• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Dünya coğrafyasında fiziki ve siyasi durumlar

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • Dünya coğrafyasında fiziki ve siyasi durumlar

    Bazı bilim insanlarına göre Pasifik Okyanusu'nda keşfedilen alan, efsanevi Lemurya Kıta'sının küçük bir parçası konumunda.
    Yakın geçmişte bilim adamları, dünya üzerinde en az iki batmış kıtayı keşfettiler. Bu kıtaların keşfi, birçok yazarın Lemurya, Mu ve Atlantis gibi efsanevi kıtaların gerçek olduğuna işaret olarak yorumladığı yeni bulgular haline geldi.

    Çoğumuz Atlantis, Lemurya ve Mu'nun efsanelerine aşinayız. Çok sayıda efsane ve metinlere göre Dünya, uzak geçmişte "kaybolan" sayısız kıtaya ev sahipliği yapıyordu. Bunlardan biri, yazılı tarihten önce Hindistan'dan Avustralya'ya uzanan çok büyük bir kara kütlesi olan Lemurya kıtası.

    Tıpkı Atlantis gibi tüm eski kıtalar gizemli koşullar altında kayboldu ve on binlerce yıl önce insanlık tarafından unutuldu. 19. yüzyılda Philip Sclater adlı bir İngiliz jeolog, Lemurya adı altında batık bir kara kütlesi bulunduğunu belirtti.

    İLGİLİ HABER
    Araştırmacılar, Zealandia İsimli Yeni Bir Kıta Buldular!
    1864 yılında yazılmış olan "Madagaskar'ın Memelileri" adlı bir makalede Sclater, lemur fosillerinin Madagaskar ve Hindistan'da bol olduğunu ancak bu fosillerin Afrika'da ve Orta Doğu'da kaybolduğunu belirtti. Bu gözlem, Sclater'in uzak geçmişteki bir noktada "Hindistan ve Madagaskar'ın Lemurya olarak anılacak olan daha geniş bir kıtanın var olduğuna" karar vermesine yol açtı.

    Son yıllarda kıtasal kayma fikrine ve su altı kıtalarının gerçek olduğuna dair pek çok araştırma yayınlandı. Kısa süre önce ise bilim insanları Avustralya'nın doğusunda inanılmaz bir keşif yaptı: Yaklaşık 5 Milyon kilometrekare büyüklüğünde batık bir kıta saptandı. Bugün, söz konusu kıtanın yalnızca yüzde 5 civarındaki kısmı görünür durumda.



    Kıtanın uzaydan görünüşü

    Bölge, çoğunlukla Pasifik Okyanusu'na batmış bir arazi konumunda ve hem Yeni Zelanda hem de Fransa denizaşırı toprakları konumundaki Yeni Kaledonya'dan oluşuyor.

    Kıta hakkındaki efsaneler Hint Mitolojisi'ne dayanıyor: Ramayana kara köprüsü, Hindu tanrısı Rama'ya hizmet etmesi için inşa edilmiş ve böylece Lemurya doğmuş. Lemurya sayesinde Rama, büyük adaya sudan kolayca geçip sevgilisi Ravana'ya erişip, onu kurtarabilmiş. Bahs geçen hikayeler, antik bir Sanskrit destanı olan Ramayana'da, "Rama'nın Yolculuğu" olarak tercüme ediliyor.

    Araştırmacılara göre Lemurya kıtası, yükselen sular nedeniyle Mezozoik dönemde ana karadan ayrıldı.
  • #2

    Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin, her yeni buluş yeni bir problemi beraberinde getiriyor. İşte fizik dünyasının içinden bir türlü çıkamadı, 9 fizik problemi!
    Fizikçiler, evrenin sırlarını arıyorlar. Ancak böyle bir bilgiye ulaşmak hiç de kolay değil. Yüz yıllardır evren hakkında fikir üreten bilim insanları günümüzde belli problemleri aşamıyor. İşte bunlardan 9 tanesi!

    1-Karanlık Enerji Nedir?


