• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

AIDS Tarihe mi Karışıyor?

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • AIDS Tarihe mi Karışıyor?

    İsrailli Araştırmacılar, HIV Bulaşmış Hücreleri Laboratuvar Ortamında Yok Etmeyi Başardı.

    İsrail'in Haaretz gazetesi, Küdus Üniversitesi'nden araştırmacıların peptid bazlı tedavi ile HIV bulaşmış hücrelerin kendi kendini yok etmesini sağladığını duyurdu.

    Araştırmaya imza atanlardan Abraham Loyter, "hedef alınan" hücrelerin 2 haftada tekrar oluşmadığını, dolayısıyla bu hücrelerin yok olduğu sonucunun çıkarılabileceğini belirtti.

    Bilim adamları, "AIDS Research and Therapy" dergisinde yayımlanan makalede, çalışmalarının HIV'e karşı yeni genel tedavi yöntemi geliştirilmesi umudunu yarattığını vurguladı.

    Günümüzde uygulanan AİDS tedavilerinde, HIV bulaşmış hücreler sadece baskılanıyor, yok edilemiyor.

    Amerikalı bilim adamları temmuzda, hastalığın çok geç ve hastanın artık iyileşemeyeceği kadar ilerlemiş evrelerinde, bazı hastaların bünyesinin hastalığa karşı bir bağışıklık sistemi proteini ürettiğini belirlemişti.

    Bu keşif de nihayet bir AIDS aşısının geliştirilebileceği umudu yaratmıştı.
  • #2

    israil in adını bile duymak istemiyorum
    Modüllü üyelik özgürlüktür

    Yorum yap

    • #3

      Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlara Çözüm!

      Teknoloji ile Yapılamayacak Şey Yok: İşte Teknolojinin Geldiği Şaşırtıcı Son Nokta!

      Yakında cep telefonları ve bilgisayarlar, cinsel yollarla bulaşan hastalıkları (STD) teşhis edebilecek. ingiltere, gençler arasında herpes, klamidya ve belsoğukluğu hastalıklarının yükselmesiyle birlikte bazı yenilikler yapmayı ve bu hastalıklara dur demeyi planlıyor.

      Doktorlar ve teknoloji uzmanları, kişinin cinsel temasla bulaşmış bir hastalığa sahip olup olmadığını algılayabilen küçük cihazlar geliştiriyorlar.

      Hastalığın kendisine bulaştığını düşünen kişiler, USB çipi boyutundaki bir çipin üzerine tükürük veya idrarını koyayarak bilgisayara takıyor, ve birkaç dakika içinde eğer varsa sahip olduğu cinsel enfeksiyonu öğrenebiliyor. Alet size hangi enfeksiyona sahip olduğunuzu söyledikten sonra, sonraki adımda ne yapmanız, nereye başvurmanız gerektiğini de söylüyor.

      Yorum yap

      • #4

        AIDS’e karşı HIV’li yöntem

        Aids’e karşı devrim niteliğinde bir tedavi yöntemi için ilk adım atıldı.

        ABD’de bilim insanları, hastalığa yol açan HIV’i yok etmeden, bağışıklık sistemini virüse karşı korunaklı hale getirecek bir model üzerinde duruyor.

        Bu model, genetik mühendisliği sayesinde, bağışıklık sistemini güçlendirecek bir kan hücresini, hastaya enjekte etmeyi kapsıyor.

        Koruyucu jel
        Bu arada, özellikle kondom kullanmadan cinsel ilişkiye girildiğinde yayılması kolaylaşan AIDS’e karşı jel formülü geliştirildi. AIDS’e neden olan HIV’in, hastalıklı kişinin partnerine geçmesinin önlenmesi amacıyla üretilen jel, AIDS kapma oranını, korunmasız sekse göre yirmi kat oranında düşürüyor.

        Yorum yap

        • #5

          Balayında AIDS olduğunu öğrendi

          Evlendi ancak balayında AIDS olduğunu öğrendi. Yıkıldı ama yılmadı. En büyük hayali 'baba' olmaktı. Geçtiğimiz günlerde onu da gerçekleştirdi.HIV pozitif S.E., sperm yıkama yöntemiyle HIV taşımayan kızını kucağına aldı.

          ntvmsnbc'den Tülay Karabağ'ın haberine göre, sevdiği kadınla yeni bir başlangıç yapmak üzere yola çıkan S.E., evlilik için gerekli testleri yaptırdı. Ancak test sonuçlarını beklemeden evlendi ve balayını kâbusa çeviren bir haberle sarsıldı. Çünkü test sonuçları HIV pozitif olduğunu söylüyordu.

