• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

İPhone serisinde gelişen son haberler

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #31

    iphone Telefonlardan Android Telefonlara 3 Farklı Yöntemle Rehber Aktarımı
    Akıllı telefonların kullanılmaya başlaması ile birlikte rehber kullanımı açısından bazı noktaları bilmek gerekmektedir. Bu noktalara değinmek gerekirse, akıllı telefonlardan önce kullanılan telefonlarda kaydedilecek numaralar sadece sim kart ve telefonun kendisine kayıt edilmekte iken günümüz itibariyle akıllı telefonlarda rehber kullanıcının isteğine göre sim kart, telefonun kendisi, ya da telefona tanıtmış olduğunuz kullanıcı mail adresinde bulunan rehbere kayıt etme imkânı tanımaktadır.

    Akıllı telefon kullanıcıları teknolojik gelişmelerin değişmesiyle paralel bir şekilde, kullanmış oldukları cep telefonlarını yeni model bir akıllı telefon ile değiştirmek istediklerinde karşılarına çıkan en büyük sorun, eski telefonlarında bulunan rehber kaydını, yeni telefona aktarmak olacaktır. Bu gibi durumlarda karşılaşılan en büyük sorun, iphone’dan android’e rehber aktarma sorunu olmaktadır. Çözüm yolları basit olan bu gibi durumlarda, bilmeyen kullanıcılar tüm rehberlerini kaybetme gibi bir sıkıntı yaşayabilmektedirler.

    iphone Telefonlardan Android Telefonlara 3 Farklı Yöntemle Rehber Aktarımı
    Yöntem 1:
    Arkadaşlar Telefonunuzdaki Rehberi Sim kartınıza kopyalarsınız ve Sim Kartınızı yeni telefonunuza takıp rehberinizi kullanmaya

    Yöntem 2:
    Öncelikle rehberinizin son halini iPhone üzerinden iCloud‘a yedekleyin.

    Sonrasında Bilgisayardan iCloud’a Apple ID girişiniz ile login olun (www.icloud.com)

    Giriş yaptıktan sonra aşağıda görülen ana ekrandan Kişiler‘e tıklayın.

    Açılan Kişiler ekranda mevcut rehberinize kayıtlı kişileri göreceksiniz. Öncelikle CTRL + A ile tümünü seçiyoruz. Sonrasında sol alttaki dişli simgesine tıklayıp vCard’ı Dışa Aktar seçiyoruz.

    Açılan kaydet penceresinde dosyamıza bir isim veriyoruz (örn: iphonerehber.vcf) ve kolay ulaşalım diye masaüstüne kaydedin.

    Gmail Contacts (Rehber) sitesine (https://accounts.google.com/Login) gmail email adres hesap bilgilerinizle login olun. Android telefonunuzda kullandığınız aktivasyon gmail hesapla girmenizi tavsiye ederim. Farklı bir gmail hesap da olur.
    Google Rehber ekranında Sol alttaki “Kişileri İçe Aktar” seçeneğine tıklayın.

    Yukarıdaki açılan pencerede “Dosya Seç” ile kaydettiğiniz dosyayı seçiyoruz. Seçtikten sonra “İçe Aktar” butona tıklayarak iPhone rehberindeki kayıtları Google hesabımıza aktarmış olduk. Listede yeni kişi kayıtları görünecektir. Türkçe karakterlerde sorun yaşıyorsanız kontak ismi üzerine tıklayarak düzeltme yapabilirsiniz.

    Yöntem 3:
    Öncelikle My Contacts Backup adındaki uygulamayı, iOS cihazınıza kurmanız gerekiyor. (App Store bağlantısı için buraya tıklamanız yeterli)

    Kurduktan sonra uygulamayı açınca “Yedekle” butonuna basın. Çok kısa sürecektir. Yedekledikten sonra oluşturduğu yedeği mail adresinize göndermesini sağlayabilirsiniz. Eğer mail adresiniz yoksa ya da mail adresinize göndermekten başka bir seçenek arıyorsanız, sağ alttaki butondan ayarlara girerek Wi-Fi Yönetimi‘ni açtıktan sonra verdiği adrese bilgisayarınızdan girip yedeğinizi indirebilirsiniz.

    Yedekledik. Sıra geldi Android telefonunuza aktarma işlemine…

    Yedeğinizi mail adresinize gönderme işlemini yaptırdıysanız Android telefonunuzdan maillerinize erişip size gelen maildeki bağlantıya tıklayarak ve herhangi bir izin – uyarı çıktığında “tamam” diyerek yedeği kolayca aktarabilirsiniz.

    Yorum yap

    • #32

      iOS 11, iPhone ve iPad’inizde GIF’leri kaydetmeye ve oynatmaya olanak tanıyan yeni özellik de dahil olmak üzere, bir dizi harika yeni özellikle geldi.
      Apple, iOS 10 ile birlikte Fotoğraflar uygulamasına, GIF’leri iPhone’unuza veya iPad’inize kaydetmenize olanak tanıyan harika özellikler ekledi. Ancak kaydettiğiniz GIF’leri hala oynatamıyordunuz. Bu arada, Dropbox gibi diğer üçüncü taraf hizmetler, GIF’leri oynatma olanağı sunmalarına rağmen, Fotoğraflar uygulaması kadar erişilebilir değillerdi.
      Ancak iOS 11’de Fotoğraflar uygulamasına eklenen ve zaman içinde kaydettiğiniz tüm GIF’leri Albümler sekmesinde otomatik olarak bir araya getirecek Animasyonlu albüm sayesinde GIF oynatamama sorunsalı tamamen çözüldü. Animasyonlu albüm, hoşunuza giden GIF’leri kaydetmek için oldukça işe yarar bir araç. Buna ek olarak, artık GIF oluşturmak için de başka uygulamaları kullanmak zorunda değilsiniz.
      iPhone’unuzda ve iPad’inizde GIF’lerin nasıl kaydedileceği ve görüntüleneceği adım adım anlattık.
      iOS 10 yüklü iPhone veya iPad’te GIF’ler nasıl kaydedelir ve görüntülenir?

      Kaydetmek istediğiniz GIF‘i bulun. (giphy.com başlamak için harika bir yerdir!)
      GIF’e dokunun ve ekranda yeni bir pencere görünene kadar basılı tutun.
      Görüntüyü Kaydet‘e dokunun.



      Google Fotoğraflar gibi bir üçüncü taraf uygulamayı başlatın.
      Görüntülemek istediğiniz GIF‘e dokunun. Zaten küçük bir önizleme penceresinde oynayacaktır.
      Artık GIF’i paylaşabilir, silebilir veya oynatabilirsiniz.


      Fotoğraflar uygulamasında GIF’i açtığınızda, ne yazık ki hareketsiz görüntü olarak görünecektir.
      iOS 11 yüklü iPhone veya iPad’te GIF’ler nasıl kaydedelir ve görüntülenir?

      Kaydetmek istediğiniz GIF‘i bulun. (giphy.com başlamak için harika bir yerdir!)
      GIF’e dokunun ve ekranda yeni bir pencere görünene kadar basılı tutun.
      Görüntüyü Kaydet‘e dokunun.
      Ana ekrandan Fotoğraflar uygulamasını başlatın.
      Ekranın altındaki Albümler‘e dokunun.
      GIF’lerinizi görüntülemek için Animasyonlu simgesine dokunun.

      Artık Animasyonlu albümdesiniz ve kaydettiğiniz GIF’lerden herhangi birine hafifçe dokunabilir ve otomatik olarak oynatabilirsiniz.
      iOS 11 hakkında ne düşünüyorsunuz?
      iOS 11 ile birlikte duyurulan yeni özelliklerden sizi en çok heyecanlandıranlar hangileri oldu? Yeni özellikler arasında size göre gereksiz olanlar ya da eksik olanlar var mı?
      Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz!

      Yorum yap

      • #33

        Bildiğiniz gibi bugünlerde çeşitli yabancı sitelere erişim yasaklanmış durumda. Yasaklanmış derken aslında DNS bazlı bir yasak söz konusu. Yani bir sitenin adresini yazıp o siteye erişmek istediğimizde, ülkemizdeki servis sağlayıcıların DNS sunucuları o siteye ait IP adresini bizim cihazımıza döner ve biz de o siteye bağlanırız.

        Fakat yasaklama kararı çıktığında ülkemizdeki servis sağlayıcıları mecburen, ilgili sitenin adresi sorgulandığında sitenin gerçek IP adresini değil, yasaklama kararınının bulunduğu web sitesinin adresini döner. Dolayısıyla bu yasağı delmenin bir yolu Google DNS gibi public (herkese açık) diye tabir edilen DNS sunucularını kullanmaktır. Zaten Google DNS sunucularının IP adreslerine (8.8.8.8 ve 8.8.4.4) ve Wi-Fi’da iken bu ayarı nasıl değiştireceğimize daha önce yayınladığımız iPhone iPuçları – X başlıklı yazımızdan aşinasınız. Hatta çoğunuz da değiştirmişsinizdir.