    Eğer havaya bir top atarsak, belli bir yüksekliğe çıkar ve yere düşer. Bunun nedeni yerin çekim gücüdür. Peki uzayda bir cisim fırlattığımızda karşısında bir cisim çıkana dek hareket edecek, durmayacaktır. Fizikçiler bunun evrenin genişlemesi sonucu ortaya çıktığını farkettikten sonra bu genişlemeye sebep olanın karanlık enerji olduğunu ileri sürdüler. Ancak karanlık enerji, tam olarak nedir, ne değildir; kimse bilmiyor.

    2-Karanlık Madde Nedir?


    Doğrudan görülemeyen karanlık madde evrenin %84’ünü oluşturur ve ışığı yayan bir yapıya sahip değildir. Karanlık maddenin etkileri, ışığın ve maddelerin üzerindeki çekim kuvvetiyle fark ediliyor. Henüz gözlemleyemediğimiz için tam olarak ne olduğunu bilemiyoruz.

    3-Paralel Evrenler Var Mı?


    Astrofiziksel veriler evrenin şeklinin yassı olduğu yönünde. Eğer öyleyse kuantum mekaniği yasalarına göre sonlu sayıda evden mevcut. Bu sayının ise 10^10^122 olduğu söyleniyor. Bu da paralel evrenlerin olabileceği fikrini doğuruyor.

    4-Neden Anti-Madde’den Daha Çok Madde Mevcut?


    Anti madde evrende maddeden daha çok. Büyük Patlama sırasında simetrik olarak, eşit miktarda dağılsalardı evrende de böyle olurdu diyenler var. Ancak Anti-Maddenin niçin varolduğu hakkında bile kesin bir bilgi yok.

    5-Sicim Teorisi Doğru Mu?


    Sicim teorisi, Kuantum Teorisi ve Genel Görelilik Yasası’nı tek bir potada birleştirip evrene açıklama getiren tek model. Bu teoride tek boyutlu dizge şeklinde sicim gibi parçacıkların titreşerek varlığı meydana geldiği ileri sürülmekte. Henüz bir kanıt yok.

    6-Kaostan Düzen Çıkar Mı?


    Fizikçiler, akışkan maddeleri denklemlerle tam olarak ifade edip davranış biçimlerini tahmin edemiyorlar. Sonuç olarak da kaos tam olarak anlaşılmıyor. Suların ve diğer sıvıların, gazların ve havanın düzensiz halinden düzenli duruma geçip geçmediği hala tartışma konusu.

    7-Bir Karadelik İçinde Ne Olur?


    Kara deliklerdeki çekim o kadar güçlü ki, ışıktan bile hızlı. Bu nedenle onları göremiyoruz, ışık parçacıklarını dahi soğuruyorlar. Bu nedenle içlerinde neler olup bittiği bir muamma. Bir görüşe göre kara deliğin içine giren bir maddenin kuantum bilgileri siliniz. Bu da o maddeyi hiç varolmamış gibi yapar.

    8-Yer Çekimi(veya Fiziksel Çekim) Tam Olarak Nedir?


    Bu, yer çekimi dedikleri ne hakkaten? Yer çekimi kabaca bir gezegenin, örneğin Dünya’nın diğer cisimleri kendine çekmesidir. Sicim teorisi yer çekimlerinin kapalı bir enerji döngüsü olduğunu söylüyor. Şu anki matematikle bu durum tam hesaplanmıyor. Araştırmacılar problemin üzerinde duruyorlar.

    9-Neden Bir Zaman Oku Var?


    Zaman entropi yüzünden ileri doğru akıyor ve entropiyi geri çevirebilmek için herhangi bir yol yok. Ancak evrenin varoşunun ilk zamanlarında entropi çok düşüktü. Niçin böyleydi? Büyük miktardaki enerji nasıl ufacık bir alanda bulunuyordu?