          Büyük hayal kırıklığı yaşayan ve o günlerde hissettiklerini, “Hayallerimden birini gerçekleştirdiğim günlerde HIV pozitifle yüzleştim.

          İçimdeki fırtınaları gizleyerek dünyanın en mutlu yeni damadını oynamak gerçekten zordu” diye özetleyen S. E., hikâyesini anlattı:

          “HIV ile ilk tanışmam 2007'de oldu. Dünyanın en mutlu yeni damadını oynamak Oscar’lık bir oyunculuk istese de bir şekilde üstesinden geliyordum.
          Hastalık ve virüs hakkında hiç bilgim yoktu ama hayat bana birden bu rolü biçmişti. Ben de en iyisini oynamaya ve mücadele etmeye karar verdim. Çünkü biliyordum ki ben düştüğüm zaman beni seven birçok insan da benimle birlikte düşecekti…”


          'EŞİM ELİMİ HİÇ BIRAKMADI'
          Eşinin de kendisi gibi büyük bir travma yaşadığını, olayı kabullenmekte zorlandığını belirten S.E., en büyük desteği de eşinden gördüğünü söylüyor: “İlk başlarda çok ağladı ve hep “neden biz” diye sordu. Çok zor günler geçirdi ama hep yanımda oldu, elimi hiç bırakmadı.”


          'BENİM GİBİLERİN TESELLİSİNE İHTİYACIM VARDI'
          “Hiç bilmediğim bir hastalık ve toplumun önyargıları… Hayatımın en büyük karabasanından kurtulmak için elimdekilerin yetmeyeceğini biliyordum” diyen S.E., bu noktada HIV/AIDS ile yaşayan kişilere ücretsiz destek veren Pozitif Yaşam Derneği ile tanışmış:

          “Başkalarının değil, benim gibi olanların tesellisine ihtiyacım vardı. Benim yaşadıklarımı yaşayıp geride bırakabilmiş, gülmeyi, koşmayı, yaşamayı seven ve benim istediğim gibi hayata tırnaklarını batırıp, ''seni bırakmayacağım ey hayat'' diyebilmiş insanların desteğini arıyordum. Tam da bu sırada imdadıma Pozitif Yaşam Derneği yetişti.


          HERKESİN ROLÜ KENDİNCE BİRAZ ZORDUR
          Buradaki arkadaşlar hastalıkla mücadele için sürekli koşturuyor, insanları güler yüzle karşılıyor ve hayatla dalga geçebiliyorlardı. Benim aradığım da zaten buydu.
          Bu zor süreci atlatmamda inandığım değerler de etkili oldu. İnandığım kitapta hayat senaryomuz zaten yazılmıştı.
          Görevimiz, perde kapanana kadar bu senaryoyu hayata geçirmekti. Benim de rolüm buydu. Evet, herkes kendi senaryosunun başrol oyuncusudur ve herkesin rolü kendince biraz da zordur…”


          ZAMAN VE BİLGİ HER ŞEYİN İLACIDIR
          Gördüğü tedaviye, eşinin ve Pozitif Yaşam Derneği’nin desteği eklenince kısa sürede toparlanan S.E. için sıra, ‘ikinci büyük hayalim’ dediği şeye, baba olmaya gelmişti. S.E., o hayali nasıl gerçekleştirdiğini ise şöyle anlatıyor:


          BİLGİLENDİKÇE GÜÇLENDİK…
          “Hayat aktı gitti. Zaman ve bilgi her şeyin ilacıydı gerçekten de. Zaman hayatımdaki tüm zorlukları önüne katıp götürdü. Eşim de benimle birlikte bilgilendikçe güçlendi.

          Sevgi her türlü zorluğu yener. Bizde de böyle oldu. Yuvamızı bir bebekle şenlendirmeye karar verdik. Çünkü baba olmayı çok istiyordum. Bunun nasıl olacağını araştırdık. Biliyordum ki bir başkasının yapabildiği imkânsız değildir.
          Benim için de imkânsız olmadı… Yaklaşık 2 hafta sonra Oscar’lık oyunculuğumu bir kenara atıp kendim olmaya başladım. Artık oynamadan da hayatla dalga geçebiliyordum…
          Aslında sistem çok basitti. Sperm alınıyor, laboratuar ortamında yıkanarak HIV’den arındırılıyor ve anne rahmine enjekte ediliyordu. İlk denememiz başarısız oldu ama ikinci denememizin sonucu pozitifti.
          Artık hayalini kurduğum şey gerçekleşecekti, çünkü bir bebeğim olacaktı…Ve aylar sonra bebeğimiz dünyaya geldi. Şimdi 40 günlük ve dünyalar güzeli bir kızımız var.”


