLIGAR: Bağışlayıcı
      YARLIGASUN: Bağışlayıcı, rahman
      YARLIK: 1- Esirgeme, bağışlama 2- Buyruk, ferman
      YARLUĞ: İrade, istem, buyruk
      YARLUK: Muhtaç, yoksul
      YARLUKA: Bağış, lütuf, koruma
      YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye
      YARP: (yarıp) Durgun, sabit
      YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde
      YARŞI: Hissedar, ortak
      YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek
      YARUK: 1- Işık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu
      YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak
      YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal
      YASAĞ: yasak, yasa
      YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüş düzeni 2- Yasalara uygun, nizami
      YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- İşaret, alamet, karar
      YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan
      YASATAN: Yasalara saygılı
      YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan
      YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis
      YASGUÇ: Nikap, gizlilik
      YASUN: (Yisun, İsun) Doğa, tabiat
      YASUT: (yasıt) Onur, şeref, haysiyet
      YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübaşir
      YAŞ: Yaşam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ışımak, gelişim, yeşil, yeşillik, gençlik
      YAŞAGU: Ömür, yaşam, canlılık
      YAŞAM: Hayat, ömür, dirlik
      YAŞAR: Ömür, yaşam, hayatta kalış.
      YAŞIL: 1- Yeşil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yeşillik, çimenlik
      YAŞIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Şimşek, çakın
      YAŞIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Eş, denk, eşit
      YAŞLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken
      YAŞRU: Giz, gizlilik, gizem
      YAŞUK: 1- Işık, ışın, şua 2- Aşkın, aşık, aşmış
      YAŞURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez
      YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2- Tembel, miskin 3-Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)
      YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı
      YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk
      YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar
      YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı
      YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk
      YAVGA: Soy, sop, nesil
      YAVNIK: Sevinç, neşe
      YAVRİ: Zayıf, güçten düşmüş
      YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen
      YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili
      YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, şiddetli, dehşetli, gözü kara, yaman
      YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik
      YAYAK: yaya, piyade
      YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman
      YAYGIN: Yayık, yayılmış
      YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi
      YAYIK: 1- Yaygın, geniş, genişlemiş 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı geçen, Tanrı Bayülken’in oğullarından
      YAYIN: Serap, feyezan
      YAYKIRU: Sema, feza, uzay
      YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek dağlık bölge
      YAYLAERİ: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için kullanılan adlardan
      YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye
      YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera
      YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci
      YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan
      YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, geniş 2- Deprem, yer sarsıntısı
      YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher
      YAZDIÇ: Anıt, kitabe
      YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından
      YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi
      YAZGULU: Talihli, bahtı açık
      YAZIÇU: Yazıcı, katip
      YAZIM: Yazgı, mukadderat
      YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı
      YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı
      YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmiş, görmüş 2- Çok ülke fethetmiş, fatih 3- yazar, yazıcı, katip
      YALIKSUZ: Günahsız
      YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta
      YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin, güzide, mümtaz
      YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmiş 2- Kardeş çocuğu (Babası ya da anası ölmüş, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetiştirilen çocuklar için kullanılan adlardan) 3- Güveyi, damat
      YEĞİN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, şiddetli
      YEĞİNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice
      YEĞNİ: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı
      YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün
      YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi
      YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar
      YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer
      YEL: Rüzgar, esi
      YELÇİ: Yel gibi, hızlı
      YELEÇ: Havadar, yel alan
      YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi
      YELEĞİN: Yel alan yer, rüzgarlı yer
      YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve yakasız üst giyeceği
      YELEKİN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer
      YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına
      YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı
      YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..
      YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi
      YELİM: Hareket, eylem, devinim
      YELİN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değişi, yel teması
      YELİS: Havalı, havadar, rüzgarlı
      YELİZ: birl. Yel/İz Havadar, rüzgarlı, havalı
      YELKİM: Havadar, havası güzel yer
      YELKİN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi
      YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar
      YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal
      YENCİLEK: Hafif, yeğin, narin, ince
      YENDÜN: Tercih, seçim, referans
      YENGİ: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku
      YENİN: Galip, muzaffer, utkan
      YENİŞ: Galebe, galibiyet, utku
      YENTÜR: Kalender
      YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü
      YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalışkan
      YERÇİ: Başkan, yol gösteren, mürşit.
      YERÇİLİG: İzci, takipçi
      YERGİN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük
      YERİNÜR: Durağan, üşengeç, müşkülpesent
      YERÜNMES: Hamarat, çalışkan, vurdumduymaz
      YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana
      YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı
      YEŞİL: (Yaşil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik
      YEŞİM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmış, değerli taş
      YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet
      YETEK: Gaye, emel
      YETEN: Yeterli, yetkin, usta
      YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta
      YETGİN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması dileği ile verilen adlardan
      YETİ: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel 2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmış, zayi olmuş
      YETİŞGİN: (yetişkin) Yetişmiş, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli
      YETİZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermiş
      YETKİ: Sorumluluk, maharet, iş bitirme gücü
      YETKİN: 1- yetişkin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel
      YETMEN: Olgun, gelişkin, uzman, yeterli, yetenekli
      YEYGÜ: Armağan, bahşiş, ihsan
      YEYİN: Galip, kavi, üstte olan
      YEYNİ: Ehven, iyi
      YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan
      YEYTEM: Eski, kadim
      YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum
      YIĞ: Yığılı, toplu, birikim
      YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı
      YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı
      YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmış, istifli
      YIĞINAK: Toplum, kitle
      YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar
      YIĞLINÇ: (Yığlınçı) İffetli, edepli, namuslu
      YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat
      YIĞRIK: Mahçup, utangaç
      YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar
      YIKINÇ: Yıkmış, yıkıcı
      YIKMIŞ: Yıkıcı, devirici, güçlü
      YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi
      YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehşetli, şiddetli, gözü kara, korkusuz
      YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterişli
      YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, şaşalı, gösterişli
      YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamaştırıcı, ışık, aşırı parlaklık
      YILDIZ: Yaldız, parlak ışık, parlayan, ışıyan
      YILDURU: Berrak, net, temiz, billur
      YILGI: Yılma, dehşet, ürküntü
      YILGIN: Yılmış, ürkek, bezgin
      YILIĞ: Yılgın, yılmış, yılık
      YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü
      YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokuş, dağ yamacı
      YILMASIN: Yılmaz, korkusuz
      YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli
      YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen
      YIRAK: Irak, uzak, mesafeli
      YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı
      YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak
      YIŞ: (Yaş, yaşıl) Orman, yeşillik içindeki bölge
      YIŞIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ışık
      YİBEK: Ateşli, hararetli, heyecanlı
      YİGE: Dayanıklı, kavi, metin
      YİĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik
      YİĞİN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir
      YİĞİT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2- Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, eş
      YİLUN: (Yulun) İri, heybetli, gösterişli, cesim
      YİNÇKE: İnce, zarif, narin
      YİNÇKELÜ: Nazik, anlayışlı, kibar
      YİNÇÜ: 1- İnce, zarif 2- İnci
      YİNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı
      YİR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya
      YİRÇİ: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren
      YİRDEŞ: Yurttaş, hemşehri, aynı toprağı paylaşan
      YİRDİNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat
      YİRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu
      YİRTİNÇÜ: Evren, kainat
      YİSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yeşillik
      YİTER: Varis, mirasyedi
      YİTİK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp
      YİTİRMİŞ: Yitik, kayıp, kaybetmiş, yoksul
      YİTÜT: Meziyet, maharet, beceri
      YİZEK: Askeri kılavuz, öncü
      YOĞANAK: Yığınak, kütle
      YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı
      YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalaşmış, katılaşmış
