• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Türk bilim adamlarından yeni icatlar

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • Türk bilim adamlarından yeni icatlar

    • Tamamı Türk malı cihazlarla bilimin tarihi yeniden yazılacak.

      Tamamı Türk malı cihazlarla bilimin tarihi yeniden yazılacak. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezi Müdürlüğü'nce yürütülen bu icatlar sayesinde yer altındaki cisimler artık bilgisayar ortamında görülebilecek.

      Memedeki kanserli tümör henüz 1 milimetre büyüklüğündeyken tespit edilip kanserden ölümler azalacak. Görüntü ve çevre kirliliği ile etrafa yayılan radyosyonun etkileri bu yeni buluşlar sayesinde minumum seviyeye indirilecek. İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Elektrik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi, Prof. Dr. İbrahim Akduman meme kanseriyle ilgili devrim gibi bir buluşa imza attıklarını söyledi.

      Tetkikler can acıtmayacak

      Geliştirdikleri cihazın göğüs kanserinde erken teşhis için büyük önem taşıdığını söyleyen Akduman çalışmalarını şöyle anlattı: "Kanserli tümörü tespit etmek için günümüzde kullanılan mamografi cihazları 8 mm'den ufak parçaları görüntülemiyor. Bizim cihazlarımız ise 1 mm'ye kadar olan parçaları bile görüyor. Bütün tetkikler de hastaya dokunmadan ve canını acıtmadan yapılacak. Ayrıca bu cihazlar X ışını verdiği için radyasyon yayıyor. Bizim cihazımız ise ancak cep telefonunun yaydığı elektromanyetik dalgaları kadar radyasyon yayıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bunu başarabilen bir ekip yok. Bırakın 8 mm' yi, 5 mm' yi yakalamak bile o kişiye 5 yıl kazandırmanız demek" diye konuştu.

      Yer altındaki her şeyi görüyor

      Gömülü cisimler üzerinde de yeni teknolojiler ürettiklerini söyleyen Akduman, başta mayın olmak üzere yeraltındaki birçok cismi bilgisayar ortamında görüntüleyebildiklerini söyledi. Akduman, "Yaptığımız mayın dedeksiyon sitemi ile gömülü mayınları havadan bilgisayara aktararak görüyoruz. Bunun yanında yer altındaki boru, boruda bir çatlak ya da bir petrol rezervi her ne varsa onu da öğreniyoruz. Daha da önemlisi bir oda düşünün. Duvarın arkasını görüntülemek istiyorsunuz ama buradan göremiyorsunuz. Biz bunu da başarıyoruz" dedi.

      RADYASYON oranı azalacak

      20 yıldır anten tasarımıyla ilgilenen ICHS Haberleşme ve Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Dr. Cahit Karakuş ise Geliştirdiğimiz nano anten teknolojisi sayesinde, GSM operatörlerinin kullandığı, wi-fi, GSM 900, GSM 1800, 3G antenleri tek sistemde toplanabileceğini ileri sürdü. "Baz istasyonlarında kullanılan antenler konusunda önemli bir yol kat ettik" diyen Karakuş, şöyle devam etti: Çevre kirliliği engellenecek "3G teknolojisi geliştikçe operatörlerin kullandığı anten sayısı da artacak. Baz istasyonlarında antenlerin boyutları 1 veya 2 metre iken 40 cm ve daha aşağıya indirmiş olduk. Tamamen bize ait olan bu yeni teknolojiyle antenlerin boyutlarını düşürdük. Bu sayede görüntü ve çevre kirliliği engellenecek. Etrafa yayılan radyasyonun etkileri de azalacak. Bunların tasarımında sıkıntılar yaşanıyor. Hepsi yurtdışından geliyor ve maliyeti oldukça fazla oluyor. Biz bu maliyeti yarıya indiriyoruz."

      DOĞUDA MAYIN KALMAYACAK

      Prof. Akduman, yeni geliştirilen bu yöntemin mevcut arama sistemlerine göre çok daha önemli özelliklere sahip olduğunu belirterek, doğudaki mayınların temizlenmesi için yabancı şirketlere ihale edilmesine gerek kalmadığının altını çizdi. Akduman şöyle devam etti: "Dedeksiyonla ilgili olan sorunu çözdük. Bu ister plastik ister metalik olsun her cismi en ince detaylarına kadar görebiliyoruz. Hata oranı da Mevcut mayın arama yöntemlerine göre oldukça aşağıda. Günümüzde kullanılan sistemlerde yanılma payı yüzde 40 ve üzerindeyken bizim ürettiğimiz sistemlerle bu oran yüzde 5'lere kadar iniyor."
  • #2

    Zehirden beyin ilacı üretiyorlar

    Yıldız Teknik Üniversitesi'nden iki araştırmacı, Ekvator bölgesinde yaşayan bir kurbağanın derisinden elde edilen iki molekülü sentezleyerek, parkinson, alzheimer ve şizofreni hastalığına yüzde yüz etkili olabilecek bir ilaç üzerinde çalışıyor

    Yıldız Teknik Üniversitesi Organik Kimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nüket Öcal ile Doç. Dr. Çiğdem Yolaçan, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİ- TAK) desteğiyle, bugüne kadar çaresi bulunamayan alzheimer, parkinson ve şizofreni hastalıklarını yüzde yüz tedavi edebilecek ilaç sentezleri üzerinde araştırma yürütüyor. Doktora öğrencisi İrem Kulu ile yüksek lisans öğrencisi Aslı Köprüceli'nin de yer aldığı projede, 18 yıl önce Ekvator bölgesindeki "Ecuadorian" denilen kurbağa cinsinin derisinde saptanan maddenin, ağrı kesicilerden 200 kat etkili bir ilaç haline getirilmesi hedefleniyor. Bu amaçla, zehiri nedeniyle yararlanılamayan "Epibatidin" maddesi yerine, "Epiboksidin" ve "Tandospiron" adlı, daha etkin iki molekülün türevlerinden ilaç üretilmesine çalışılıyor.

