Dünya da İnsanca ve Barış için de Yaşamak İçin...

[enigma1]

Ama barış ağaç değil, ot değil ki yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir.

Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez insana:
Savaşa karşı barış için
Katillerin önüne dikilmek ve
"Hayır yaşayacağız ! " demek gerek.

İndirin yumruğunuzu suratlarına !
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek...

BERTOLT BRECHT

[denizci56]

[Sami Ertaga]

Tüm Dünya'ya barışın gelmesi umuduyla.

[enigma1]

Şimdi söyleyin bana
Gözlerime nefreti kim ekti
Hangi eller yok etti ailemi, ülkemi
Büyüyünce, kime hesap soracağım
Neden durdurmuyor kimse mermiyi

Bir lokma ekmeği çok görenler
Çamura buladı geleceğimi
Neden susmuyor gök gürültüsü
Neden ağlıyorum her gün
Kim verecek defterimi, kalemimi

Okulum yok, ne diye öğretmensizim
Öğretmen gerek bize , öğrenmek gerek
Barışın kanadına, barış yazıp
Uçurtmak gerek özgürce
Sesim kısıldı yalvarmaktan

Duruuun diye bağırmaktan
Elimde sapan bekçi miyim sanki
Kim uyutacak beni dizlerinde
Başımı hangi eller okşayacak şefkatle
Bizi yiyen büyük ağızlı, küçük adamlar hiç mi doymazlar

Hadi söyleyin bana
Bu savaşı kim durduracak, nerde büyük insanlar
Başımızı alanları ben affetsem de
Bağışımızı vuranları sever mi güvercinler
Barışımızı vuranları sever mi güvercinler.

NURCAN TALAY - Ben Affetsem De Sizi Sever Mi Güvercinler

[enigma1]

''Her gün yeni bir gemi kalkar insanın umut limanından.
Özgürlük için, yaşamak için ve fırtınaya, dalgaya, ölüme inat...''

Günaydın umuda....

[enigma1]

''Ahh!
Zamanın alacasında hançeri yüreğime saplayanlar
Ne çok vurdunuz düşlerimden.
İçim yanardağ
İçim ayaz
İçim boran...''

[mach1]

Her gün şehit ölüm terör haberleri ile barış ve kansız bir gün geçmek bilmiyor umarım artık herşey iyi olur tüm dünya ve türkiyede.

[mamoste1]

''Her gün yeni bir gemi kalkar insanın umut limanından.
Özgürlük için, yaşamak için ve fırtınaya, dalgaya, ölüme inat...''

Günaydın umuda....

hz ayşe hz muhammedın eşi.hz fatma nın öz annesi olmasa bile hasan ile hüseyin in nineleri sayılır?
hz ali nin yerine gele bilirler diye muaviye ile birlik olup torunlarının katlıne yardımcı oluyor?
bu çağlardır arabistan kültürü.ülkeyı kuranlar bunu düşünmüş olmalılarki "çağdaş medeniyet"i hedef göstermişlerdi...

pikopatça,diktatörce selefi mantıkla yapılan ne pahasına olursa iktidar çılgınlığı yaşanıyor.
arabistan ile birleşıp ortadoğunun bir parçası olduk.dileklerle olmuyor ne yazıkki.61 yaşındayım
60 ihtilaını net hatırlıyorum,70 ihtilalını yaşadım.
80 ihtilalını bir fiil yaşadım.sütgün edıldım.eylül sıcağında üçgün evdeki sobada kitap yaktım....
ammmmaaa ülke bu kadar hırpalanmadı.tahrıbat,umutsuzluk,güvensızlık....

[enigma1]

Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır oysa.
Biraz kötü niyet, biraz da yetersizlik kâfidirâ€�

Sezai Karakoç



Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalet için bir tehdittir.

Martin Luther King

Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkar olmayı öğretiyor.
Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.
Ülkeyi uçuruma sürükleyenler, sıradan insan için ülke idare etmenin zor olduğundan dem vuruyor.

Bertolt Brecht

[mach1]

Çin rusya amerika almanya ile çindeki toplantıda görüşmeler iyi geçmiş gibi suriyede biran önce barış sağlanır temizlik biter umalım barış ve huzur gelir bölgeye sonra içimizdeki hainleri temizlemeye devam.

[enigma1]

Şu iflas etmiş dünyada, en geçerli para birimi; kendin gibi bir insanla paylaştığın duygulardır...

Postino

[mamoste1]

çok güzel manzara, umarım görürüz.teşekkürler.
zaten bır ulkenın veya bölgenın dünyadan kopuk olarak barışık olması mümkün degıl? amaç dunya barışı? ancak ne yazıkkı müslüman coğrafyası raydan çıktı. 1978 yılında ılkokul öğretmenım "çocuklar dost kardeş pakıstan motor üretecek" demıştı. türkıye çıvı bıle yapamadığı dönem. gurur duymuştuk pakıstan ıle. üç yıl sonra orta ıkıncı sınıfta,okulun karşısındakı otogara gıder turıstlerle ıngılızce pratık yapardık. akşam radyo "pakıstan da askerı darbe yapan general zıya ulhak,başbakan alı buttu yu ıdam ederek kendını devlet başkanı ılan ettı" haberını pakıstanlı turıste söyleyınce hüngür hüngür ağlamıştı...ondan sonra ölüm,katlıam ve kardeş kanından başka hıçbırşey üretmedı o güzel ülke.....