    Yorum yap

    • #3

      Tarihine yönelik bir çok iddia bulunan Mısır Uygarlığı, yapılarının gizemiyle hala göz kamaştırmaya devam ediyor.
      Mısır Uygarlığı, tarihin en çok merak edilen uygarlıkları arasında yer alıyor. Hükümdarları, yönetim şekilleri, tanrıları ve efsaneleriyle Mısır toprakları insanlığın gelişimini sorgulatıyor. Uzun yıllardır bölgede yapılan araştırmaların genel özelliği ise başlangıç ve bitiş tarihlerinin birbirinden çok uzak olması. Yapılan her keşfin, çözülen her gizemin detayları öylesine karmaşık ki, araştırmacılar çoğu zaman açıklama yapmadan faaliyetlerini yürütmeye devam ediyorlar.



      1987 yılında Waseda Üniversitesi’inden bir Japon ekibi Khufu, Piramidi ve Sfenks yapılarını elektromanyetik sondajlar yardımıyla araştırdı. Ve yapıların altında gizemli boşluklar ve tüneller keşfetmeyi başardı. Yani hiçbir yapı gelişi güzel inşa edilmemişti. Büyük Sfenks’in farklı bölgelerden bir kaç girişi olduğunu tespit etmeleri ise uzun sürmedi.



      Gezegendeki en eski yapılardan biri olan Giza Sfenks’i, görenleri anında büyülemeyi başarmış ve beraberinde çözülmesi gereken birçok gizemi araştırmacıların önüne yığıvermişti. 74 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğinde olan Giza Piramitleri’nin koruyucusu, 1817'de Giovanni Battista Caviglia tarafından yönetilen ilk modern arkeolojik kazıyla çöl yüzeyinin altında geçirdiği asırları sapasağlam aşarak günümüze kadar korunmayı başardı. Ancak gizemi her zaman ihtişamının ötesine geçmeyi başardı.



      Neredeyse bir asır sonra 1925-1936 yıllarında yapının tamamı, Émile Baraize önderliğindeki arkeolojik bir keşif çalışmasında bugünkü halini kazandı. Tam olarak bu dönemde Büyük Sfenks'in en ilginç görüntüleri çekilmişti. Bu görüntüler sayısız oyukları, girişleri ve bu görkemli antik anıtın altındaki yolu ve mahzeni gösteriyordu.

      Tüm bu çalışmaların sonuçları ise büyüleyiciydi:

      Sifenks’in güneyinde Japonlar, yerin 3 metre altında 2.5 metre yükseklikte bir oluk buldular.
      Sfenksi’in kuzeyinde ise güneydekine benzeyen bir oluk daha ve bu olukları birbirine bağlayan bir tünel buldular.
      Sfenks’in iki ayağının önünde ise yüzeyin 2 metre altında 1 metrelik bir boşluk daha keşfedildi. Bunun, Sfenks'in altındaki mahzenlere ulaşmasını sağlamak için yapıldığı yönünde tahmin yürüttüler.


      Birkaç fotoğraf ve bilimsel çalışma verileriyle birleştirilen sonuçları yukarıdaki fotoğraflarda görüyorusunuz. Sfenks'in altındaki keşfedilmemiş odacıklara doğru uzanan şaftların ve geçitlerin var olma ihtimalleriyle yüzeysel bir yapı olmaktan kurtulan anıtın daha sonraki restorasyonlarda birçok anomaliye sahip olduğu düşünülüyor. Bir çok iddiaya göre belgeleri gizlenmiş araştırmaların sonucunda Sfenks içinde farklı gizli odalara ve mezarlara rastlanılmış. Elbette günümüzde kabul gören birkaç keşif dışında bu iddialar hala gerçeğe kavuşmayı bekliyor.

      Yorum yap

      • #4

        Dünyada şimdiki teknolojiyle bile yapılamıyacak yapıların olduğu söylenir hep.
        Mega 180 cm hareketli parabol anten, Sharp beyaz LNB. (30 batı - 105 doğu)
        DM 900 UHD 4K-Open ATV 6.4, DM 7080 HD, DM 8000 HD PVR

        Yorum yap

        Hazırlanıyor...
        X