    'DÜNYADA İLK OLACAK'
    Hastalık üzerinde daha etkili ve içeriğinde zehir bulunmayan yeni türevler keşfetmek için deneyler yapan araştırma ekibi, bu yılın dünyada "kimya yılı" olarak kutlanması nedeniyle çalışmalarını hızlandırdı. 2012'de tamamlanacak projenin fikir babası Prof. Dr. Öcal'a göre, bir yılda ciddi ilerlemeler kaydedildi. Kurbağanın üzerinden izole edilen molekül yapısı temel alınarak, dünya literatürüne girecek yeni biyoaktif moleküller bulduklarını belirten Öcal, "Şu ana kadar elde ettiğimiz sentezlerin önemi, toksik (zehirli) olmamaları. Elde ettiğimiz zehirsiz türevler, dünyada ilk olacak" dedi.

    TÜBERKÜLOZA ETKİLİ OLDU
    Öcal,sonuçları test için Amerika'da bir firmaya gönderdiklerini belirterek, "Türevlerin zehirli olmadıkları anlaşılınca firma ücretsiz olarak tüberküloz üzerinde etkili olup olmadığını test etti. Sonuç pozitif çıktı. Sentezlerimizin tüberküloza karşı yüzde yüz etkili olduğu denenmiş oldu" diye konuştu. Bundan sonra bulunan sentezin sinir sistemi üzerindeki etkilerine yoğunlaşacaklarını belirten Prof. Dr. Öcal, "Bunun için eczacı ve tıp doktorlarından oluşan bir grubun desteğini arıyoruz. Çalışmamızın dünya literatürüne ilaç olarak girmesini istiyoruz. Bulacağımız maddelerin etkin olacağına inanıyoruz" dedi. Dünyada 26 milyon alzheimer, 6 milyon parkinson hastası bulunuyor. Türkiye'de ise 345 bin alzheimer, 120 bin parkinson, 600 bin civarında şizofreni hastası var.

    'LİTERATÜRE GİRECEĞİZ'
    Prof Dr. Nüket Öcal ve Doç Dr. Çiğdem Yolaçan başkanlığındaki ekip buluşla dünya literatürüne girmeyi hedefliyor.

    200 KAT ETKİLİ
    "Ecuadorian" kurbağanın derisinden elde edilen maddenin, normal ağrı kesicilerden 200 kat etkili olacağı öngörülüyor.

    Yorum yap

    • #3

      Türk projesi Intel yarışmasında

      Türk projesi Intel’in girişimcilik yarışmasında boy gösterecek...
      Koç üniversitesi mezunları tarafından kurulan İletken Technologies adlı genç şirket, kendi ürettiği ödüllü tavsiye sistemi ile ABD’de düzenlenen Intel Berkeley Technology Entrepreneurship Challenge” adlı yarışmada Türkiye’yi temsil edecek.
      Intel tarafından girişimciliği desteklemek amacıyla her yıl Berkeley Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen “Intel Berkeley Technology Entrepreneurship Challenge” Yarışması, bu yıl 16-18 Kasım tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenecek. Intel Berkeley Technology Entrepreneurship yarışması, Intel’in üniversite öğrencilerinin girişimcilik konusunda kendilerini geliştirmelerini sağlamak amacıyla yürütülen Intel Challenge programı kapsamında düzenlenen bölgesel yarışmalarda birinci olan ve projeleri bir araya getiriyor. Intel tarafından Avrupa genelinde düzenlenen “Intel Challenge EU 2010” yarışmasında Türkiye’de birinci ve Avrupa’da üçüncü seçilerek yarışmaya katılmaya hak kazanan İletken adlı genç yazılım şirketi yarışmada birincilik için mücadele edecek. Yarışmada birinci olacak projenin sahipleri, 25 bin dolar nakit ödül ve CEO Zirvesi’ne davet kazanacak.
      Koç Üniversitesi mezunları tarafından kurulan İletken, internet'in geleceğine yön verecek en önemli teknolojiler arasında gösterilen kişiselleştirme üzerine çalışan genç bir yazılım firması. İletken’in kurucuları, kişiselleştirme teknolojileri ve tavsiye sistemini öğrencilik yıllarında geliştirmeye başladı ve bu alanda yaptıkları akademik çalışmalarla bugüne kadar birçok önemli ödül aldı. Aynı zamanda Intel Software Partner Program üyesi olan İletken’in ürettiği tavsiye sistemi adlı kişiselleştirme teknolojisi, kullanıcı davranışlarını analiz ederek kullanıcıların ilgisini çekecek ürünleri hesaplıyor. Bu hesap sonucunda kullanıcıların karşısına ilgilenecekleri ürünler çıkıyor. Bu özelliği kullanan e-ticaret siteleri kişiselleştirme sayesinde satışlarını yüzde 20’ye varan oranlarda artırabiliyorlar.

      Intel Challenge ve Intel Berkeley Technology Entrepreneurship Challenge (IBTEC) Yarışması hakkında:

      Intel® Challenge, dünya çapında prestijli eğitim kurumları ve girişimciliği destekleyen organizasyonlarla işbirliği içinde üniversite öğrencileri için düzenlenen bölgesel iş planıdır. Intel Challenge’ın amacı, girişimcilik hareketini desteklemek ve teknoloji projelerine ilgi yaratarak bu projelerin büyüyerek büyük şirketlere dönüşmesine ve yeni iş olanakları yaratılmasına yardımcı olmaktır. Intel Challenge ve Intel tarafından desteklenen diğer yerel girişimcilik programlarını kazanan iş planları; mentorluk, 150 bin doların üzerinde para ödülü ve Intel ve UC Berkeley Technology Enterpreneurship Challenge Yarışması’na katılma şansı kazanıyor. Global yarışmada dünyanın dört bir yanından gelen ekipler toplam 40 bin dolar değerindeki ödüller için mücadele ediyor ve Silikon Vadisi girişimcilerinden doğrudan değerlendirmeler alıyorlar. 2010 Technology Entrepreneurship Challenge yarışmasında birinci olan proje 25 bin dolar nakit ödül ve CEO Zirvesi’ne davet kazanacak. Ayrıca tüm yarışmacılar, yarışma kapsamında verilen eğitim, potansiyel yatırımcılarla tanışmalar, reklam ve sektör uzmanları ile fikir alışverişleri gibi avantajlara sahip olacak.

      Yorum yap

      • #4

        Saçlar ışıkla bukalemun gibi renk değiştirecek

        Atılım Üniversitesi önderliğinde Çanakkale 18 Mart ve ODTÜ araştırmacıları, saçların belli frekanstaki ışık altında saça istenen rengi verecek teknoloji geliştiriyor. Bu projenin hayata geçmesi durumunda, açık saç renkli bir insan öğleden sonraki toplantısına koyu saç rengiyle gidebilecek. Akşam ise tekrar eski saç rengine kavuşacak.