        Fakat son çıkan internet kanununda yasakların aşılmasına yardımcı olan yöntemlerin yasaklanabildiğine dair de bir madde bulunduğundan, Google DNS adreslerine (8.8.8.8 ve 8.8.4.4) de erişim bloklanmış gözüküyor bu sabah itibariyle. Bu yüzden cihazında sadece Google DNS kullanan bir çok cihaz şu an Wi-Fi’dan internete çıkamıyordur.

        Not: Yazıyı yazdığımız sırada Google DNS IP’leri bloklanmıştı, fakat sonradan bu blok kalkmış olabilir. Dolayısıyla Google DNS kulllanabilirsiniz eğer engelleme yoksa. Eğer varsa aşağıdaki alternatifler de işinizi görecektir.




        Bu yüzden Wi-Fi bağlantılarında alternatif DNS adresleri kullanacaklarına önerim aşağıdaki ekran görüntülerinde olduğu gibi çift (veya daha fazla) DNS adresi kullanmaları. Çünkü DNS olarak tek IP adresi kullanıldığında, bu IP adresi de yasaklandığında cihazınıda hiç bir adrese giremezsiniz. Fakat aşağıdaki gibi çift DNS adresi kullanıldığında, bir tanesi yasaklansa bile diğerinden DNS sorguları yapılabilecektir.




        Örneğin Google DNS gibi diğer bir halka açık ve güvenli DNS sağlayıcısı olan OpenDNS‘in 208.67.222.222 ve 208.67.220.220 adreslerini kullanacaksanız Ayarlar -> Wi-Fi menüsündeki o anki Wi-Fi noktasının ayarlar ekranındaki DNS alanına önce 208.67.222.222 yazın, sonra da “,” işaretiyle modemininizin yani Yönelticinizin (Gateway) IP adresini yazın. Bu sayede önce OpenDNS’ten sorgu yapılacak, eğer OpenDNS’e ulaşılamaz ise modeminiz üzerinden servis sağlayıcınızın DNS sunucusu sorgulanacaktır. Böylelikle de hiç bağlantı sorunu yaşamayacaksınız.


        Not: Alternatif olarak Yandex DNS adreslerini de kullanabilirsiniz: (77.88.8.8 ve 77.88.8.1)

        Tabii yukarıdaki yöntemi kullanarak araya virgül (,) işareti koyarak çok daha fazla DNS sunucusunun IP adresini yazabilirsiniz. Fakat önerim güvenli olduğundan emin olmadığınız DNS adreslerini kullanmamanız. Her ne kadar farklı bir DNS sunucusu kullanmak VPN kadar risk içermese de yine de her adresi kullanmayın. Ayrıca farklı DNS adresleri kullanmak kanunlara aykırı değildir ya da bir suç teşkil etmez, çünkü örneğin internete hızlı çıkabilmek için de farklı DNS adresleri kullanılabilir.

        Tabii yukarıdaki yöntem maalesef 3G bağlantıda geçerli olmuyor çünkü Hücresel Veri kullanarak internete çıktığımızda DNS ayarını değiştiremiyoruz.

        Yorum yap

        • #34

          Özellikle iPhone kullanıcılarından sık sık, “Oğlan cihaza parola koymuş, şimdi parolayı nasıl sıfırlayacağım, ya da şifremi unuttum ne yapacağım” tarzı sorular geliyor. Biz de bu sorulara ayrı ayrı cevap vermek yerine bir yazıyla tek bir seferde cevap vereyim istedim.
          Bildiğiniz gibi aşağıdak ekran görüntüsünde yer alan menüden, yani “Ayarlar -> Genel -> Parolayla Kilitleme” menüsünden cihazımıza parola koyabiliyoruz. Bu sayede istersek ekran kapandıktan (screen lock) hemen sonra ya da bir süre sonra parola ekranının devreye girmesini sağlayabiliyoruz.



          Bu sayede cihaz yanımızda değilken biri ekranı açtığında, karşısına parola çıkıyor. Yani cihazı kimse iznimiz olmadan kurcalayamıyor ya da içindeki özel bilgilere kolayca ulaşamıyor.Fakat çeşitili nedenlerden bazen kullanıcılar kendi koyduğu parolayı unutabiliyor ve de arka arkaya çok fazla sayıda yanlış parola girdiklerinde, aşağıdaki gibi bir ekranla karşılaşıyorlar. Apple, deneme yanılma yöntemi ile parolanın tespitine engel olmak için de, çok sayıda hatalı giriş sonrası deneme süresini arttıyor. Bu yüzden belli bir sayıdan sonra deneme yanılma yöntemi ile parolayı bulmak imkansız hale geliyor.



          Apple’ın destek sitesinde yer alan bu dokümana göre de parolası unutulmuş bir iPhone veya iPad’in iTunes ile Restore (Geri Yükle) edilmesinden başka bir çare bulunmuyor. Tabii bu noktada kullanıcıları en çok endişelendiren, cihazın içindeki bilgiler oluyor. Çünkü geri yükleme sonrası, eğer cihaz daha önce bu şekile yedeklenmişse, parolanın tekrar geri gelme olasılığı bulunuyor.Fakat Apple bu konuda da bir güzellik yapmış. Eğer cihaz en son eşzamanlandığı (sync) edildiği iTunes ile Restore (Geri Yükle) edilirse, yedekten dönüş sonrası parolayı kaldırıyor. Bu sayede kullanıcılar hiç parola konmamış gibi cihazlarını kullanabiliyor.

          Fakat başka bir iTunes ile cihaz restore edilirse, bu kişinin bilgilerinize ulaşmaya çalışan kötü niyetli biri (örneğin hırsız) olabileceği düşüncesiyle, cihaz ancak sıfır bir kurulum (Setup as a new iPhone) ile başlatılırsa paroladan kurtulunabiliyor. Bu yüzden herhangi bir nedenle cihazımızın parolasını unutursak, ilk olarak cihazımızı her zaman kullandığımız iTunes’a bağlıyoruz ve Restore (Geri Yükle) işlemine başlamadan önce her zaman paylaştığımız gibi önce bir Yedek (Backup) alma işlemini, ardından da Satınalınanları Aktar (Transfer Purchases) işlemini yapıyoruz

          .

          Yedekleme işlemimiz bittikten sonra da artık cihazımı Restore (Geri Yükle) işlemine geçebiliriz. (Bu işlem, cihazımızın yazılımını sıfırlar, yani kutusundan yeni çıkmış gibi henüz birşey yüklenmemiş veya ayar yapılmamış hale getirir. Özetle bilgisayar dünyasından bildiğimiz terimle “formatlar”.)Cihazımız yine USB kablosu ile bilgisayarımıza bağlıyken iTunes’taki “Geri Yükle” (Restore) seçeneğine tıklayarak güncel yazılım yüklemesini başlatıyoruz.



          Not: Eğer cihazımızın yazılımı güncel değilse, iTunes önce Apple Sunucularına bağlanıp en güncel yazılımı indirmek isteyebilir.





          Geri Yükle’me işlemi tamamlandıktan sonra karşımıza “Yeni bir iPhone olarak ayarla” ve “Şu yedeklemeyi geri yükle” seçenekleri çıkıyor. Yazının başında da belirttiğim gibi Apple’ın bu konudaki destek dokümanına göre, eğer daha önce cihazımızı en son senkronize ettiğimizi iTunes’u kullanıyorsak en son yedeklememizi seçebiliyoruz. Yoksa “Yeni bir iPhone olarak ayarla” seçeneğini kullanarak cihazımızdaki bilgileri kaybetmiş ama paroladan kurtulmuş bir şekilde cihazımızı açabiliyoruz.



          Fakat ben bu yazıyı hazırlarken, parola ile kilitli durumda ve sözde şifresini bilmediğim cihazımı her zaman yedeklediğim iTunes ile restore ettim ve en son aldığım yedekten geri döndüm. Gerçekten de Apple’ın söylediği gibi hem cihazım parolasız bir şekilde açıldı hem de en son yedekten geri dönebildiğim için cihazımdaki bilgileri kaybetmemiş oldum.

          Yorum yap

          • #35

            İlk iPhone’un çıkışından bu yana 10 yıl geçti. Peki bu süre zarfında teknoloji nasıl değişti?