          KORKMAYIN, ÖNYARGILARA KULAKLARINIZI TIKAYIN
          HIV ve AIDS ile mücadelede en olumsuz etkinin önyargılardan geldiğini belirten ve ‘Bilgisi az ama önyargıları çok olan insanlar yüzünden, birçok kişi ümitsizliğe kapılıp hayattan kopuyor” diyen S.E., sözlerini bir öneri ile noktalıyor:

          “Şimdi bütün bunları neden anlattığımı merak edenler olabilir. Çünkü benim gibi HIV tanısı alıp da ne yapacağını bilemeyen çok insan olduğunu biliyorum.
          Bu yazıyı okuyan ve benim gibi HIV pozitif olan arkadaşlardan bir ricam var; lütfen, hayatınızla ilgili kararları başkasına bırakmayın. Sakın pes edip hayatın karşısında diz çökerek boynunuzu uzatmayın. Çünkü bu hastalıkla yaşayan pek çok insan var.
          Emin olun, kararlıysanız bu hastalığa yenilmezsiniz. Hastalığın hayatınızdaki tek yeri günlük ilaçlarınızı içmekten ibaret olacak. Hayatı ertelemeyin, evlenin, çoluk çocuğa karışın, korkmayın ve önyargılara kulaklarınızı tıkayın.”

          Yorum yap

          • #6

            şimdi şüphelenmeye başladım...
            bu hastalığı çıkarıp...
            dünyanın başına bela olan da...
            bu şerefsizler olabilir....

            Yorum yap

            • #7

              AIDS aşısı 3 yıl sonra geliyor

              ABD'de Oregon Primat Araştırma Merkezi'nde maymunlar üzerinde yapılan tıbbi deneyde, üç yıl içinde insanlara uygulanabilecek AIDS aşısı geliştirildi

              "Kazanılmış Bağışıklığın Yitimi Sendromu" olan ölümcül AIDS hastalığına 25 yıldır çare arayan bilimadamları, AIDS’e yol açan açan HIV virüsünün vücuda girdiği ilk anlarda en kırılgan olduğu hali aşıda kullandı.

              Bilim dergisi Nature’de yayımlanan Dr. Louis Picker’ın araştırmasına göre, deneylere alınan maymunların yarısı, HIV ve AIDS’e benzeyen, "Simian İmmunodeficiency Virüs (maymun bağışıklık yetersizliği virüsü)" ile bir yıl yaşayarak hiç belirti göstermez duruma geldi.

              Dr. Picker, insanlar üzerinde de denenebilecek AIDS aşısının üç yıl içinde hayata geçirilebileceğini bildirdi. Dr. Picker’la ekibi, AIDS aşısı deneyinde, uçuk (herpes) virüsüyle bağlantılı bir virüs olan cytomegalovirus’ü (CMV) maymunlar üzerinde kullandı.

              VÜCUTTA ÖMÜR BOYU KALABİLİYOR
              Vücutta ömür boyu kalabilen CMV virüsü sayesinde HIV’i ilk girdiği evrede öldürme aşaması denendi ve bu yöntem başarılı oldu.
              HIV virüsünün zayıf olduğu ilk aşamada durdurulduğunu belirten Dr Picker, AIDS virüsünün vücuda girdiği ilk aşamada öldürülmesinin önemli olduğunu belirtti.

              Birçok insanda yaşayan CMV virüsünün maymunlarda AİDS’le savaşta önemli araç olduğu görüldü.
              Deneye yardım eden ve sonuç hakkında bilgi veren Uluslararası AIDS Aşısı Girişimi Örgütü’nün uzmanı Dr. Wayne Koff, "Burada heyecanlı olan, ilk kez AIDS aşısının hayvan üzerinde başarılı sonuç vermesidir.
              İnsan üzerinde aşının nasıl uygulanabileceği üzerine önemli işaret alınmıştır" dedi.

              İngiltere Kraliyet Üniversitesinden Prof. Dr. Robin Shattock, "Hastalık bulaştırıcı virüsün aşı deneyinde kullanılmasının büyük bir aşama" olduğunu belirtti.
              Tayland’da iki yıl önce 16 bin gönüllü üzerinde yapılan AIDS aşısı deneyi umut vermiş ancak çok küçük grup dışında kalıcı sonuç sağlamamıştı.