        Ayrıca
        yeni teknolojiyle askeri kamuflajların da arazi koşullarına göre renk değiştirmesi ve radara yakalanmaması da sağlanabilecek.

        BİR KAÇ DAKİKADA YENİ RENK


        Projeyle saçlar, bir kez bu teknolojiyle boyanacak, daha sonra, bir ulraviyole kabinine girip bir kaç dakika bekledikten sonra istenen renk ve tona sahip olacak.
        Yeni teknolojiyle, askeri kamuflajların da arazi koşularına göre renk değiştirmesi ve radara yakalanmaması da sağlanacak.

        Proje yürütücüsü bu yılın TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı ödülü sahibi Atılım Üniversitesi Kimya Mühendisliği ve Uygulamalı Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Cihaner, Atılım Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve ODTÜ araştırmacılarının katılımıyla yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projelerinde, bor esaslı yeni üstün özelliklere sahip inorganik-organik melez polimerik malzemelerin sentezlenmesi ve bu malzemelerle bazı teknolojik uygulamalarının hayata geçirilmesinin hedeflendiğini söyledi.

        RENK DEĞİŞTİREN CAMLAR

        Tasarlanan yeni malzemelerle bor ürün yelpazesini genişletmek ve endüstriyel kullanım alanlarında elektrokromik cihazlar, LEDler ve güneş pilleri gibi uygulamalarda karşılaşılan bazı temel sorunları özel bor ürünleri ile aşmayı amaçladıklarını kaydeden Cihaner, böylece Türkiye'nin rekabet gücünü arttırmayı hedeflediklerini ifade etti.

        Özel bir çeşit plastik malzemeler olan polimerik elektrokromik malzemelerde belli elektriksel değerlerde renk çeşitliliği sağlanabildiğini ve renk dönüşümlerinin çok kısa sürelerde yapılabildiğini aktaran Cihaner, bu malzemelerin iletken özelliklerinin de pek çok ürüne uygulanabilme olanağı sağladığını söyledi. Cihaner, bu malzemelerin renk değiştiren camlarda, otomobil aynalarında ve reklam panolarında kullanılmalarının gündemde olduğunu dile getirdi.

        “SAÇLAR IŞIKLA BOYANACAK”

        Doç. Dr. Cihaner, Bor Enstitüsü'nün (BOREN) desteğiyle yürüttükleri çalışmalarında, elektrik verildiğinde renkler arasında binlerce kez geçiş sağlayabilen ve özelliklerini koruyabilen elektrokromik malzemeyi sentezlemeyi başardıklarını bildirdi. Böylece projenin ilk ayağını tamamladıklarını belirten Cihaner, bundan sonraki çalışmalarında ise bu malzemelere bor elementini katarak çok daha kararlı hale getirmeye çalışacaklarını kaydetti. Çalışma tamamlandığında malzemelerin kararlılığı ve dayanıklılığının yeni nesil malzemeler konusunda büyük bir atılım yapacağını söyleyen Cihaner, bu amaçla çalışmalarını hızlı şekilde sürdürdüklerini ifade etti.

        Bu malzemeyi kullanarak özellikle istenildiği zaman, ışık altında saç renginin değiştirilmesine çalıştıklarını anlatan Cihaner, şunları kaydetti:

        “Malzememiz ışık altında renk değişktirebilen malzemeler. Bunların çok farklı uygulamaları var. Biz bunların erkek ve bayanların saç renginin değiştirilmesi için saç boyası gibi kullanabileceğimizi öngörüyoruz. Burada amaç günün belirli saatlerinde kullanıcının isteğine göre saç renginin değiştirilmesi. Örneğin çok açık renk saç kullanan bir bayan, öğleden sonraki bir toplantısına koyu renk bir saçla gidip, daha sonra eski saç rengine dönebilecek.

        Bu da kişilerin bir ultraviyole kabinine girerek saça uygulanan ışıkla bir kaç dakika içinde saçın renginin değiştirilebileceğini öngörüyoruz. Sonra aynı işlemle saç koyu renge dönüşebilecek. Bir kez bu malzemenin içeriği olan bir boya ile saç boyandıktan sonra elektrikle istenen renge dönüşecek. Yani malzememiz boyanın içine katılacak.”

        Bu çalışmalarında rengin kararlı kılınmasının önemli olduğunu vurgulayan Cihaner, projelerinde şampuan ve sabun gibi bir takım dış etkenler karşısında bu kararlılığı korumaya çalıştıklarını anlattı.

        BUKALEMUN GİBİ RENK DEĞİŞTİRECEKLER

        Sentezledikleri malzemelerle savunma sanayinde radara yakalanmayan ve bukalemun gibi renk değiştirebilen kamuflajlar tasarlamayı da hedeflediklerini dile getiren Cihaner, şöyle konuştu:

        “Borla kararlılığını ve dayanıklılığını arttıracağımız polimerik malzemelerle renk değiştiren kamuflajlar yapmak da ana amacımız. Çalışmamız bittiğinde kamuflajların ormanlık alanda daha yeşilimsi, denizdeyken mavi, karanlıktayken de siyaha dönüşmesi gündeme gelecek. Özellikle bu konuda yayınlarımız var. Bu konuda özelliklerini yeni keşfettiğimiz malzemelerimiz var. Bu konuyla ilgili mühendislerle oturup bunları hayata geçirmeniz hiç de zor değil.

        Yine aynı şekilde malzemelerin bir özelliği de malzemelerin radarda görünmezlik sağlaması. Uygun bir ortamda bu kamuflajları radarda görünmez hale de getirebilirsiniz.”

        Doç. Dr. Cihaner, sentezleri gerçekleştirilecek optoelektronik malzemelerin elektrokromik cihaz uygulamaları ve prototiplerinin imalatıyla özellikle Savunma Sanayi ve TSK gibi kuruluşların bu bulgulardan istifade edeceğini ve yapılacak işbirlikleri ile bu yönde ortak projelerin yürütülebileceğini düşündüklerini söyledi.
        Cihaner, Atılım Üniversitesi'nden projelerine maddi kaynak aldıklarını da belirtti.