[enigma1]

Marlon Brando'nun Oscar Ödülünü Red Edişi ve Kızılderili Katliamı Protestosu Açıklaması

200 yıl boyunca toprağı, yaşamı, ailesi ve özgür olma hakkı için savaşan Yerli halka şöyle dedik: “İndir silahını arkadaş, gel beraber oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş, barıştan söz ederiz senle, anlaşırız senin hayrına.â€�

Silahlarını indirdiklerinde ise onları katlettik biz. Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkûm ettik, ki hiçbir zaman sadık kalmadığımız ve adına antlaşma dediğimiz o kağıtları zorla imzalasınlar. Onları, yalnızca yaşamın anımsayabileceği kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük. Ve tarihi nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ne kadar çarpıtırsanız çarpıtın: Biz doğru davranmadık. Ne adil davrandık ne de dürüst. Onlara ne haklarını iade etmek zorundaydık ne de antlaşmalarımıza sadık kalmak.. Çünkü gücümüzün üstünlüğü bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gaspetme, yalnızca yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmaya çalışırken yaşamlarını ellerinden alma hakkını sağlıyordu. Onların erdemleri suça dönüşürken bizim ahlâksızlıklarımız erdem oluyordu.

Fakat bu sapkınlığın ulaşamayacağı bir şey var, o da tarihin büyük hükmü. Emin olun tarih bizi yargılayacaktır. Ama umurumuzda mı? Bu nasıl bir ahlâki şizofrenidir ki, tüm dünyanın işitmesi için ulusumuzun en tepesindeki sesle ciğerlerimiz patlayana kadar taahhütlerimizi yerine getirdiğimizi haykırırız da, tarihin tüm sayfaları ve Amerikan Yerlilerinin son 100 yıl boyunca geçirdiği tüm o aç, susuz günler ve geceler bu sesin dediklerinin tam tersini söyler.

Görülen o ki, bu bizim ülkede ‘komşunu sev’ ilkesi ve bu ilkeye saygı artık işlemez hâle gelmiş ve tüm yaptığımız, gücümüzle yapmayı başarabildiğimiz ancak ve ancak, dost da olsa düşman da, yeni doğan ülkelerin umutlarını yok edecek şekilde onlara bizim insancıl, uygar olmadığımızı ve sözümüzü tutmadığımızı göstermek olmuştur.

Belki de şu anda kendi kendinize, “hay aksi şimdi bunun Akademi Ödülleri ile ne ilgisi var canım!â€� diyorsunuz. “Bu kadın burada ne arıyor, hem akşamımızı berbat etti, hem de bizi ilgilendirmeyen konularla yaşamlarımıza girdi, üstelik umurumuzda bile değil. Zamanımızı ve paramızı harcadığı gibi bir de evlerimize istemeden girdi.â€�

Sanırım bu sorulmamış soruların cevabı, sinema dünyasının da en az diğerleri kadar Yerlileri küçük düşürmekle, onları vahşi, düşmanca ve kötü göstererek karakterleriyle alay etmekle sorumlu olmasında yatıyor. Bu dünya çocukların büyümesi için zaten yeteri kadar zor. Yerli çocuğu televizyon izlerken film de izler ve soyunu filmlerde anlatıldığı gibi görünce o zihinlerin nasıl zedelendiğini bilmemiz mümkün değildir.


Geçenlerde bu durumu düzeltecek bir kaç sendeleyen adım atıldı, ancak çok az ve çok aksak.. Öyle ki, bu mesleğin bir üyesi olarak, bir Birleşik Devletler yurttaşı olarak bu gece bu ödülü kabul etmek içimden gelsin. Öyle düşünüyorum ki bu ülkede şu anda ödül almak ya da vermek, Amerikan Yerlilerinin durumları önemli oranda düzeltilmediği sürece uygun değildir. Eğer kardeşimizden sorumlu olamıyorsak en azından celladı olmayalım. Bu gece doğrudan sizinle konuşuyor olabilirdim ancak Yaralı Diz’e (Wounded Knee) gidip, ırmaklar aktıkça ve otlar büyüdükçe onursuz kalmaya devam edecek bir barışın kurulmasını engelleyebilmek için elimden gelen yardımı yapmakla daha yararlı olabileceğimi hissettim.

Ümit ederim ki şu anda dinleyenler bunu kabalık olarak addetmez de, yaşayan hafızanın ötesinden beri yaşamlarını destekleyen bu toprakların üzerinde tüm insanların özgür ve bağımsız kalma hakkı olduğuna inandığımızı söylemeye hakkımız olup olmadığı gibi önemli bir konuda dikkati çekmek için yapılmış samimi bir çaba olarak görürler.

[enigma1]

Kızılderili şefleri trenle NewYork’a getirildi.
Bir heyet kendilerini karşıladı.
Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı.
Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü kızılderilileri şaşırtmıştı..
Birara Oglala Lakhotaları’nın şefi ve şamanı HeÈŸáka Sápa-Karageyik bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi.
Diğer reisler onayladı ama beyaz adamlar inanmadı.
Kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağı söylediler.
Karageyik ısrar etti.
Arabayı durdurdu.
İndi, ilerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü.
Amerikalılar şaşırmıştı..
“Olamazâ€� dediler, “Sende doğaüstü güçler var.â€�
“Hayırâ€� dedi Karageyik,
“Ağustos böceğini duymak için doğaüstü güce ihtiyaç yok.â€�
“O zaman biz niye duymadık?â€� dediler.
Kara Geyik cebinden metal bir 50 sent çıkardı, kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı.
Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?â€� diye paraya bakmaya başladı.
Karageyik yanındakilere sordu:
“Anladınız mı?â€�
“Anlamadıkâ€� dediler.
Anlattı;
“Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder.
Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız...â€�

[enigma1]

Usta be!
Barış ne zaman gelir?
Mesela kaç kundaklık bebe ölse yeter?
Kaç yıldız düşse saçlarına annelerin
Bir özgürlük eder?
Vatan kaç kez sağolsa;
Savaş bir kez ölür?

Cahit Coşkun