            Zaman çok hızlı bir şekilde değişiyor ve teknoloji dünyasındaki gelişmeler de gittikçe daha da ivmeleniyor. 10 yıl önce akıllı telefon kavramı genel kullanıcılara oldukça uzakken şimdi ise olmazsa olmaz. Apple da ilk akıllı telefonunu 29 Haziran 2007’de iPhone ile duyurmuştu. Bu yazımızda ilk iPhone ile iPhone 7 arasındaki farklara değinecek ve zamanla iPhone’un nasıl değişimlere uğradığını gözler önüne sereceğiz.Tasarım

            iPhone: 115x61x11.6mm, 135g
            iPhone 7: 138x67x7.1mm, 138g, IP67 sertifikası

            iPhone duyurulduğunda belki de zamanının en iyi telefonuydu fakat şimdi geriye dönüp baktığımızda, bugünün standartlarına göre oldukça kötü bir tasarımı var. Plastik kasası, ekran kenarlarında oldukça fazla çerçeve kalınlıkları, telefonun kendi kalınlığı gibi detaylar o zaman kimsenin gözüne batmıyordu. Fakat enteresandır ki iPhone, iPhone 7’den 3 gram daha hafif.iPhone 7 ise metal gövdeye sahip ve arka panelinde antenler bulunuyor. Cihazın ön tarafında ise daha az çerçeve, daha çok ekran var ve yeni standartlara uygun bir kalınlığa sahip. İlk iPhone modelinden bu yana cihaza konulan 3.5 mm jak girişi iPhone 7’de kaldırıldı ve IP67 sertifikasıyla suya ve toza daha dayanıklı bir telefon ortaya çıktı.Ekran

            iPhone: 3.5 inç, 320×480 çözünürlük, 165ppi
            iPhone 7: 4.7 inç 1334×750 çözünürlük, 326ppi

            iPhone, devrim niteliğinde bir cihazdı. Ekranı da o zamanlara göre oldukça iyiydi. Şimdi ise oldukça sönük kalıyor. iPhone 7 ile birlikte ilk iPhone’a oranla ekran piksel yoğunluk değeri neredeyse iki kat artarken çözünürlük ise 480p’den 750p’ye çıktı.İşletim sistemi

            iPhone: iPhone OS
            iPhone 7: iOS 10

            İlk iPhone’da Apple’ın mobil platformlar için geliştirdiği iPhone OS yer alıyordu. Dileyen kullanıcılar bu sürümü iOS 3.1.3 sürümüne güncelleyebiliyordu. iOS 10 ile çok şey geliştirilmiş olmasına rağmen işletim sisteminin kullanım kolaylığı, düzeni aynı kaldı. iOS kullanıcıları, bir sürümden yenisine geçtiklerinde çok büyük uyum sorunları yaşamadılar.Donanım

            iPhone: 32-bit 412 MHz Samsung ARM işlemci, 128MB RAM, 4GB – 8GB depolama alanı
            iPhone 7: A10 işlemci, 2GB RAM, 32GB/128GB/256GB depolama alanı

            En çok değişen kısım ise donanımlar. İlk iPhone’da, Apple’ın şüphesiz ki en büyük rakibi Samsung’un işlemcisi kullanıldı. Samsung’un telefon piyasasında o zamanlar henüz o kadar büyük bir payı yoktu. Rekabet daha az olduğundan Apple, Samsung’un ürettiği donanımları kullanmaktan çok çekinmedi. Firma şimdi ise kendi donanım parçalarını üretiyor. iPhone 7’de A10 işlemci kullanılıyor.RAM ve depolama kapasitesi de oldukça artırılan birimler oldu. Zamanla hem daha verimli, hızlı, düşük maliyetli bellek yongaları üretildi, hem de internetin, teknolojinin hızlı yayılmasıyla birlikte veri kullanımları arttı. İnsanlar telefonlarını daha sık kullanmaya başladı ve mağazadaki uygulamaların çokluğu, cihazları daha çok alanda kullanılmaya yöneltti. Bu sebeple hem işletim sisteminin performansı hem de artan veri ihtiyacı için RAM ve depolama kapasiteleri artırıldı. iPhone modellerinin şimdiye kadar RAM kapasiteleri Android modellerden hep daha düşük oldu. Bu da işletim sisteminin rakibi karşısında daha optimize olmasından kaynaklanıyordu.Kamera

            iPhone: 2MP sabit odaklı kamera
            iPhone 7: f/1.8, optik imaj sabitleyicili 12MP arka, 7MP ön kamera

            Yukarıda veri kullanımının arttığından bahsetmiştik. Bunun artması biraz da kameraların daha iyi olmasıyla birlikte oldu, insanlar daha çok fotoğraf çektiler ve bunları internete yüklediler ya da cihaz içinde tuttular. İlk iPhone’daki kamera, sadece var olması için varken ön kamera hiç yoktu. Yeni nesil iPhone’daki kamera ise optik imaj sabitleyicisi, portre ve bokeh özellikleriyle öne çıkan oldukça gelişmiş bir kamera.Batarya

            iPhone: 1400 mAh
            iPhone 7: 1,960mAh

            Gelelim günümüz akıllı telefon kullanıcılarının en muzdarip olduğu konuya. Pil ömrü. Eskiden, ilk iPhone’un zamanında, pil ömrü diye bir dert yoktu zira telefonlar genelde yalnızca telefon amaçlı kullanılıyordu. Diğer özellikler ikinci plandaydı. Günümüzde ise telefonla görüşme ikinci planda denebilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi ilk iPhone’un pil kapasitesi kesin olarak açıklanmadı fakat cihazda kullanıcılara 5 saatlik görüşme için yeterli bir pil bulunuyordu. iPhone 7’de ise bu miktar neredeyse 3 katı, 14 saat.Özet

            Apple, 10 sene içerisinde akıllı telefon konusunda epey bir yol kat etti. Zira akıllı telefon, yalnızca güçlü donanım üretmekle biten bir kavram değil, aksine uyumlu çalışan ve kullanıcılara farklı deneyim sunan, hayatı daha basit hale getiren bir araç. Apple da şimdiye kadar bunu başardı.Geriye dönüp baktığımızda 10 sene içerisinde oldukça fazla yol kat edildiğini görebiliyoruz. Apple’ın bulunduğumuz sene içerisinde çıkaracağı telefon da çok önemli. 10. yıla özel olarak hazırlanan iPhone 8, Apple için apayrı bir anlam taşıyor. Cihaz hakkında henüz kesin bilgiler yok, fakat konu hakkında haber çıktıkça sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz.

            Yorum yap

            • #36

              iPhone’a virüs bulaşıp bulaşmayacağı. Malum, Windows işletim sistemi yüklü bilgisayarlar uzun yıllardır antivirüs programları olmadan kullanılamıyor. Son yıllarda da özellikle Android tabanlı Akıllı Cihazlardaki zararlı yazılım ve virüs vakaları çok dillenmeye başlayınca, iOS işletim sistemi kullanan iPhone ve iPad sahipleri de haklı olarak kendi cihazlarının durumunu çok merak eder oldu.
              Geçtiğimiz aylarda özellikle Android işletim sistemini hedef alan cihazlarda virüs ve zararlı yazılım (malware) sayısında özellikle 2012 yılında korkunç bir artış olduğunu ortaya koyunca, ben de bu vesileyle birşeyler paylaşayım istedim.




              F-Secure’un Yayınladığı Rapora göre 2012 yılında Android işletim sistemini hedefleyen zararlı yazılım çeşidinde/sayısında büyük artış var.F-Secure’un ve yukarıda bu rapordan paylaştığım bir grafiğe göre sadece 2012 yılı içerisinde Android işletim sistemine yönelik tehditler ciddi oranda artmış. Eski Nokia telefonlarından bildiğimiz Symbian popüleritesini sürekli yitirdiği için de tehditleri iyice azalmış. iOS, Windows Phone veya BlackBerry için ciddi bir tehdit artışı olmamış.
              Geçtiğimiz 2012 yılının sonlarında TrendMicro’nun yayınladığı başka bir raporda ise kullanıcı için zararlı içerik/risk içeren uygulama sayısı Eylül 2012 itibari ile toplam 175 bin’e ulaşmış. (Yanlış okumadınız tam 175.000 ) Hem de daha önceki analizler riskli uygulama sayısının 2012 itibariyle maksimum 40 binlerde kalacağını öngörürken.



              Eylül 2016 itibariyle toplam zararlı uygulama sayısı 175 bin.Android dünyasına yönelik bu zararlı yazılım, uygulama, virüs, vs.’deki artışın başlıca sebeblerin bir tanesi de Android’in çok popüler olması. Fakat Android henüz popüler olmadan önce iOS işletim sistemini kullanan iPhone ve iPad’ler çok daha popülerdi. Fakat iOS tabanlı cihazlar hiç bir zaman bu kadar tehdit altında kalmamıştı. Kaldı ki iOS halen popüler, Apple ucuz cihaz üretmediği ve iOS işletim sistemini diğer telefon üreticilerine açmadığı için, cihaz bazında iOS pazar payı %20’ler civarında olmasına rağmen, aktif olarak internete bağlanan veya uygulama kullanan cihazlar açısından pazar payı halen Android’le başa baş.
              Dolayısıyla Android işletim sisteminin, iOS’ten daha fazla zararlı yazılım tehdidi altında olmasını sadece popülerlikle açıklamak doğru olmaz. Ben de işte aşğıda, neden iOS’ün Android’e göre daha güvende olduğunu, neden iPhone ve iPad sahiplerinin belli konularda çok endişe etmemeleri gerektiğini dilim döndüğünce paylaşmaya çalıştım.
              Takipçilerimden de ricam bu konuya fanatik bir şekilde yaklaşmamaları Çünkü %100 güvenli diye hiç bir şey (banka, kasa, ev, bilgisayar, telefon, vs.) yoktur. Sadece daha güvenli olan veya daha az güvenli olan vardır. Ayrıca bu güvenliğin bir bedeli de vardır. Zaten yazının devamında, iOS’in daha güvenli olmasının kullanıcılarına getirdiği bedeli de açıkladım


              Ben Android falan anlamam. Siz bana iPhone veya iPad’e, yani iOS işletim sistemi kullanan Apple cihazlarına virüs bulaşır mı onu söyleyin ?