        TÜBA ÖDÜLÜNÜN SAHİBİ

        Doç. Dr. Atilla Cihaner, TÜBA'nın fen, mühendislik, sağlık ve sosyal bilim alanlarında yetkin bir araştırıcı kuşağı kazandırmak amacıyla TÜBA-GEBİP Ödülü ile bu yıl desteklenmesi uygun bulunan 24 genç bilimciden biri.

        Cihaner, “İşlenebilir fonksiyonel (elektrokromik, fotokromik, floresans ve iyon algılayıcı) iletken polimerlerin ve kemilüminesans polimerik malzemelerin tasarımı, sentezi, karakterizasyonu ve uygulamaları konularında uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” dolayısıyla ödüle layık görüldü.

        Yorum yap

        • #5

          robotlar hemşirelerin yerini alacak hedef 2015

          Hastanelerin acil servislerindeki hemşirelerin yerini yakın gelecekte robotlar alabilir. ABD'nin Vanderbilt Üniversitesi'ndeki bilgisayar mühendisliği ve tıp fakültelerinin ortak olarak yürüttüğü proje, "TriageBots" isimli robotların 5 yıl içinde hizmete girmesini hedefliyor. Projedeki en etkin görevlerden biri de bir Türk'e emanet.



          Hastanelerin en yoğun çalışan bölümlerinden biri olan acil servislerdeki iş yükünü azaltmayı amaçlayan projeye katılan mühendislik fakültesi öğrencilerinin danşmanlığını yüksek lisans öğrencisi Erdem Erdemir yapıyor.

          Proje kapsamında üzerinde çalışılan robot sistemi, gelen hastalar hakkında bilgileri kayda geçecek, temel tanı ölçümlerini yapacak ve hastanın acil ihtiyaçları konusunda kritik kararlar verebilecek.

          Yapılan araştırmalara göre, hastanelerin acil servis bölümüne gelenlerin yüzde 40'ı hayati tehlike taşıyor. "TriageBots" robotlar ise geriye kalan yüzde 60'lık kesime yönelik hizmet verecek. Böylece acil servislerdeki bekleme süresi azalacak ve bu bölümlerdeki verimlilik artacak.

          Robot teknolojisi kullanımı sağlık sektöründe yeni bir gelişme değil, özellikle de Japonya'da. Tokyo'daki Aizu Hastanesi'nde gelen hastaları karşılayan görevliler arasında kendisine sorulan soruları cevaplayan bir de robot bulunuyor. Tokyo'daki bir başka hastanedeyse Japon Fizik ve Kimya Araştırmaları Enstitüsü tarafından yaratılan RIBA isimli robot, hastaların yataklarından kalkmasına yardımcı oluyor. İngiltere'deki bir hastanede ise robotlardan oluşan bir ekip, tıbbi atık ve kirli çamaşırlarının taşınması, hastalara ilaç ve yemek verilmesi gibi görevlerini yerine getiriyor.

          Yorum yap

          • #6

            Arıların gözünden kamera görüntüsü

            Arıların gözünden esinlenerek 3D kamera yaptı. Dünyada benzeri yok!




            Prof. Leblebici, arıların gözlerinden esinlenerek ürettikleri 3D kameranın 360 derecelik görüntü alabildiğini söyledi. Buluş, spordan otomotive yeni uygulamalara yol açacak.

            Arıların gözlerinden esinlenerek yapılan 360 derecelik 3D kameranın hayata geçmesini sağlayan araştırmacılardan Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü (Ecole Polytechnique Federali de Lausanne-EPFL) Kürsü Başkanı Prof. Dr.

            Yusuf Leblebici, bu kameranın özelliğinin 360 derece görüntü alabilirken hem de bu görüntüyü 3 boyutlu olarak gerçekleştirebilmesi olduğunu belirtti.
            360 derecelik 3D kameraya ilişkin tanıtım semineri Koç Üniversitesi evsahipliğinde üniversitenin Rumeli Kampüsünde gerçekleştirildi.

            Seminer sonrası basın mensuplarının sorularını cevaplayan Prof. Dr. Yusuf Leblebici, bu kameranın 3 yıldır devam eden bir çalışmanın ürünü olduğunu belirtti.

            “Burada amacımız sadece bir yöne doğru görüntü değil 360 derece görüntü alan bir kamera yapabilmek” diyen Leblebici, bu konuda da ilk başarılı örnekleri ürettiklerini dile getirdi. Leblebici, “Şu anda dünyada pek benzeri olmayan bir kamerayla bu görüntüleri alabiliyoruz. Bu kameranın bir diğer özelliği de 360 derece görüntü alabilirken hem de bu görüntüyü 3 boyutlu olarak gerçekleştirebilmesidir” dedi.

            Aldıkları görüntü içerisinde derinlik bilgisinin de bulunduğunu, bu nedenle tüm cisimlerin ve çevrenin bir derinlik haritasını çıkarabildiklerini vurgulayan Leblebici, “Bu durum çok ilginç uygulamaları da beraberinde getirecek.

            Telekonferans, web cam yada otomotiv uygulamaları gibi. Söz gelimi trafikte otomotiv sektörü için çok ilginç uygulamaları olabilir. Arabaların birbirine göre olan konumlarını, pozisyonlarını, birbirlerine göre olan relatif hızlarını sürekli olarak ölçüp sürücüye ikaz verebilecek bir sistem çok kolaylıkla geliştirilebilir.”

            “İLK UYGULAMALARI SPOR ALANINDA YAPMAYI DÜŞÜNÜYORUZ”
            Prof. Dr. Leblebici, bu kameranın spor müsabakalarında kullanılabileceğini belirterek, “Bu da sahadaki tüm oyuncuları ve tüm hareketleri aynı anda ve 3 boyutlu olarak görüntüleyebilme imkanı demektir” dedi.

            Futbol sahası ya da basketbol kortu üzerine bu kameralardan belli sayıda monte edildiği takdirde, görüntüleri istenilen noktadan izleme şansı bulunabileceğine dikkati çeken Leblebici, şöyle devam etti: “Şu anda çalışmalar bizim tahmin ettiğimizden daha da hızlı ilerliyor. İlk uygulamasını önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde 'Montreal Caz Festivali' çerçevesinde gerçekleştireceğiz. Tabii bu sadece bir sahne görüntüleme olacağı için basketboldan daha kolay elde edilebilir. İlk uygulamayı gerçekleştirdikten sonra spor uygulamaları için tahmin ediyorum ki 3 sene içerisinde hayata geçirilebilir. Spor düzenleyicisi konumundaki firmalardan da teklifler almaya başladık. Bunların bazılarıyla doğrudan görüşmeye başladık. Şu anda bu kamera, alanında tek. Patentini almamızın da sebebi bu.”

            Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Tekalp da Koç Üniversitesi olarak 3 boyutlu bir televizyon üzerinde çalıştıklarını belirterek, 3D kameranın üretilmesinin 3 boyutlu televizyon alanındaki boşluğu dolduracağını söyledi.

            3 boyutlu televizyon sistemlerine bakıldığında kamera tarafının çok zayıf kaldığına dikkati çeken Tekalp, “Tek tek kameradan çekilen görüntüleri birleştirmek eziyetli bir iş. Bu teknolojinin, bizim projemizde de kullanabileceğimiz bir teknoloji olacağını düşünüyoruz” dedi.

            360 DERECELİK 3D KAMERA
            EFPL'den bilim insanlarının tüm böceklerde bulunan ve çok sayıda fasetten oluşan bileşik gözlerden esinlenerek geliştirdiği kamera, 360 derecelik bir
            açıyla görerek, görüntüleri 3 boyutlu 360 derecelik bir açıyla yeniden yaratabiliyor.

            EFPL'deki Sinyal İşleme Laboratuvarı ve Mikroelektronik Sistemler Laboratuvarı işbirliğiyle geliştirilen kamera, çok geniş bir uygulama potansiyeline sahip. Kamera video, konferans, havadan keşif, film çekimi gibi geri plan yaratma uygulamalarında kullanılabilecek.

            Kamera bu tür çekimlerde daha önce kullanılan dışbükey ayna düzeneklerinden yararlanmadığı gibi, herhangi bir hareketli mekanik parça da içermiyor.

            3D kamera sisteminde, cep telefonlarında kullanılanlara benzer boyutta 104 adet kamera kırmığı (çip), portakal büyüklüğündeki bir yarım küre içerisine sığdırılarak oluşturuluyor. Kullanıcı, 360 derecelik panoramik bir görüntü alabilmek için kamera kırmıklarının hepsini birden kullanabildiği gibi, spesifik bir görüntü için tek bir tanesinden de yararlanabiliyor.

            Yorum yap

            • #7

              Çığır açacak buluşta Türk imzası!

              İsveç Malardalen Üniversitesi'nde araştırmalarını sürdüren Türk profesör Oğuzhan Özcan, cep telefonlarında çığır açacak bir buluşa imza attı.

              Özcan'ın dünya mobil ve iletişim teknolojileri devi İsveç'te büyük yankı bulan çalışması, cep telefonları aracılığıyla 2 boyutlu ''hayalet görüntülerin'' görüntülenmesi ve mekanla ilişkilendirilerek bu görüntülerin hareketlendirilmesine imkan sağlıyor.

              Teknolojinin ilk prototipi, bu yılın sonunda
              İsveç'teki ünlü Vastmanlandas Müzesi'nde dünyaya tanıtılacak.

              Teknoloji, sağlıktan, eğlence ve oyun sektörüne, güvenlik uygulamalarına kadar pek çok sektörde yeni grafik uygulamaları yapılmasına da olanak tanıyacak.

              AA muhabirine çalışmalarına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Özcan, küçük bilgisayarların cep telefonlarına adaptasyonuyla cep telefonlarıyla her türlü bilgi, iletişim ve medya uygulamalarının yapılabilir hale geldiğini ifade etti.
              Özcan, bir fizik profesörü ve bir bilgisayar mühendisi profesörünün yer aldığı ve başkanlığını yürüttüğü ekiplerinin mobil cihazlarda mekanla 2 boyutlu görüntü arasındaki ilişkiye yeni bir boyut kazandıran bir teknoloji geliştirdiklerini açıkladı.

              Özcan, teknolojinin uygulamalarını şöyle anlattı:
              ''Söz konusu teknolojide, cep telefonu içindeki bilgisayar yazılımı ve 2 boyutlu görselleri barındıran üç boyutlu bilgisayar modeli, bulunan mekanla çakıştırılıyor ve kullanıcı cep telefonunu hareket ettirdiği zaman mekan içindeki iki boyutlu imgeleri hayalet görüntüler olarak görmeye başlıyor.

              Cep telefonu, çakıştığı iki boyutlu görseller cep telefonu penceresinden bakarak o hayalet görüntülerin bir parçasını görebiliyor.

              Ortaya koyduğum tasarımda, bir mekan içinde yatay ve düşey halde hayalet resimler ve videolar bulunduğu varsayılsın. Cep telefonunu elde bir büyüteç gibi tutularak hayalet 2 boyutlu görüntülere bu görseller gözle görülebilir bir hale geliyor.

              Aynı şekilde bir metre ötedeki bir başka hayalet imgeye cep telefonunuzu ilerlettiğinizde onu da görme şansına sahip oluyorsunuz. Bugüne kadar bu senaryo teknik olarak yapılamıyordu. Bir fizik profesörü ile bir bilgisayar mühendisi profesörü ortaya koyduğum bu tasarım fikrini dört aylık bir çalışma yaparak gerçekleştirmeyi başardı.''

              CEPTE YENİ BİR ÇIĞIR AÇILIYOR

              Geliştirilen teknolojide, kullanıcının, mekanın ortasında duran video görüntülerine nasıl ulaşabileceğini, ulaştığında bu video görüntülerini makinenin nasıl algılayabileceğine dair bugüne kadar yapılmış bir grafik arayüz çözümünün bulunmadığını aktaran Özcan, ''Biz bu çalışmamızla beklenen grafik arayüz çözümlerini ortaya koyduk. Bu olay cep telefonu uygulamalarında bir çığır açıyor'' diye konuştu.

              Uygulamanın sağlıktan, ticarete, eğlence ve oyun sektörüne ve güvenlik uygulamalarına kadar pek çok alanda fonksiyonel çözümler getirilmesini de sağlayacağını kaydeden Özcan, ''Bu uygulama, bugüne kadar grafik arayüzlerde çözülmemiş binlerce tasarım probleminin çözümü anlamına da geliyor'' dedi.