              Yorum yap

              • #8

                Hepatit-C ve AIDS'e darbe

                Çalışmalarını ABD'de yürüten Türk bilim insanlarından kronik Hepatit-C ve AIDS'e karşı iki yeni ilaç geliştirildiği müjdesi geldi

                ABD’nin Pensilvanya eyaletindeki Merck Araştırma Laboratuvarında görevli Dr. Ercem Atillasoy ve Dr. Dalya Güriş, kronik Hepatit-C’ye yönelik ilacın dirençli hastalarda bile tam tedavi sağladığını, HIV ilacının ise AIDS’i kronik bir hastalığa dönüştürerek hastaların yaşam süresini 20-25 yıl artırabildiğini bildirdiler.

                Merck Araştırma Laboratuvarı’nda Global Ruhsatlandırma İşlerinden Sorumlu Yetkili Müdür ve Aşılardan Sorumlu Tedavi Alanı Lideri olarak görev yapan Dr. Ercem Atillasoy, ABD’de FDA’dan ruhsat alan, Avrupa’da ise yakında ruhsatlandırılması beklenen kronik Hepatit C’ye karşı geliştirilen ilaçla ilgili bilgiler verdi.

                "Proteaz inhibitörü" denilen ilacın, çok yönlü görev yapan protein yapının parçalanmasına engel olarak, virüs parçacıklarının gelişmesini engelleyen bir özelliğe sahip olduğunu ifade eden Atillasoy, tedavide, virüsün çoğalmasını engelleyen enzimin yok edilmesinin hedeflendiğini bildirdi.

                Şimdiye kadarki Hepatit-C ilaçlarının enjekte edilen nitelikte olduğunu, bu ilacın ise ağızdan alındığını belirten Atillasoy, şu bilgileri aktardı:

                "Tedavide bugüne kadar daha çok antiviral ilaçlar veriliyordu, yani Hepatit-C’ye yönelik spesifik ilaçlar yoktu. Bu ilaç ise doğrudan bu hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik. Yeni ilaçla artık tedavide etkinlik artacak, süreç ise kısalacak. Tam bir tedaviden söz etmek mümkün. Hepatit-C’ye karşı tıpkı kanserdeki gibi kombine tedavi ön plana çıkıyor. Bu ilaç için de aynı şeyi söylemek mümkün. Yeni ilaç, kronik Hepatit-C’ye yönelik bugüne kadar kullanılan tedavilere eklenerek başarıyı 2-3 kat artırıyor. Diğer ilaçlar üzerinde de çalışmalar sürüyor. Belki yakında tüm ilaçların ağızdan alınması mümkün olacak."

                Hastalara yaşam şansı tanıyan bu ilaçla karaciğer nakline ihtiyacın da ortadan kalkacağını bildiren Atillasoy, "İlaç, daha önce hiç tedavi görmeyen ya da tedavisi başarısız olan, siroz gibi karaciğer hastalığı gelişen yetişkin hastalarda son derece etkili. Bu Hepatit-C tedavisinde bir dönüm noktası" diye konuştu.

                İlacın onaylanmasının, tıpta uluslararası alanda son 10 yıl içinde kronik Hepatit-C tedavisindeki en büyük gelişme olduğuna işaret eden Atillasoy, şunları söyledi:

                "Mevcut standart tedavilerle karşılaştırıldığında, bu ilaç bir hastanın tespit edilemeyen virüs seviyeleri elde etme şansını büyük oranda artırıyor. Yan etkisi oldukça düşük bu yeni nesil ilaç, birçok hasta için toplam tedavi süresini de kısaltıyor. Amerikan İlaç ve Gıda Kurumu (FDA) uzmanları, ilaçla Hepatit-C tedavisinde yeni bir dönemin başladığını ifade ettiler."

                "HIV ARTIK KRONİK BİR HASTALIK OLACAK"
                Dr. Ercem Atillasoy, laboratuvarda, AIDS’e neden olan HIV’e karşı geliştirilen ilaçla da hastalığın artık ölümcül olmaktan çıkarılıp kronik hale getirildiğini söyledi.