              Bu soruya Evet veya Hayır cevabı vermeden önce virüsün ne olduğu konusunda hepimizin hem fikir olması gerekiyor. Eğer virüsten kasıt, email veya başka yollarla bulaşan ve cihazımızdaki sistem dosyalarına ya da diğer uygulamaların yerleşerek yine kendini başka cihazlara bulaştıran ve de cihazımızın işleyişini ya da başka birşeyleri bozan program parçacıkları ise, HAYIR bulaşmaz.
              Çünkü iOS işletim sistemi diğer bir çok işletim sistemine nazaran çok daha kapalı bir işletim sistemidir. Bırakın virüs gibi ufak program parçacıklarının cihazımıza girmesini, biz kendimiz bile dilediğimiz gibi iOS işletim sistemi kullanan cihazlara uygulama, program vs. yükleyemeyiz.
              iOS tabanlı iPhone ve iPad’lere uygulama yüklemenin tek kaynağı App Store’dur. Apple, App Store haricinde cihazlarına uygulama yüklenmesini istemediği için, iOS işletim sistemini kapatmıştır. Dolayısıyla kendi istediğimiz gibi bir uygulama yükleyemediğimiz bir sisteme, virüs de giremez




              Android tabanlı akıllı telefonlara, Google’un marketi olan Google Play haricindeki kaynaklardan da uygulama yüklemek mümkün.Fakat Android işletim sisteminde kullanıcı isterse, yukarıdaki ekran görüntüsünde olduğu gibi Ayarlar’dan market dışı uygulama yükleme seçeneğini işaretleyerek, Google Play haricindeki kaynaklardan da uygulama yükleyebilir. Örneğin, emaile ekli olarak gelen bir apk’ya veya bir linkteki apk dosyasına tıklayarak uygulama yüklemek mümkün Android tabanlı cihazlarda. iOS işletim sisteminde ise bu kesinlikle mümkün değil, böyle bir seçenek olmadığı için.

              Windows işletim sistemi yüklü bilgisayarıma, email ile gelen ekli bir dosyadaki virüs bulaşmıştı? Aynı emaili iPhone’umda da açtım, şimdi bu virüs iPhone’uma bulaşmadı mı?

              Hayır bulaşmadı merak etmeyin. Birincisi Windows virüsü iOS’te çalışmaz farklı teknolojiler kullanıldığı için. İkincisi iOS için bir yazılmış virüs olsaydı dahi bir önceki soruda paylaştığımız nedenlerden cihazınıza bulaşamaz. Virüs taşıyan ekli dosyayı iPhone’da veya iPad’da ya hiç açamazsınız, ya da açsanız bile ekli dosyadaki virüsün cihazınıza bir zararı olmaz.

              Peki ya Safari’den virüslü bir web sitesine girersem ?

              Yine bulaşamaz merak etmeyin. Nasıl Safari’den cihazınıza bir program veya uygulama indirip kuramıyorsanız, virüsler de cihazınıza bulaşamaz.
              Virüsler konusunda içim rahatladı. Peki ya uygulamalar ? App Store’daki uygulamalar içinde kötü niyetli olanlar yok mu?

              Elbette olabilir. Fakat burada yine Apple’ın katı tutumu ve herşeyi kontrol altında tutma saplantısı iOS kullanıcıların avantaj sağlıyor. (Tabii başka konularda da dezavantaj) Şöyle ki, App Store’daki uygulamalar hem otomatik hem de manuel olarak denetleniyor. Şu an App Store’da 800 bine yakın uygulama var ve geliştiriciler her güncelleme yolladığında, Apple çalışanları gönderilen uygulamanın yeni versiyonunu cihazlarına yükleyerek test ediyor.
              Ayrıca her uygulama geliştiricisi, Apple’ın yayınladığı ve sürekli güncellediği App Store Review Guidelines‘a (App Store Kontrol Dokümanı) göre uygulamasını geliştirmesi gerekiyor. Eğer Apple, geliştirilen uygulamanın veya güncellemesinin bu dokümanauygun olmadığını görürse ilgili uygulamayı veya güncellemeyi reddediyor.




              App Store’a gönder
              ilen her uygulama Apple’ın yayınladığı dokümana göre geliştirilmiş olmalı.Örneğin bir uygulama geliştiricinin uygulamasında teknik olarak bir sıkıntı yok fakat içeriği kurallara uygun değilse Apple yine de uygulamayı (reject) reddedebiliyor. Aşağıda bu dokümandan ufacık bir kısım paylaştım. Apple’ın uygulamaları bizzat test etmesi de kötü niyetli uygulama geliştiriciler için caydırıcı bir etken. Dolayısıyla denetlenmiş uygulamalar yükleyen iOS kullanıcılarını hedef almak yerine, denetlenmeyen Google Play, yani Android kullanıcılarını hedef almak daha mantıklı oluyor kötü niyetli kişiler açısından.


              A

              pple, iOS uygulama geliştiricileri için uzun bir kontrol ve kural listesi hazırlamış. Her uygulamayı da manuel olarak bu listeyi baz alarak denetliyor.Uygulamaları öyle manuel test etmekle, tüm kötü niyetli uygulamalar

              yakalanamaz ki. Ne çakallar vardır uygulamasının içinde gizli gizli işler çeviren? Apple çalışanı nasıl tespit edecek bunları?

              Kesinlikle haklısınız. Mutlaka manuel testi atlatacak kötü yazılımlar çıkabilir arada. Fakat burada önemli olan bu uygulamaların iOS kullanıcılarına ne kadar zarar verebileceği. Çünkü Apple, otomatik testlerle kontrol ettiği ayrı bir mekanizma ile iOS uygulama geliştiricilerini ciddi derecede kısıtlıyor. Şöyle ki Apple, uygulama geliştiricilere, uygulamaların geliştirmelerinde kullanacakları bir SDK (Software Development Kit) sunuyor. Bu SDK içinde geliştiricilerin yapabilecekleri de belli ve kısıtlı. Yani uygulama geliştiricileri diledikleri gibi uygulama geliştiremiyor.




              iOS SDKÖrneğin bir iOS geliştiricisinin uygulaması, kullanıcı izni ile Rehbere erişebilirken, Notlar’a erişemiyor. (Bu yüzden App Store’da Notları yedekleyebilen bir uygulama yok.) Yine bir iOS geliştiricisinin uygulaması iPhone’daki SMS mesajlarına, geçmiş telefon kayıtlarına, vs. erişemiyor, Telefon çağrılarına veya SMS mesajlarına müdahele edemiyor. Bu yüzden de App Store’da BlackList, yani numara engelleme uygulamalarıbulunamıyor.
              Apple, uygulama geliştiricilere sağladığı SDK dışındaki kullanımları da otomatik tespit edip, geliştiricinin Apple göndermesine bile izin vermiyor. Apple’ın SDK’da geliştiricilere izin verdiği şeyler de Android işletim sisteminin SDK’sına göre çok çok daha kısıtlı olduğundan, iOS’teki kötü niyetli geliştiricilerin verebileceği zarar çok daha kısıtlı oluyor.



              Orijinal boyotunu görüntülemek için buraya tıklayın 940x502px.




              Örneğin bu yazıyı hazırlarken Google Play’de yukarıdaki ekran görüntüsündeki oyunadenk geldim. Görüldüğü üzere oyun, meşhur Counter Strike’ın kötü bir çakması. Zaten yorumlarda çoğu kişi dile getirmiş. Fakat oyundaki esas dikkat çekici nokta, erişim izinlerinde kullanıcının tarayıcı geçmişini okuma ve yer imlerine yazma iznini istiyor olması. Muhtemelen uygulamanın amacı Counter Strike ismini kullanarak kullanıcıyı uygulamayı indirmeye motive etmek, sonra da kullanıcının cihazında ziyaret ettiği sitelerini kendi sunucularına yollamak, hatta tıklanmasını istediği sitelerin linklerini cihazlarındaki yer imlerine eklemek.
              Zaten oyunun yorumlarına gözattığımda bir kaç kullanıcı virüslü olduğunu belirtmiş aşağıdaki gibi. Tabii aslında teknik olarak bu bir virüs değil bulaşma eğilimi olmadığı için, fakat kullanıcının bilgilerini çalma eğilimde olduğu için ve Google Play’de masumane bir uygulama gibi gözüktüğü için kesinlikle kötü niyetli bir yazılım. Yoksa bir oyun neden web geçmişimize erişmek istesin



              Not: Yukarıdaki oyun halen Google Play’de duruyor ve indirilebiliyor. Ben de tamamen tesadüfen denk geldim.

              Yorum yap

              • #37

                Peki yukarıdaki örnekteki gibi bir uygulama App Store’da olamaz mı?