              Projelerinin İsveç devletinin çok önemli desteklerinden biri olan ''Tasarım Geliştirme Desteği'' aldığını bildiren Özcan, aynı zamanda İsveç'in çok önemli müze ağlarından biri olan Vastmanlands Müzesi'nde teknolojiye ait ilk prototiplerin bu yılın sonunda dünyaya tanıtılacağını bildirdi.

              Teknolojinin ticari ürüne dönüştürülmesi için çalışmalara devam ettiklerini belirten Özcan, cep telefonu firmaları ile de görüşmelerinin sürdüğünü aktardı.

              -MOBİL DÜNYADA ÖNCÜ BİR TÜRK-

              Teknolojinin gelişmesinde Türk bilim adamı olarak katkısının önemli olduğuna işaret eden Özcan, ''İsveç cep telefonu, iletişim araçları açısından son derece gelişmiş bir ülke. Skype'ı geliştiren de bu ülke. Cepte çığır açacak böyle bir teknolojide öncü ülkeler arasında bulunan İsveç'teki endüstriye bir Türk profesör olarak önderlik etmek son derece önemli diye düşünüyorum'' diye konuştu.

              Prof. Dr. Özcan, teknolojilerinin patent çalışmalarının sürmesi nedeniyle teknolojiye ait detay bilgiler veremeyeceğini, ancak başta İsveç olmak üzere teknolojinin tüm bilim çevrelerinde geniş yankı bulduğunu sözlerine ekledi.

              Yorum yap

              • #8

                Şoförleri sevindirecek buluş

                Türk bilim adamları, otomobillerin fren balatalarında, motor aksamlarında ve uçak parçalarında sürtünme elemanı olarak kullanılabilecek yüksek performanslı kompozit malzeme geliştirdi.


                Silisyum karbür, bor karbür ve alümina tozları ile alüminyum külçeleri kullanılarak geliştirilen yeni malzemenin, özellikle fren balatalarında mevcut kullanılan malzemelere göre 2 kat daha dayanıklı olduğu belirtildi.

                Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Sakarya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu (SAÜ-BAPK) tarafından desteklenen 'Kompozit Malzemelerin Üretimi ve Mekanik Özelliklerinin Bilgisayar Ortamında Modellenmesi ve Simülasyonu' projesinde dayanıklılığı yüksek metal kompozit malzeme üretildi.

                SAÜ Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Adem Demir, Yrd. Doç. Dr. Uğur Soy ve araştırma görevlisi Dr. Fatih Çalışkan tarafından 3 yıllık çalışma sonucunda geliştirilen yüksek çekme dayanımlı, aşınma direnci yüksek, elastik ve işlenebilir malzemenin, ucuz maliyeti nedeniyle özellikle otomotiv sanayisine büyük katkı sağlayacağı ifade ediliyor.

                Projenin koordinatörlüğünü yapan Doç.Dr. Demir, Cihan Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, 6 akademisyenin çalıştığı projede, kompozit malzemenin üretiminde yerli olarak üretilen silisyum karbür, bor karbür ve alümina tozları ile alüminyum külçelerinin kullanıldığını söyledi. Yüksek aşınma dayanımına sahip silisyum karbür, bor karbür ve alümina gibi seramik tozların replika tekniği olarak adlandırılan bir yöntem ile seramik köpük yapı formlarına dönüştürüldüğünü anlatan Demir, "Seramik köpük yapılara basınçlı döküm yöntemi ile alüminyum emdirilerek malzeme üretildi. Üretilen kompozit malzemenin mekanik, fiziksel, tribolojik ve mikroyapı özellikleri laboratuarda incelendi. Geliştirilen kompozit malzemenin, farklı hız, yük ve mesafelerde aşınma testleri yapıldı. Malzemenin aşınmaya karşı dirençli olduğu belirlendi. İleri teknoloji malzemesi olarak üretilen kompozit malzeme, hem ham madde hem de üretim prosesleri olarak tamamen yerli üretim." diye konuştu.

                Geliştirilen kompozit malzemenin otomobillerin fren balatalarında, motor aksamlarında sürtünme elemanı olarak ve uçak parçalarında kullanılabileceğini kaydeden Demir, malzemenin bu alanlarda kullanılan çelik, dökme demir ve polimer içerikli geleneksel malzemelere alternatif oluşturacağını dile getirdi.

                "BALATALARIN ÖMRÜNÜ 2 KAT DAHA ARTTIRACAK"
                Geliştirilen kompozit malzemenin araçların fren balatalarında hali hazırda kullanılan malzemelere nazaran en az 2 kat daha uzun ömürlü ve yüksek performanslı olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Uğur Soy ise kompozit malzemenin esnekliği ve sertliği sayesinde araçlarda kayma riskinin azalacağını ifade etti. Soy, geliştirdikleri kompozit malzemeden üretilecek fren balatalarının aşınmaya dayanıklı olacağını savundu.

                Araçlarda daha çok asbest içerikli polimer balataların kullanıldığını belirten Soy, şöyle konuştu: "Sürekli trafikte olan araçlarda balatalar aşırı kullanımdan dolayı aşırı derecede aşınıyor ve bunun neticesinde etrafa koku veriyor. Mevcut bazı balatalarda içeriğindeki asbest maddesi solunum yoluyla insana bulaşabiliyor ve kanserojen etkisi ile sağlığa zarar verebiliyor. Asbest içerikli balatalar kullanan ve ABS fren sistemi bulunmayan ticari araçlarda aynı zamanda ani fren yapıldığında kayma meydana geliyor.

                Bu durum balataların zamanla aşınması ve balataların içeriklerindeki yetersiz malzeme özelliklerinden kaynaklanıyor. Kayma sonucu can güvenliğini tehlikeye sokacak durum ortaya çıkabiliyor. Bizim geliştirdiğimiz kompozit malzeme asbest içermemekte, içerisindeki alüminyumun yumuşaklığı da ani frende kaymamayı önceleyici etki gösteriyor. Ayrıca ihtiva ettiği seramik tozlar ile kolay bir şekilde aşınmıyor." Soy, 100 bin lira harcanarak geliştirilen kompozit malzemenin seri üretiminin orta vadede mümkün olduğunu bildirdi.