                ABD’de ve Avrupa’da onay alan ilacın, hastalığa yol açan virüsün, hücrenin DNA’sına girme sürecini engelleyen "integraz inhibitörü" türden bir ilaç olduğunu anlatan Atillasoy, bu yeni sınıf ilaçla tedavide yanıt alınamayan hastalarda bile olumlu sonuçlara ulaşıldığını ve "umut" olduğunu söyledi.
                Tam bir tedavi sağlamayan bu ilacın ömür boyu kullanılmasının zorunlu olduğunu ifade eden Atillasoy, "Hastaların yaşam süresini 20-25 yıl uzatan bir tedavi söz konusu. AIDS önceden hastalar için bir ölüm cezası gibiydi, oysa artık uzun bir yaşam söz konusu olabilecek. İlaç ayrıca iyi tolere edilebiliyor" dedi.

                Diğer ilaçlarla da kombine edilen bu yeni ilacın günde iki kez alınmasının yeterli olduğunu belirten Atillasoy, "Bu tedaviyle HIV’in kontrol altına alınabildiği hasta oranı yükseldi" diye konuştu.

                Dr. Ercem Atillasoy, Türkiye’deki ilaç ruhsatlandırma sürecinin ABD ve Avrupa’dan daha uzun sürdüğünü, bu nedenle her iki ilacın Türkiye’de kullanılması ve geri ödemeye alınmasının zaman alabileceğini bildirdi.

                "KAS KANSERİ AŞISI YOLDA"
                Merck Araştırma Laboratuvarı Aşı Klinik Araştırma Direktörü Dr. Dalya Güriş de, laboratuvarda bu iki ilacın geliştirilmesinin yanında, kas kanserine karşı aşı üzerindeki çalışmaların da sürdüğünü bildirdi.

                FDA onayının ardından, aşının 1-2 yıl içinde kullanıma sunulmasının beklendiğini belirten Güriş, aynı laboratuvarda geliştirilen, "Rahim Ağzı Kanseri Aşısı" olarak bilinen HPV aşısının artık anal kanserlere karşı da ruhsat aldığını söyledi.

                Dr. Dalya Güriş, HIV’e karşı aşı çalışmalarının bir süre önce başarısızlıkla sonuçlandığını, ancak "ümitsizliğe kapılmadıklarını", araştırmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi.

                Yorum yap

                • #9

                  AIDS'ten ölümler azaldı

                  Dünyada geçen yıl 34 milyon kişinin HIV taşıdığı bildirildi. BM AIDS ile mücadele kuruluşu UNAIDS'in bu yılki raporuna göre tedavideki gelişmeler, AIDS'ten ölüm oranını azalttı


                  Raporda uzmanlar, HIV ile yaşayanların sayısının büyük oranda arttığını belirtirken, bunun başlıca sebebinin tedaviye daha iyi ulaşma imkânı olduğunu vurguladı.
                  2009'a göre HIV ile yaşayanların yüzde 3,3 arttığı, virüsü yeni kapanların sayısının 2,7 milyonla değişmediği kaydedildi.
                  Raporda, AIDS'ten ölümlerin ise yüzde 5,3 azalarak 1,8 milyona gerilediği belirtildi.

                  UNAIDS yetkilisi Michel Sidibe, "birkaç yıl öncesine kadar, kısa vadede AIDS salgınının sonunun geldiğini belirtmek hayal gibi görünüyordu, ancak bilim, siyasi destek ve toplumun verdiği cevapla, somut ve kesin sonuçlar alınmaya başlıyor" ifadesini kullandı.
                  Dünya genelinde 2009'da HIV ile yaşayanların sayısı 32,9 milyon iken 2010'da bu sayı 34 milyona yükseldi. Bölgelere göre geçen yıl HIV taşıyanların sayısı şöyle:

                  Sahraaltı Afrikası: 22,9 milyon (2009'da 22,5 milyon)

                  Güney Asya ve Güneydoğu Asya: 4 milyon (2009'da 4,1 milyon)

                  Doğu Asya: 790 bin (2009'da 770 bin)

                  Latin Amerika: 1,5 milyon (2009'da 1,4 milyon)

                  Kuzey Amerika: 1,5 milyon (2009'da 1,3 milyon)

                  Orta ve Batı Avrupa: 840 bin (2009'd 820 bin)

                  Doğu Avrupa ve Orta Asya: 1,5 milyon (2009'da 1,4 milyon)

                  Karayipler: 200 bin (2009'da 240 bin)

                  Ortadoğu ve Kuzey Afrika: 470 bin (2009'da 460 bin)

                  Okyanusya: 54 bin (2009'da 57 bin).