                Tam olarak değil. Öncelikle iOS uygulamalarının web geçmişimize hiç bir şekilde erişim izni yok. Dolayısıyla zaten aynısı App Store’da olamaz. iOS kullanıcıları için yukarıdaki uygulamanın bir benzeri, en fazla rehberimizdeki bilgileri çalmak için kullanabilirdi. Çünkü Apple, uygulama geliştiricilere rehberden daha kritik bir bilgiye erişmelerine izin vermiyor.
                Fakat onda da Apple, iOS 6 ile birlikte rehberi de izne bağladığı için, herhangi bir uygulama rehberimize erişmek istediğinde, aşağıdaki ekran görüntüsünde olduğu gibi onayımıza ihtiyaç duyuyor. iOS işletim sistemindeki izinler de, erişim yapıldığı anda uygulama kullanırken soruluyor. Bu sayede oyun gibi alakasız uygulamalar “Bir de arkadan rehbere erişeyim, kendi sunucularıma göndereyim†diyemiyor. Çünkü Angry Birds oyunu bile sizden rehberinize erişim izni istese “Oyunla rehberimin ne alakası var†deyip kabul etmezsiniz.




                iOS’te kısıtılı sayıda servise erişim izni var. Bu izinler de kullanıcının karşısına uygulama kullanılırken çıkıyor.Fakat Android işletim sisteminde izinler iOS’te olduğu uygulamalar kullanılırken değil, ilk yüklenirken isteniyor. Ayrıca izinler parça parça verilemiyor iOS’te olduğu gibi. Yani bir uygulamayı kurmayı kabul ettiğinizde, uygulamanın tüm izinlerini de kabul etmiş oluyorsunuz. Android’de çok daha fazla izin (100’den fazla) olduğu için de bazı uygulamaların izin listesi tek bir sayfaya bile sığmıyor. Bu da kullanıcıların listedeki kritik izinleri farketmesiniz zorlaştırıyor.
                Halbuki izinler iOS’taki gibi lazım oldukça uygulama içinde sorulsa, şüpheli uygulamalar çok daha çabuk dikkat çekecektir.




                Android’deki erişim izin sayısı çok daha fazla…iOS’te ise kritik servis ve bilgilerimize erişim çok daha az aşağıdaki ekran görüntüsünde olduğu gibi. Ayarlar -> Gizlilik menüsünden de daha önce izin verdiğimiz tüm uygulamaları listeleyebiliyoruz ve daha önce verdiğimiz izinleri kaldırabiliyoru uygulamayı tamamen kaldırmaya gerek kalmadan.




                Android’de ise kısmi izin yok, uygulamayı tamamen silmemiz gerekiyor tek bir izni bile vermek istemiyorsak. (Ya da uygulamayı hiç kurmayacaksınız) Bu yüzden aşağıdaki ekran görüntüsünde olduğu gibi, hassas izinler isteyen uygulamaları kurmadan önce Android kullanıcılarının epey dikkatli olması gerekiyor.




                Orijinal boyotunu görüntülemek için buraya tıklayın 730x429px.




                Ben şu ana kadar yazdıklarınızdan iPhone ve iPad’in virüslere ve zararlı yazılımlara karşı çok daha güvenli olduğunu anlıyorum. Yani ekstra hiç bir önlem almadan, App Store’daki her uygulamayı sorgulamadan yükleyebilir miyim?


                Yazının başında da belirttiğim gibi hiç bir sistem %100 güvenli değildir. Dolayısıyla elbette her uygulamaya %100 güvenmeyin, fakat iOS’in kapalı ve sıkı yapısından dolayı çok endişe etmenize veya sürekli tetikte olmanıza da gerek yok. Çünkü App Store’da yer alabilecek zararlı bir yazılımın size verebileceği zarar çok kısıtlıdır.
                Aşağıdaki 3 fark nedeniyle iOS en güvenli işletim sistemlerinden biridir özellikle Android’le kıyaslandığında:

                iOS tabanlı cihazlara (iPhone, iPad ve iPod Touch) App Store haricinde bir kaynaktan uygulama yüklenemiyor.
                App Store’daki tüm uygulamalar Apple tarafından manuel ve otomatik olarak kontrol ediliyor.
                Apple, iOS uygulama geliştiricilerin yapabileceklerini çok kısıtlıyor. Kısıtlı kritik servis ve verilere erişimlerde de kullanıcının farkında olmasını sağlıyor.

                Dolayısıyla iOS’te bir antivirus yazılımına gerek yok, zaten iOS’te böyle bir yazılım da yok. (Fakat Android’de var Norton Antivirus, McAfee, vs. gibi) Bir uygulamadan şüphelendiğinizde tek yapmanız hemen Apple’a bildirmek, zaten Apple bu durumda hemen önlem alacak ve gerçekten suistimal varsa ilgili geliştiricinin tüm uygulamalarını App Store’dan kaldıracaktır.

                Not: iOS işletim sistemi, Apple’ın Mac’lerinde kullandığı Mac OS X işletim sistemine göre bile daha güvenlidir Mac OS X, iOS kadar kapalı olmadığı için.

                Tamam da Mustafa Bey Android’i yukarıda öcü gibi anlatmışsınız, tarafsızım diyorsunuz ama torpil geçmişiz sanki iOS’e biraz. Yok mu Android’in hiç güzel yanları?

                Elbette var. Android tabanlı cihazların iOS tabanlı cihazlara (iPhone veya iPad) çok daha esnek, özgür, vs. olmasının en büyük nedeni, Android geliştiricilere verilen bu izinler ve serbestlik. Bu sayede iPhone’da adam gibi bir BlackList (Numara Engelleme) uygulaması yok ama Android’de var. Bunun gibi daha bir çok uygulama sadece Android tabanlı cihazlarda var. Hatta bu yüzden Android kullanıcıları cihazlarını diledikleri gibi özelleştirebiliyor.
                Fakat Android’in bu özgürlüğünün bedeli de zararlı yazılımlara karşı daha açık hale gelmesi. iOS’in daha güvenli olmasının bedeli de kullanıcıların talep ettiği bir çok uygulamayı App Store’da bulamaması. Örneğin Wi-Fi veya 3G’yi kolayca kapatıp açmamızı sağlayacak uygulamalar bile bulamıyoruz App Store’da.
                Dolayısıyla bir sistem, hem çok güvenli hem de çok açık ya da özgür olamıyor.


                Peki yukarıda iOS yüklü cihazlar için anlattığınız herşey jailbreak’li cihazlar için de geçerli mi?

                Elbette geçerli değil. Tam tersine jailbreak’li bir cihaz Android’li bir cihaz gibi oluyor. App Store dışından uygulama yüklenebiliyor ve Apple’ın izin vermediği şeyler cihaza uygulanabiliyor. Dolayısıyla güvenlikten ödün vermiş oluyoruz daha fazla özgürlük için. Fakat yine de şu an kötü niyetli yazılım geliştiricilerin hedefinde Android kullanıcıları ve cihazları var. Bu sayede jailbreak’li cihaz sahipleri pek hedefte değil


                Mustafa Bey bu zararlı yazılım ve virüs olayını çok fazla abartmıyor musunuz? Windows işletim sisteminde de yıllarca zararlı yazılımlar vardı ve bir formatla kurtuluyorduk. Çok önemli mi akıllı telefonumuza zararlı bir yazılımın girmesi?

                Evet ama eskiden bilgisayarlarımızda cep telefonlarımızdaki kadar özel ve önemli bilgiler yoktu. Olanları da zararlı yazılımların bulması kolay olmuyordu. Fakat akıllı telefonlarda durum öyle değil. Her türlü özel bilginin yeri belli. Ayrıca eskiden böyle store’lar veya market’ler yoktu. Artık zararlı yazılımlar iyi niyetli uygulamalar gibi Android Market’te çok rahat yer alabiliyor. Yapabildikleri de çok tehlikeli.
                Örneğin siz farkında olmadan yurt dışındaki bir servisi SMS atıp, onay mesajını yine sizin haberiniz olmadan alıp onaylayan ve ay sonunda ciddi fatura gelmesine neden olan zararlı yazılımlar var Android dünyasında. iOS’te Apple bu tip uygulamalara izin vermediği için de dolandırıcılar genelde Android platformunu hedef almış durumda.




                F-Secure’ın raporunda yer alan kar amaçlı ve kar amaçı gütmeyen mobil tehditlerin yıllara dağılımı.Fakat işin en kötü tarafı, eskiden sırf zevk için, yani para amacı gütmeden ya da başkalarına maddi zarar vermeden geliştirenler vardı çoğunlukta. Fakat son yıllarda daha çok dolandırıcılar yani kolay para kazanmak isteyenler bu tip yazılımlara el atmış durumda. Yazının başında paylaştığım F-Secure’ın raporunda yer alan yukarıdaki grafik de bunu açıkça gösteriyor

                Yorum yap

                • #38

                  Bildiğiniz gibi bugünlerde çeşitli yabancı sitelere erişim yasaklanmış durumda. Yasaklanmış derken aslında DNS bazlı bir yasak söz konusu. Yani bir sitenin adresini yazıp o siteye erişmek istediğimizde, ülkemizdeki servis sağlayıcıların DNS sunucuları o siteye ait IP adresini bizim cihazımıza döner ve biz de o siteye bağlanırız.

                  Fakat yasaklama kararı çıktığında ülkemizdeki servis sağlayıcıları mecburen, ilgili sitenin adresi sorgulandığında sitenin gerçek IP adresini değil, yasaklama kararınının bulunduğu web sitesinin adresini döner. Dolayısıyla bu yasağı delmenin bir yolu Google DNS gibi public (herkese açık) diye tabir edilen DNS sunucularını kullanmaktır. Zaten Google DNS sunucularının IP adreslerine (8.8.8.8 ve 8.8.4.4) ve Wi-Fi’da iken bu ayarı nasıl değiştireceğimize daha önce yayınladığımız iPhone iPuçları – X başlıklı yazımızdan aşinasınız. Hatta çoğunuz da değiştirmişsinizdir.