                Öte yandan projeyi gerçekleştiren akademisyenlerce kaleme alınan bilimsel makale, dünyaca ünlü "Ceramics International" dergisine kapak oldu. Araştırma projesi sonuçları kapsamında yazılan makale, derginin son sayısında yer alan 62 bilimsel makale arasından seçildi.

                Yorum yap

                • #9

                  Bor madeni beslenmede kullanılacak

                  Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü'nde bor madeninin koyun, sığır gibi geviş getiren hayvanların beslenmesinde kullanılması yönünde bir çalışma başlatıldığı belirtildi.



                  OMÜ Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bor madeninin hayvan gelişimine katkısını sağlamak için çalışma başlattıklarını söyledi.

                  Dünyada bor rezervinin yaklaşık 885 milyon ton olduğunu ve bunun yüzde 70'nin de Türkiye'de bulunduğunu işaret eden Sarıçiçek, çalışma hakkında şu bilgileri verdi:

                  ''Bor madeninden elde edilen mineraller kemik ve eklem sağlığında çok önemli minerallerden biridir. Bor minerali bitki büyümesi için gerekli olan element olup, hayvanlarda kalsiyum, fosfor ve magnezyum metabolizması üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Bor elementi kalsiyum ve fosfor metabolizmasına etki göstererek kemik minerallerinin gelişimine, dayanıklılığına ve yapısına katkı sağlamakla birlikte östrojen ve diğer hormonların üretiminde de rol oynamaktadır.

                  Bor eksikliğinde kemiklerden kalsiyum ve magnezyum kaybı artmakta ve vitamin D sentezi ise azalmaktadır. Bu nedenle sığır ve koyun gibi geviş getiren hayvanların gelişimine katkı sağlamak ve et kalitesini arttırmak amacıyla bor minerallerini hayvan yeminde kullanmaya başladık. Bor madeninden elde edilen bor mineralleri et kalitesinin artışında ve aynı zamanda tüketici beğenisi ile insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir. Başlattığımız çalışmada ilk aldığımız sonuçlar çok olumlu. Ancak çalışmayı daha da geliştirmek istiyoruz.''

                  Bor elementi moleküler düzeyde en az 26 enzimin aktivitesine etki ettiğini de kaydeden Sarıçiçek, bu enzimlerin çoğunun enerji sağlayıcı olduğunu ve hayvanın performansı üzerinde de pozitif etkiye sahip olduğunu ifade etti.

                  Türkiye açısından çok önemli bir yere sahip olan bor mineralinin, dünyada geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, ''Bor mineralleri, cam elyaf yalıtımı, borosilikat cam, deterjan, sabun, gübre, metalurji, elektronik ve uzay teknolojileri, nükleer korumalar, seramik, aleve dayanıklı malzemeler, ilaç, bitkisel üretim gibi pek çok alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Amacımız, ülkemizin yerli madeni olan bor madeninden en iyi derecede yararlanmaktır'' dedi.

                  Yorum yap

                  • #10

                    Bilgi ve paylaşımınız için teşekkürler.

                    Yorum yap

                    • #11

                      Türk mühendislerden dünyada bir ilk!

                      Antalya Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren Brilliant Boats şirketi, dünyada ilk olacağı belirtilen denizaltılı katamaranı yapmak için çalışmalara başladı.

                      Projesi tamamlanan katamaranın yapımına 1 hafta içinde başlanacak. İsmi sır gibi saklanan bir İngiliz işadamına 2 adet yapılacak katamaran toplam 4 milyon 600 bin avro'ya mal olacak.

                      Antalya Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren Brilliant Boats şirketi, denizaltı taşıyan katamaranın yapımına Antalya serbest bölgesinde bulunan tersanede başlıyor.

                      İsmi sır gibi saklanan bir İngiliz işadamına yapılacak 2 katamaranın 14 ay sonra denize indirilmesi planlanılıyor. İngiliz işadamı tarafından çizgi film karakteri ''Thunderbird-2'' ismi verilen katamaranların her birinin 2 milyon 300 bin avro'ya mal olacağı belirtildi.

                      AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Brilliant Boats şirketinin üst yöneticisi (CEO) Michael Schutte, denizaltı taşıyan katamaranın müşterinin isteği doğrultusunda yapıldığını ifade etti. Katamaranın hayli lüks olacağını ifade eden Schutte, şöyle konuştu:

                      ''Katamaranın arka kısmında bulunan 3 yolcu kapasiteli Triton 3000 denizaltısı bin metre derinliğe inebilecek kapasitede olacak. Denizaltılar Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılacak. Bu denizaltılar şahsa ait dünyanın en iyi denizaltılarından olacak. Denizaltının iniş ve çıkışı için özel tasarım 12 ton ağırlığında hidrolik platform dizayn ettik. Gövde malzemesi alüminyumdan yapılacak olan katamaranlar 20 metre uzunluğunda olacak ve 54 ton ağırlığında olmasına rağmen 26 deniz mili hıza ulaşabilecek.

                      Katamaranda ayrıca salon, mutfak, çalışma odası, kaptan köşkü, yatak odaları, banyolar bulunacak.''

                      Schutte, katamaranların İngiliz işadamının isteği doğrultusunda birinin Güneyyarım Küre'de diğerinin ise Kuzeyyarım Küre'de bulunacağını belirterek, ''Müşterilerin isteği doğrultusunda, imkansız denilen herşeyi yapabiliriz. İnsanların hayallerini gerçeğe dönüştürüyoruz.'' dedi.

                      Dünyanın ilk sualtı oteli projesi H2OME Poseidon Resort'un da mimarı olan ve çılgın projelere imza atması nedeniyle ''Bay İmkansız'' olarak bilinen Schutte'nin ekibi ise Türk mühendis, mimar ve yat tasarımcılarından oluşuyor. Türk mühendislerden oluşan ekip, dünyanın çeşitli ülkelerine askeri botlar ve kişilerin özel istekleri sonucu helikopter pistli yat ve katamaranlar yapıyor.

                      Yorum yap

                      • #12

                        Türkiye'nin hidrojen gazı ile çalışan ilk teknesi

                        Türkiye'nin hidrojen gazı ile çalışan ilk teknesi ''Martı''nın üretimine Tuzla Tersanesi'nde başlandı.


                        İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) yapılan yazılı açıklamada, İTÜ'lü mühendis ve mühendis adayları tarafından kurulan ''İTÜ İstiklal Projelendirme ve Uygulama Topluluğu''nun ilk projesi olan hidrojen teknesi ''Martı''nın üretimine Tuzla Tersanesi'nde başlandığı bildirildi.