      YOKUŞ: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır
      YOL: Üzerinden gidilenmec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet, töre, gelenek
      teamül, ilke, tarz, gidişat
      YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Meşale, kandil
      YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü
      YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü
      YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidişat 3-Kısa yol, kestirme yol
      YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- İlerleme kaydeden, gelişen, uzman, profesyonel 2- Terbiyeli, yola gelmiş, geleneklerine bağlı
      YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver
      YOLBİLİR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi
      YOLÇU: 1- Önder, başkan, şef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar 4- Yolcu, yola çıkmış, yolunda giden
      YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz
      YOLDAŞ: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylaşan, aynı yola gönül vermiş, aynı yola baş koymuş,aynı, töre ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği eden, çok yakınlaşmış dost, dava arkadaşı
      YOLERİ: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli
      YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı
      YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmuş, huzura kavuşmuş, mesut,bahtiyar
      YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmış, kurban 3- Bağlı, kendini töreye bağlamış
      YOLUM: Usul, kaide, prensip
      YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz
      YONCA: Sulu yerlerde yetişen bir bitki türü
      YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, eleştirmen
      YORDAM: 1- Alışkanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, işve, naz
      YORGA: (Yurga) Rahvan giden at
      YORNUK: İstirahat, istirahatgah, dinlenme yeri
      YOVAŞ: (Yavaş) Çelebi, efendi, ağırbaşlı, halim
      YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan
      YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli
      YÖNTEM: (Yöndem)
      YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim
      YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu
      YÖRTEM: Usul, biçim, tarz
      YÖYEN: Mevsim, sezon
      YUĞAK: Bir su kuşu
      YUĞKA: İnce
      YUĞRUŞ: (Yukruş, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği performans ve
      yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey kademelerinde görev alan kişi.
      YULA: 1- Su kaynağı, yerden fışkıran su, göze 2- Işıldak, ışık veren, meşale, kandil
      YULU: Adalet
      YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç, cizye, vergi 3- traş,traşlı, bakımlı 4- Yağma, yağmacı
      YULUĞBİRİM: birl. Yuluğ/Birim
      Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi
      YULUK: 1- Traşlı, matruş, bakımlı 2- Yağmacı
      YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı
      YULUN: Yolcu, yola giden
      YUM: Mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık
      YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu
      YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- İri, heybetli, gösterişli
      YUMUK: Gül, goncagül
      YUMUŞ: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli haber 4- Yumuk,yumulmuş, yumruk
      YUMUTGAN: Yapıcı, birleştirici, pozitif kişilik
      YUNAK: Üzerinde çamaşır dövülen ve yıkanan, büyük taş parçası
      YUNMUŞ: Yıkanmış, temiz, titiz, arık
      YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamış, yarı yabani at 3- Uygarlık,medeniyet
      YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber
      YURGA: Rahvan giden at.
      YURT: 1- Vatan, kutsanmış toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4- Çadır, oba, ev
      YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmiş yer, yurtlaştırılmış yer.
      YUTLUK: Kayıp, zarar
      YUTUM: Yudum, damla, tike, parça
      YUVANÇ: Teselli
      YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, haşmetli
      YÜCEL: Yücelik, ululuk, haşmet.
      YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.
      YÜĞNÜK: Salih, temiz
      YÜĞRÜK: Yürük.
      YÜĞÜNT: Selam
      YÜKNÜ: Secde, secdede olan
      YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük
      YÜKSELEN: Ulu, kişi.
      YÜKSELİŞ: Büyüklük, ululuk, ikbal
      YÜKÜN: Baş eğme, saygı duruşu, tazim.
      YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans
      YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı
      YÜKÜNTÜR: Baş eğdirir, diz çöktürür.
      YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans
      YÜKÜNÜR: İbadet eden
      YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.
      YÜNKÜL: Hafif, narin
      YÜRE: Daire, helezon, çember
      YÜREĞİR: Yürekli, cesur
      YÜREKLİ: Cesur, korkusuz.
      YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.
      YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür
      YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.
      YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, başarı, beceri
      YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.
      Next&Nextstar
      EĞİL KULAK VER CEDDİNE ..! TÜRK'e KEFEN GİYDİRMEK HANGİ İTİN HADDİNE .

      Yorum yap

      • #18

        burada bazı eksiklikler olabilir .bildiklerinizi tamamlayabilirsiniz anlamlarını yazmayı unutmayın.
        Next&Nextstar
        EĞİL KULAK VER CEDDİNE ..! TÜRK'e KEFEN GİYDİRMEK HANGİ İTİN HADDİNE .

        Yorum yap

        Hazırlanıyor...
        X