                  Fakat son çıkan internet kanununda yasakların aşılmasına yardımcı olan yöntemlerin yasaklanabildiğine dair de bir madde bulunduğundan, Google DNS adreslerine (8.8.8.8 ve 8.8.4.4) de erişim bloklanmış gözüküyor bu sabah itibariyle. Bu yüzden cihazında sadece Google DNS kullanan bir çok cihaz şu an Wi-Fi’dan internete çıkamıyordur.

                  Not: Yazıyı yazdığımız sırada Google DNS IP’leri bloklanmıştı, fakat sonradan bu blok kalkmış olabilir. Dolayısıyla Google DNS kulllanabilirsiniz eğer engelleme yoksa. Eğer varsa aşağıdaki alternatifler de işinizi görecektir.




                  Bu yüzden Wi-Fi bağlantılarında alternatif DNS adresleri kullanacaklarına önerim aşağıdaki ekran görüntülerinde olduğu gibi çift (veya daha fazla) DNS adresi kullanmaları. Çünkü DNS olarak tek IP adresi kullanıldığında, bu IP adresi de yasaklandığında cihazınıda hiç bir adrese giremezsiniz. Fakat aşağıdaki gibi çift DNS adresi kullanıldığında, bir tanesi yasaklansa bile diğerinden DNS sorguları yapılabilecektir.




                  Örneğin Google DNS gibi diğer bir halka açık ve güvenli DNS sağlayıcısı olan OpenDNS‘in 208.67.222.222 ve 208.67.220.220 adreslerini kullanacaksanız Ayarlar -> Wi-Fi menüsündeki o anki Wi-Fi noktasının ayarlar ekranındaki DNS alanına önce 208.67.222.222 yazın, sonra da “,†işaretiyle modemininizin yani Yönelticinizin (Gateway) IP adresini yazın. Bu sayede önce OpenDNS’ten sorgu yapılacak, eğer OpenDNS’e ulaşılamaz ise modeminiz üzerinden servis sağlayıcınızın DNS sunucusu sorgulanacaktır. Böylelikle de hiç bağlantı sorunu yaşamayacaksınız.


                  Not: Alternatif olarak Yandex DNS adreslerini de kullanabilirsiniz: (77.88.8.8 ve 77.88.8.1)

                  Tabii yukarıdaki yöntemi kullanarak araya virgül (,) işareti koyarak çok daha fazla DNS sunucusunun IP adresini yazabilirsiniz. Fakat önerim güvenli olduğundan emin olmadığınız DNS adreslerini kullanmamanız. Her ne kadar farklı bir DNS sunucusu kullanmak VPN kadar risk içermese de yine de her adresi kullanmayın. Ayrıca farklı DNS adresleri kullanmak kanunlara aykırı değildir ya da bir suç teşkil etmez, çünkü örneğin internete hızlı çıkabilmek için de farklı DNS adresleri kullanılabilir.

                  Tabii yukarıdaki yöntem maalesef 3G bağlantıda geçerli olmuyor çünkü Hücresel Veri kullanarak internete çıktığımızda DNS ayarını değiştiremiyoruz.

                  Yorum yap

                  • #39

                    Bir iPhone buldum sahibine nasıl ulaşırım? Yolda kapalı ya da kilitli iPhone buldum, sahibini nasıl bulabilirim?

                    Kaybolan ya da çalınan bir iPhone’un sahibini bulmak, şifre kilidi etkinleştirilmiş olsa bile düşündüğünüzden daha kolaydır.
                    Bulduğunuz iPhone’un sahibiyle bağlantı kurmanın düşündüğünüzden daha hızlı yolları vardır.

                    Kaybolan veya çalınan bir iPhone’un sahibiyle nasıl iletişime geçilir?

                    Herhangi bir şekilde kaybolmuş veya çalınmış bir iPhone bulduğunuzda, ne yapmanız gerektiğini bilmiyor olabilirsiniz. Ne yazık ki, bulduğunuz iPhone’u polis ya da belediye gibi bir kamu kurumuna götürdüğünüzde, kurumda çalışan ve çok dürüst olmayan bir kişi tarafından tezgah altı yapılma ihtimali vardır. Bu ihtimali düşünüp bulduğunuz iPhone’un sahibine kendiniz ulaşmak isterseniz, aşağıda önerdiğimiz bazı yolları deneyebilirsiniz.

                    #1. iPhone’da şifre kilidi yoksa, son aramaları kontrol edin.

                    Hiç kimse başka birinin gizliliğini çiğnemek istemez ancak sonunda kaybettiği iPhone’u sahibine ulaştırma gibi iyi bir amaç varsa bu gizliliği çiğnemek olmaz. Elinizdeki iPhone’un sahibinin düzenli olarak iletişim kurduğu bir numarayı aramak için Telefon uygulamasını açın ve Son Aramalar simgesine dokunun. Şansınız varsa listede Ev, İş veya Koca etiketiyle kaydedilmiş bir arama görebilirsiniz.

                    #2. iPhone’da şifre kilidi varsa, Siri’den yardım isteyin

                    Çoğu kişi, iPhone’unda bir şifre kilidi olsa bile, Ayarlar’dan bu işlevi devre dışı bırakmadıkça, arama veya mesaj gönderme işlemleri yapmak için Siri’yi kullanabiliyor. iPhone sahibi daha önceden gerekli ayarları yaptıysa, Kilit ekranında Ana Ekran tuşuna basılı tutarak Siri’yi aktif hale getirebilir ve ona aşağıdaki gibi komutlar verebilir ve iPhone’un sahibine ulaşmayı deneyebilirsiniz.

                    “Evi araâ€
                    “Annemi araâ€
                    “Babamı araâ€
                    “Karımı araâ€
                    “Kocamı araâ€



                    #3. iPhone’un açık kalmasını sağlayarak gelen aramaları cevaplayın

                    iPhone’un sahibi telefonunu kaybettiğini anlayınca, ilk işi başkasının telefonundan kendi numarasını aramak olacaktır.
                    Bu nedenle, iPhone’un şarjının yeterli seviyede olmasını sağlamalı ve sürekli açık tutmalısınız.

                    #4. IMEI numarasını bulun ve GSM operatörü ile temasa geçin

                    Her iPhone’un IMEI adı verilen benzersiz bir numarası vardır ve bu numara kişinin kullandığı GSM operatöründe kayıtlıdır.
                    Telefonun IMEI numarasını bulun ve iPhone sahibinin kullandığı GSM operatörü ile temasa geçin.
                    Durumu anlatın ve IMEI numarasını operatöre ileterek cihazını sahibine ulaşmalarını talep edin.

                    IMEI numarasını bulmanın çeşitli yolları vardır:


                    Telefonun arkasını kontrol edin. IMEI numarası iPhone 6s’den önceki modellerde cihazın arkasında, alt kısımda yazıyordu.




                    Telefon uygulamasına *#06# yazın. Telefonun IMEI numarası ekranda görüntülenecektir.
                    SIM kart yuvasını cihazın yanında çıkarın ve ters çevirin. IMEI numarasını yuvanın arkasında göreceksiniz.


                    IMEI numarası ve GSM operatörünü kullanabileceğiniz yöntem, bulduğunuz iPhone tamamen kapalıysa bile işe yarayacaktır. Telefonun hangi GSM operatöründe kayıtlı olduğunu öğrenmek için alternatifleri teker teker deneyebilirsiniz. Hali hazırda Türkiye’de 3 GSM operatörü bulunduğundan, bu işlem çok fazla vaktinizi almayacaktır.

                    #5. iPhone’umu bul mesajı olup olmadığına bakın

                    Bazı iPhone kullanıcıları, Kayıp Modu‘nu aktif hale getirerek kayıp iPhone’u kilitleyen, Düşük Güç Modu’nu açan ve Apple Pay’ı devre dışı bırakan iPhone’umu Bul özelliğini kullanabiliyor. Bu özellik, telefonun kilit ekranında bulan kişiye yönelik bir mesaj görüntülenmesini de sağlayabiliyor.
                    Bulduğunuz iPhone’un kilit ekranını açın ve telefon sahibinin onu bulan kişi için bir mesaj bırakıp bırakmadığını kontrol edin.

                    Bulduğunuz iPhone’la ilgili önemli bilgilendirme

                    Birçok iPhone sahibinin, cihazını izlemek için iPhone’umu Bul (Find My iPhone) özelliğini kullanabileceğini ve GSM operatörlerine telefonlarının kaybolduğunu ya da çalındığını bildirebileceğini unutmayın. Bu durumda telefon hücresel şebekeler tarafından kilitlenir ve kullanılmaz hale getirilir. Ancak telefonun yeri kapsama alanındaki hücresel şebekeler vasıtasıyla tespit edilebilir.
                    Bu durumdaki bir iPhone’u bulur ve sahibine ulaştırmak için herhangi bir şey yapmadan kolluk kuvvetleri cihazın, dolayısıyla sizin yerinizi tespit ederse durum hırsızlık olarak nitelendirilebilir.