                  Bölgelere göre geçen yılki yeni HIV vakalarının sayısı şöyle:

                  Sahraaltı Afrikası: 1,9 milyon (2009'da 1,8 milyon)

                  Güney Asya ve Güneydoğu Asya: 270 bin (2009'da 270 bin)

                  Doğu Asya: 88 bin (2009'da 82 bin)

                  Latin Amerika: 100 bin (2009'da 92 bin)

                  Kuzey Amerika: 58 bin (2009'da 70 bin)

                  Orta ve Batı Avrupa: 30 bin (2009'da 31 bin)

                  Doğu Avrupa ve Orta Asya: 160 bin (2009'da 130 bin)

                  Karayipler: 12 bin (2009'da 17 bin)

                  Ortadoğu ve Kuzey Afrika: 59 bin (2009'da 75 bin)

                  Okyanusya: 3 bin 300 (2009'da 4 bin 500)

                  Dünya genelinde HIV nedeniyle yaklaşık 1,8 kişinin öldüğü belirtildi. Bölgelere göre HIV'den geçen yıl ölenlerin sayısı şöyle:
                  Sahraaltı Afrikası: 1,2 milyon (2009'da 1,3 milyon) Güney Asya ve

                  Güneydoğu Asya: 250 bin (2009'da 260 bin)

                  Doğu Asya: 56 bin (2009'da 36 bin)

                  Latin Amerika: 67 bin (2009'da 58 bin)

                  Kuzey Amerika: 20 bin (2009'da 26 bin)

                  Orta ve Batı Avrupa: 9 bin 900 (2009'da 8 bin 500)

                  Doğu Avrupa ve Orta Asya: 90 bin (2009'da 76 bin)

                  Karayipler: 9 bin (2009'da 12 bin)

                  Ortadoğu ve Kuzey Afrika: 35 bin (2009'da 24 bin)

                  Okyanusya: 1600 (2009'da 1400).

                  Yorum yap

                  • #10

                    Erken tedavi AIDS'ten ölümleri azaltıyor

                    AIDS'te erken ve doğru tedavi yaşam kalitesini artırırken, hastalığa bağlı ölümleri de azaltıyor. Erken teşhis, HIV/AIDS'in bulaşma oranını da önemli ölçüde düşürüyor

                    1 Aralık Dünya AIDS günü etkinliklerinde bu yılın temasının ''Sıfıra Ulaşmak'' olduğunu vurgulayan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, ''Bu yıl 'sıfır yeni HIV infeksiyonu, sıfır ayrımcılık, sıfır AIDS ilişkili ölüm' üzerinde durulacak'' diye konuştu.

                    AIDS konusunda günümüzde daha çok insanın tedavi şansına sahip olduğunu dile getiren Köksal, şöyle devam etti: ‘'Daha erken ve doğru başlanan tedavilerle yaşam kalitesinin artmasının yanı sıra yeni hasta sayısı ve AIDS'e bağlı ölümler giderek azalmaktadır. Yeni HIV infeksiyonu, hastalığın pik yaptığı 1997 yılından beri yüzde 21 azalma göstermiştir. Ancak bu sonuçlar dünyanın her yerinde paralel seyretmemektedir. ABD ve Batı Avrupa'da yeni hasta sayısı ve AIDS'e bağlı ölümlerde azalma görülürken, hastalık Doğu Avrupa ve Orta Asya'da 2001'den 2010'a kadar yüzde 250 artış göstermiştir.''

                    TOPLUMSAL TABULAR ERKEN TEŞHİSİ ENGELLİYOR
                    Türkiye'deki duruma da değinen Köksal, ''Ülkemizde ise 2011 yılının ilk 6 ayını da kapsayan Sağlık Bakanlığı verilerine göre 4 bin 826 HIV/AIDS vakası mevcuttur. Kadın hastalar bu sayının yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Hastalık genellikle tesadüfen öğreniliyor. Çoğu vakada hastalık ilerlemiş oluyor. Hastalar, tabular, toplum baskısı gibi pek çok nedenle sağlık kuruluşlarına başvurmuyorlar, düzenli takibe gelmiyorlar'' dedi.

                    Prof. Dr. Köksal, virüsün Türkiye'deki en önemli bulaşma kaynağının kadın-erkek ilişkisi olduğunu bildirerek, ''AIDS'in korunulabilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunun, utanılacak veya saklanılacak bir hastalık olmadığının kabul edilmesi, hastalığı tanımak ve öğrenmekle mümkündür. AIDS hastaları toplumda yaşayan diğer hastalardan farklı görülmemeli, ayrımcılık yapılmamalıdır'' diye konuştu.

                    Yorum yap

                    Hazırlanıyor...
                    X