• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Tanzİmat-i Hayrİye Devrİ - Enver Zİya Karal

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • Tanzİmat-i Hayrİye Devrİ - Enver Zİya Karal

    TANZİMAT-I HAYRİYE DEVRİ - ENVER ZİYA KARAL



    Kod:
    TANZİMAT-I HAYRİYE DEVRİ
    (1839-1856)
    
    Dizgi - Yayımlayan:
    Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
    Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti.
    Ekim 1999
    
    Ord. Prof. ENVER ZİYA KARAL
    
    TANZİMAT-I HAYRİYE DEVRİ
    (1839-1856)
    
    TANZİMAT-I HAYRİYE DEVRİ (1839-1856)
    
    I. GÜLHANE HATTI VE TANZİMAT DÜZENİ
    
    Mahmut II'nin ölümü üzerine tahta, oğlu Abdülmecit Efendi geçti. Yeni padişah henüz on sekiz yaşında idi. Bilgisi ve tecrübesi imparatorluğun geçirmekte olduğu büyük buhranı çözmek için yetersizdi. Babasından miras kalan iki pürüzlü problem, devamlı ve anlayışlı bir çalışma istiyordu. Problemlerden biri, Mısır paşası Mehmet Ali ile yapılmakta olan harp, diğeri de Osmanlı Devleti'ne yeni bir düzen vermek için ilânı kararlaştırılmış bulunan ''Tanzimat'' idi.
    Abdülmecit, padişahlığının ilk günlerinde Mısır kuvvetlerinin Osmanlı ordusunu Nizip'te yendiklerini öğrendi. Birkaç gün sonra da, Kaptan-ı derya Firarî Ahmet Paşanın Osmanlı donanmasını İskenderiye'ye götürerek Mehmet Ali Paşaya teslim ettiğini haber aldı. Osmanlı Devleti, artık ordusuz ve donanmasız kalmış bulunuyordu. Yeni padişah, devletin tecrübeli ve iş bilir sayılan adamlarından Hüsrev Paşayı sadrazam, Damat Halil Paşayı serasker, Rauf Paşayı ahkâm-ı adliye başkanı yapmıştı. Fakat mevcut duruma karşı koymak için bu adamlardan çok Londra elçiliğinde bulunan Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşaya güveniyordu. Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti ile Mısır arasındaki anlaşmazlığın çözülmesi için çalışmış olan heyetlerde vazife görmüş ve Paris ile Londra elçiliklerinde bulunmuştu. Bu sebeple Mısır probleminin karakterini ve bu problem hakkında yabancı devletlerin özel düşüncelerini biliyordu. Bundan başka paşa, Paris ve Londra elçiliklerinde bulunduğu sıralarda, Fransa ile İngiltere'nin hükûmet şekillerini incelemeye ve devrin siyaset adamlarıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun yapısı hakkında görüşmeler yapmaya fırsat bulmuştu. Mustafa Reşit Paşa, Avrupa'da bulunduğu sıralarda, Fransa 1830 İhtilâli ile mutlak devlet rejiminden meşrutiyet rejimine geçmişti. İngiltere ise yüzyıllardan beri meşrutiyet ile idare olunmakta idi.
    Fransa ve İngiltere Avrupa'da liberal devletler blokunu kuruyorlardı. Avusturya, Prusya ve Rusya ise hâlâ Tanrı hakları sistemine bağlı idiler. Osmanlı İmparatorluğu, esasta liberal bir yapısı olduğu hâlde, şekilde Tanrı hakları sisteminde görünüyordu. Hâlbuki bu si stemin içine giren devletler, Osmanlı İmparatorluğu'nun eskiden beri düşmanı bulunuyorlardı. Osmanlı Devleti, varlığını kendi kuvvetiyle koruyamayacak dereceye düşmüş olduğundan, Avrupa siyasetinde geçen muvazene prensibinden faydalanması gerekli idi. Bunun için de Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak tamlığına taraftar olan İngiltere ile Fransa'ya yanaşması akla yakındı. Bu ise Osmanlı Devleti'nin kuvvetlenmesini sağlayacak, devlet kurumlarında onların güvenliğini çekecek bir düzenin kurulmasıyla mümkündü. Mustafa Reşit Paşa, böyle bir düzenin ''Tanzi-    mat-ı Hayriye'' ile sağlanacağına inanmakta idi. Tanzimat-ı Hayriye, 18'inci yüzyılın başlarından beri devam edegelen ıslahatın da tamamlanması olacaktı.
    ''Tanzimat-ı Hayriye'' bir hatt-ı hümâyun şeklinde ilân edildi. Hatt-ı hümâyunu, Mustafa Reşit Paşa yüksek bir kürsüden okudu. Dinleyiciler arasında padişah, bütün bakanlar, ulema, devletin asker ve sivil büyük memurları, Rum ve Ermeni patrikleri, Yahudi hahamı, esnaf teşkilâtı temsilcileri ve elçiler vardı. İçine aldığı başlıca düşünceler bakımından Gülhane hatt-ı hümâyununu beş bölüme ayırmak mümkündür:
    Birinci bölümde, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren Kur'an'ın hükümlerine ve şeriatın kanunlarına saygı gösterildiğinden, devletin kuvvetli ve halkın refahlı bir hâle geldiği belirtilmektedir.
    İkinci bölümde, yüz elli yıldan beri türlü gaileler ve türlü sebeplerle ne şeriata, ne de faydalı kanunlara saygı gösterildiği, bu yüzden de devletin eski kuvvet ve refahı yerine zayıflığın ve fakirliğin geçmiş olduğu anlatılmaktadır.
    Üçüncü bölümde, bu itibarla Allah'ın inayeti ve Peygamber'in yardımıyla devletin iyi idaresini sağlamak için bazı yeni kanunların konulması gerektiğine işaret edilmektedir.
    Dördüncü bölümde de, yeni kanunların dayandırılacağı genel prensipler gösterilmektedir:
    a) Müslüman ve Hristiyan bütün tebaanın ırz, namus, can ve mal güvenliğinin sağlanması,
    b) Verginin düzenli usule göre ayarlanması ve toplanması, 
    c) Askerlik ödevinin düzenli bir usule bağlanması.
    
    ..............
Hazırlanıyor...
X