                    Yorum yap

                    • #40

                      iPhone Çağrılarınızı Hoparlöre Yönlendirin!

                      iPhone'da tüm çağrıları varsayılan olarak hoparlöre nasıl yönlendirebilirsiniz?








                      Sesli aramalar iPhone'da yaptığınız en önemli şey olmasa da, önemini koruyorlar. Özellikle işinizi evden yapıyorsanız ve birden fazla müşteriyle uğraşıyorsanız.

                      Bu gibi durumlarda telefonu bırakıp ellerinizi kullanarak not almak, bilgisayarınızdaki notları bulmak vs. isteyebilirsiniz. Her defasında hoparlör moduna geçmek yerine bu modu varsayılan hale getirmenin bir yolu var. Bir erişebilirlik ayarını değiştirmeniz yeterli.
                      1. Ayarlar uygulamasını açın, Genel > Erişebilirlik yolunu izleyin.
                      2. Aşağı kaydırın ve Çağrı Sesi Yönlendirme'yi seçin. Burada varsayılan olarak Otomatik'in seçili olduğunu göreceksiniz. Hoparlör'ü seçin.
                      Artık çağrı ekranında her defasında hoparlör simgesine dokunmanıza gerek kalmayacak. Tüm gelen ve giden çağrılar, bu ayara uyarak hoparlöre yönlendirilecekler.

                      Yorum yap

                      • #41

                        Yeni bir iPhone almakla ilgili en sevdiğim şeylerden biri, eski iPhone’umuzla yeni iPhone’umuzun içeriğinin tamamen aynı olacak şekilde ayarlamanın gerçekten kolay olmasıdır.Bu sayfadaki öğreticiyi tümüyle okuduktan sonra, yeni iPhone’unuz eski iPhone’unuzla aynı görünecek: aynı duvar kağıdıyla, uygulamalar aynı şekilde yüklenmiş ve aynı klasöre kaydedilmiştir, tüm fotoğraflar Fotoğraflar uygulamasına eklenmişi e-posta hesabınız veya hesaplarınız otomatik olarak kurulmuş, eski metin mesajları Mesajlar uygulamasında yerini almış, tüm rehberiniz Kişiler uygulamasına eklenmiş gibi. Tek fark ise iPhone’unuzun görünüşü ve hızlı olması olacaktır!iOS ve iCloud sayesinde bu, kolayca ve neredeyse her yere yapılabilir; bir Wi-Fi erişimi kesinlikle olmalıdır. Bu yazıda, bir önceki iPhone yedeklemesini yeni bir iPhone nasıl kuracağınızı ve yedeklemeden geri yüklenmesinin mümkün olmadığı durumlarda verilerinizi nasıl aktaracağınızı gösteriyoruz.

                        Eski bir iPhone’dan yeni bir iPhone’a tüm uygulamaları ve verileri nasıl aktaracağınızı öğrenmeniz için yapmanız gereken oldukça basit; aşağıdaki talimatları uygulamak

                        .1. Adım: Eski iPhone’unuzun Yedeğini Alın

                        Yapmanız gereken ilk şey, eski iPhone’unuzu yedeklemekten oluşmaktadır. Yedeklemeyi iCloud’da veya Mac’inizdeki (veya PC’nizdeki) iTunes’de yapabilirsiniz. iCloud’u kullanmamızı tercih ederiz çünkü bu yedeğinize her yerden erişebilir ve Mac’inize erişmeniz gerekmez. Ancak iTunes’i kullanmak daha hızlı olacaktır, bu yüzden hızlı bir yedekleme işlemi için iTunes’le yedeklemeyi öneriyoruz.

                        Eski iPhone’unuzu iTunes’i kullanarak nasıl yedekleyeceğiniz aşağıda anlatılmıştır:

                        1) iPhone’unuzu Mac’inize veya PC’nize lightning kablosu ile bağlayın.
                        2) iTunes’i açın.
                        3) Şimdi Yedekle’ye tıklayın.iCloud’u Kullanarak iPhone’unuzu Nasıl Yedekleyeceksiniz?

                        1) iPhone’unuzdaki Ayarlar uygulamasını açın
                        2) Üst taraftaki adınızın / resminizin yer aldığı menüye dokunun ve ardından iCloud > iCloud Yedekleme menüsüne dokunun.
                        3) İhtiyacınız olan verilere sahip tüm uygulamaların yedekleneceğinden emin olmak için iCloud’u kullanarak uygulama listesini kontrol edin ve uygulamaların yanındaki anahtarın yeşil/etkin olduğundan emin olun.
                        4) iCloud Yedekleme menüsüne gidin ve Şimdi Yedekle’ye dokunun. (Ya da eski iOS sürümlerinde, Ayarlar > iCloud > Yedekleme’ye gidin ve Şimdi Yedekleyin’e dokunun.)

                        Apple Watch sahipleri dikkat:

                        iPhone’unuzu değiştirmek Apple Watch’unuzu sıfırlamanızı ister. Uygulamalarınız ve ayarlarınız, saatiniz sıfırlanmadan önce iPhone’daki Watch uygulamasına yedeklenecek.
                        Yedekleme işlemi yalnızca 100-200KB civarında olduğu için depolama alanı hakkında endişelenmeyin.Ayrıca, iPhone’unuzda kullandığınız sağlık verileriniz varsa, iPhone’unuzu iCloud aracılığıyla yedeklemeniz veya şifrelenmiş bir iTunes yedeklemesini kullanmanız gerekir; yasal nedenlerden ötürü Apple kişisel sağlık verilerinizi şifreleme olmaksızın yedeklemez.
                        Bu, yedeklemenizi iTunes’de şifreleme yapmadan veya iCloud’u kullanmadan yaparsanız, yedekleme sonrası Apple Watch verileriniz geri yüklenecektir ancak egzersiz / sağlık verilerinizi aktarılmaz.

                        2. Adım: Yeni iPhone’unuzu Açın

                        Yeni iPhone’u açtıktan sonra cihazı ayarlamak için ekrandaki talimatları uygulamanız yeterlidir.

                        3. Adım: iCloud / iTunes Yedeklemesinden Geri Yükleme

                        Yeni iPhone’unuza Apple kimliğinizle giriş yaptıktan sonra, iPhone’unuzu yeni bir iPhone olarak ayarlamak isteyip istemediğiniz sorulur veya varolan bir yedeklemeyi iTunes veya iCloud aracılığıyla geri yüklemek isteyip istemediğiniz sorulur.Buradan, iCloud’dan geri yüklemeyi veya iTunes’den geri yüklemeyi seçin ve eski iPhone’unuzun en sonki yedeklemesini seçin.

                        4. Adım: Verileriniz Geri Yüklenirken Sabırlı Olun ve Bekleyin

                        Geri yüklenecek olan bir yedeklemeyi seçtikten sonra, verileriniz ve ayarlamalarınız eski iPhone’unuzdan aktarılır. Bu süre, yedeklemenin boyutuna (iTunes ve iCloud) ve Wi-Fi hızınıza (iCloud) bağlı olarak değişebilir.Bu işlem tamamlandığında, eski iPhone’unuzdaki tüm fotoğraflara, kişilere, mesajlara ve diğer tüm verilere erişebilirsiniz.

                        Yorum yap

                        • #42

                          Yeni iPhone’a Eski iPhone Verilerini Yüklemenin Yolları


                          Yeni bir iPhone aldınız ve eski bir iPhone sahibi iseniz yapmak isteyeceğiniz ilk şey veirlerinizi taşımak olacak.Eski iPhone'ununuzdan yeni iPhone 6 veya iPhone6 Plus'a veri taşımak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Bu işlem için iPhone modelinizi iPhone 4, iPhone 4s, iPhone 5, iPhone 5c, iPhone 5S ne olursa olsun geçerli bir rehber hazırladık.

                          iCloud kullanarak yeni iPhone'a veri aktarma

                          Apple'nin çevrimiçi yedekleme sistemi iCloud kullanıyorsanız kablosuz olarak tüm verilerinizi yeni iPhone telefonunuza aktarabilirsiniz. Son yedekleme zamanınıza göre bütün yedeklerinizi geri gelecektir.

                          1. Eski telefonunuzu aktif edin.
                          2. iCloud menüsüne girin
                          3. Yedekleme menüsüne tıklayın
                          4. Yedeklemeyi başlatın
                          5. Backup alın




                          Devam etmeden önce bekleyin ve

                          1. Yeni telefonunuzu aktif edin
                          2. Ayarlara gidin
                          3. Dili seçin wifi ağınızı kurun
                          4. iCloud üzerinden yedekten geri almayı açın
                          5. iCloud hesabına Apple ID ile bağlanın
                          6. Şartları kabule dip onaylayın
                          7. Son yedeklemenizi listeden seçin
                          8. İstendiğinde iCloud şifrenizi girinVerilerinizin boyutuna göre bu biraz fazla sürebilir. İşlem sırasında iPhone biraz ısınabilir bu bir sorun teşkil etmez.

                          Yedekleme sistemi ve iTunes kullanarakta veri akatarabilirsiniz.

                          1. Şarj kablosu ile telefonunuzu bilgisayar bağlayın. Mac veya Pc farketmez.
                          2. iTunes'u açın
                          3. Menü çubuğunda iPhone simgesini tıklayın
                          4. Şimdi yedekleme tuşuna basın
                          5. Yedeklenecek uygulamalarınızı seçin






                          Devam etmeden önce yedeklenmenin bitmesinin bekleyin.

                          1. Yeni iPhone telefonu Mac veya Pc'nize takın
                          2. Ayarlara gidin
                          3. Dili seçin ve Wifi ile bağlanın
                          4. iTunes'dan geri yüklemeyi seçin.
                          5. Yedeğinizi seçin ve onay verin.
                          6. Şifre sorarsa şifrenizi girin.Verilerinizin boyutuna göre bu biraz fazla sürebilir. İşlem sırasında iPhone biraz ısınabilir bu bir sorun teşkil etmez.

                          Yorum yap

                          • #43

                            iPhone'un klasik dizayna ve modern donanıma sahip modeli SE'ye güncelleme geleceğine dair söylentiler derinlik kazandı.
                            Mart ayında iPhone SE için 32 ve 128 GB depolamalı modellerini tanıtan Apple, SE 2 çıkarıp çıkarmayacağı konusunda kullanıcıları merak içinde bıraktı.
                            Ion-X arka kapakların Mayıs ayında sızdırılması sonrasındaki elimizdeki fotoğraflardan yola çıkarak kapaklardan birinin iPhone SE 2017'ye ait olabileceğini düşünmüştük. Yeni gelen bilgiye göre ise yeni modelin tanıtımı bir ay kadar yakın olabilir.



                            iGeneration adlı Fransız bir kaynağa göre, Apple iPhone SE 2'nin tanıtımını Ağustos ayında gerçekleştirecek. Yine aynı kaynaktaki bilgiye göre telefon 399 Euro'dan satışa çıkarılacak. Yeni hafıza birimleri tanıtılan eski SE'nin 32 GB için 489, 128 GB için ise 599 Euro olan fiyatları düşünüldüğünde, yeni fiyat oldukça uygun görünüyor.





                            Teknik kısımda herhangi bir bilgimiz olmayan telefon hakkında eski modeli düşünerek yorum yaparsak, iPhone SE kendinden önce çıkan iPhone modelinin iç donanımına sahipti. Bu yeni model için de iPhone 7'nin donanımıyla gelebilir dersek yanlış düşünmüş olmayız.
                            Fiziksel yapıda ise ortaya çıkan Ion-X cam arka kapaklar; dayanıklı, hafif, esnek ve safir cama göre daha ucuz. LED flaş gördüğümüz üzere orjinal dizayndaki yerini koruyor. Tasarım anlamında eğer söylentiler doğru çıkarsa iPhone 5S gövdeli bir model görmeyeceğiz.





                            Farklı kaynaklardan farklı bilgiler gelmesi nedeniyle durumunda hala netlik olmayan telefon, hiç gelmeyebilir de. Bir raporda bu camların 360 Mobiles adlı bir firmaya ait kapaklara Apple logosu basılmış hali olduğu bile söyleniyor. Bunun yanında Çinli analist Pan Jiutang, nostaljik model iPhone SE'ye yeni bir model çıkmayacağını düşünüyor. Küçük bir iPhone'a sahip olmak isteyenlere de Apple desteği kesmeden iPhone SE satın almalarını tavsiye ediyor.

                            Yorum yap

                            • #44

                              Yurtdışından iPhone almayı düşünüyorum. Bu iPhone’un sim kilitli olup olmadığını nasıl anlarım?

                              Bu soru yurtdışından iPhone alacakların merak ettiği soruların başında geliyor.

                              iPhone Sim Kilidi ne demektir?



                              iPhone sim kilitli anlamaTelefon operatörleriyle (Turkcell, Vodafone, Verizon, AT&T gibi..), telefon üreticileri arasında (iPhone, Samsung gibi) varılan bir anlaşma ile, o telefon sadece belirli bir Operatör SIM kartını takınca çalışabilir. Buna Sim locked veya Sim Kilitli denir. Operatörler de, bu tür cihazları kullanıcılarına daha uygun fiyatlarla ve tarifeye ek ödemelerle verirler. .Özellikle Amerika’dan iPhone alırsanız, Sim kilidi ile karşılaşma ihtimaliniz çok yüksektir. Avrupa’dan alınan iPhone’lar bu konuda daha şanslıdır. Sim kilidi aktif olsa bile kaldırması daha kolaydır.

                              iPhone’un Sim Kilitli olup olmadığı nasıl anlaşılır?

                              Yöntem 1

                              Eğer iPhone elinizde ise kolayca başka bir sim kartı takarak, çalışıp çalışmadığına bakabilirsiniz. Çalışıyorsaunlocked yani sim kilitsiz demektir.
                              Yöntem 2

                              Yine elinizde iPhone bulunuyorsa, Ayarlar > Hücresel > Hücresel veri ağı kısmında değişiklik yapabiliyorsanız, o iPhone unlocked yani sim kilitsiz demektir.

                              Yöntem 3:

                              Online araçları kullanabilirsiniz. Örneğin imei(nokta)info sitesinden imei’nizi aratarak, sim kilidinin açık olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.

                              Imei’nizi bilmiyorsanız tıklayın: iphone imei nasıl öğrenilir?

                              Bu siteye kayıt olarak test yaptırdığınızda sonuçlar şu şekilde yorumlanmalı:


                              Unlocked: false – sim kilitsiz
                              Unlocked: true – sim kilitli

                              Yorum yap

                              • #45

                                Hızlı şarj birçok Android cihazda bulunan ve 30 dakika içinde yüzde 50 oranında pil ömrü edilmesini sağlayan bir özelliktir. Apple’ın iPad ve iPhone gibi ürünlerinde ise hızlı şarj konusunda henüz umut verici bir gelişme yaşanmadı. Ancak iPad’inizi daha hızlı şarj etmek için kullanabileceğiniz birkaç ipucu mevcut.

                                .

                                En iyi güç adaptörünü kullanarak iPad’inizi daha hızlı şarj edin

                                iPad’i daha hızlı şarj etme konusunda ilk ipucu, daha güçlü bir şarj adaptörü kullanmaktır. Yeni iPad’lerin tümünde kutudan 12W’lık bir şarj adaptörü çıkıyor ancak sahip olduğunuz eski bir iPad modeli ise şarj adaptörünüz 10W veya 5W olabilir. Bu nedenle daha güçlü bir şarj adaptörü kullanabilirsiniz.



                                Soldan sağa: Apple’ın 87W USB-C Güç Adaptörü, 12W USB Güç Adaptörü ve 5W USB Güç Adaptörü.Örneğin 12.9 inç iPad Pro, 12W şarj adaptörü ile birlikte geliyor. Ancak cihazın 10.307mAh’lık kapasiteli pilini, özellikle kullanımda olduğu zaman şarj etmek uzun zaman alabiliyor. Bu modelde Apple’ın mümkün olan en hızlı şarj işlemi için sunduğu 29, 61 veya 87W USB-C şarj adaptörünü kullanabilirsiniz. Bu seçenekte hızlı şarj için USB-C’yi Lightning’e dönüştüren bir kabloya ihtiyacınız olduğunu belirtelim. Lightning USB kablosunu Apple’ın resmi internet mağazasından 89 TL’den başlayan fiyatlarla (0.5 metre) satın alabilirsiniz.

                                Lightning USB kablosu fiyatları kablo uzunluğu arttıkça yükselmektedir.



                                Uçak Modu’nu açarak iPad’inizi daha hızlı şarj edin

                                Uçak Modu’nu açmak her zaman için kullanışlı bir yol olmayabilir. Ancak mümkünse şarj süresini önemli ölçüde kısaltır. Uçak Modu’nu nasıl açacağınızı bilmiyorsanız, aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:
                                Kilit veya Ana Ekran‘dayken ekranın alt kısmında doğru hızlıca kaydırın.
                                Sol taraftaki uçak simgesine dokunun.
                                Ekranınızın sol üst kısmında (Durum Çubuğu) Uçak Modu simgesini göreceksiniz.



                                Not: iPad’iniz uçak Modu’nda olduğu sürece e-posta ve mesaj alamazsınız. Ayrıca internet bağlantısına da sahip olamazsınız.Mümkün olan en güçlü şarj adaptörünü ve Uçak Modu’nu kullanmak, iPad’inizi şarj etme işlemini daha da hızlandıracaktır.Uçak Modu’na alternatif olarak iPad’inizi tamamen kapatarak şarj etmek de süreci hızlandıracaktır. Ancak bu yöntem iPad’inizi kapalı tutmamnız her zaman mümkün olmayacağından, Uçak Modu’na göre daha kullanışsız bir alternatif olabilir.iPad’inizi kullanmaya devam etmeniz ve mümkün olduğunda hızlı şarj etmeniz gerekiyorsa ekran parlaklığını azaltabilir, konum servislerini ve arka planda yenilenen uygulamaları kapatabilirsiniz.

                                Yorum yap

                                Hazırlanıyor...
                                X