                        Teknenin, sıkıştırılmış hidrojen gazının atmosferdeki oksijen gazı ile birleştirilerek elektrik enerjisi üreten yakıt hücresi teknolojisi ile çalıştığı belirtilen açıklamada, projenin, çevre kirliliğine yol açan fosil yakıtlara alternatif olacağı ifade edildi.

                        Projede çalışan mühendis ve mühendis adaylarının ülke ve dünya bilimine katkıda bulunmak için hafif ve doğada en fazla bulunan hidrojen elementini kullandıkları vurgulanan açıklamada, ''Hidrojenin enerji çevrimi konusunda meydana gelen gelişmeler, günlük yaşamda enerji kullanımında geleceğin yakıtı olacağına işaret ediyor'' sözlerine yer verildi.

                        Açıklamada, 6 yolcu ve 2 mürettebat taşıyacak teknenin boyunun 8,13 metre, genişliğinin 3,2 metre yakıt hücresinin ise 8 kilovat olduğu ve saatte 7 deniz mili hıza ulaşacağı kaydedildi.

                        Projenin, çok sayıda vakıf ve özel kuruluş tarafından desteklendiği vurgulanan açıklamada, üretimine Tuzla Tersanesi'nde başlanan teknenin Nisan ayında tamamlanarak, İDO çatısı altında Haliç'te yolcu taşıyacağı bildirildi.

                        Yorum yap

                        • #13

                          Konuşmaları yazıya çeviren yazılım

                          Tamamı Türk mühendisler tarafından geliştirilen yazılım, konuşmaları yazıya çevirirken aynı zamanda yazıları da konuşmaya çevirebiliyor.



                          Haber, Herkesin yanında bir sekreter çalıştıracak maddi gücü olmayabilir.
                          Ama bu, birinin sizin söylediklerinizi yazıya dökemeyeceği anlamına gelmiyor.
                          Türk mühendislerinin geliştirdiği yazılım sayesinde bilgisayarınız artık aynı zamanda sekreteriniz.

                          Mektup yazarken ya da bir hakimin raporunu hazırlarken ya da bir radyoloji raporunun okunması ve yazıya çevrilmesi, elektronik ortama aktarılması için kullanılabilecek bir program.

                          Yazılım aynı zamanda, ekrana yazılanları da okuyabiliyor.
                          Kullanıcıların hayatını kolaylaştıran program, görme engellilerin bilgisayar kullanabilmesine de imkan tanıyor.

                          Yazılımın maliyeti, ihtiyaca göre 200 lira ile 2 bin lira arasında değişiyor.
                          Programın yakın zamanda, başta gazeteciler olmak üzere diğer meslek gruplarına yönelik sürümlerinin de piyasa çıkarılması bekleniyor.

                          Yorum yap

                          • #14

                            Bayatlamayan ekmek yaptı

                            Abanç İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Seyhun Yurdugül, savaş ve doğal afetlerde insanların gıda ihtiyacını karşılamak için bayatlamayan ekmek yaptı. Doç.Dr. Seyhun Yurdugül’ün, 27 Kasım 2007’de yaptığı ekmek ilk günkü gibi şeklini ve rengini koruyor.



                            Ekmeklerin kısa sürede bozularak küflenmesi üzerine proje başlatan Doç.Dr. Yurdugül, çalıştığı fakültenin laboratuvarında yıllarca bozulmayan bir ekmek yapmayı başardı. Ekmek hamurunun içerisine bitkisel maddeler ilave eden Doç.Dr. Yurdugül’ün, 27 Kasım 2007’de yaptığı ekmek ilk günkü gibi rengini ve şeklini korurken, su ile ıslatıldıktan sonra yenilebiliyor.

                            Doç.Dr. Seyhun Yurdugül’ün özellikle savaş ve doğal afetlerde zarar gören insanların acil gıda ihtiyacının karşılanması için yaptığı ekmekler aradan yıllar geçse de bozulmadan oda sıcaklığında durabiliyor. Doç.Dr. Yurdugül ekmeğin sertlik problemini aşmak için de yeni projeler üzerinde çalışıyor.

                            Ekmeğin oda sıcaklığında belirli bir ısıda bayatlamaya başladığını belirten Doç.Dr. Yurdugül, "Amaç, oda sıcaklığında ekmeğin bayatlamadan kalabilmesini sağlamaktır. Bunun için normal fırında pişirmeye ilaveten mikro dalga uygulamaları ve bazı bitkisel madde olarak sumak ekşisi ve alıç sirkesi gibi doğal maddelerin ilavesi ile ekmek içerisinde su aktivitesi olarak tanımlanan rakamsal özellik oldukça düşük bir düzeye gelmekte ve bu unsur ekmekte küf gelişimini engellemektedir. Bu ekmekler ne kadar uzun ömürlü olsa da şu aşamada yalnızca acil gıda kavramı içerisinde değerlendirmekteyiz.

                            Afet ve savaş zamanlarında ihtiyaç sahibi vatandaşların gıda ihtiyacını karşılamak için. Sertlik özelliğini de aşmamız gereken bir özellik. Bunun üzerinde de çalışıyoruz. 2007 yılının Kasım ayında yapmış olduğumuz ekmek aradan geçen 3 yıla rağmen hala bozulmadan duruyor" diye konuştu.






                            Yorum yap

                            • #15

                              Mutfak atıklarını biyogaza çevirdiler

                              Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Yenilenebilir Enerji Kaynakları Merkezi (YEKARUM) tarafından geliştirilen reaktör sayesinde üniversitenin yemekhane atıkları biyogaza çevrilerek elde edilen gaz atölye çalışmalarında kullanılmaya başlandı.

                              SDÜ YEKARUM Müdürü Yrd. Doç. Dr. İbrahim Üçgül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, merkez bünyesinde her türlü atığı termal filtre şartlarında biyogaza çeviren reaktör geliştirdiklerini hatırlatarak, reaktörü aktif hale getirdiklerini söyledi.

                              Biyogaz için atık olması gerektiğini ifade eden Üçgül, üniversitenin yemekhanesindeki yemek atıklarını biyogaza çevirmek için de deneme çalışmaları yaptıklarını ve olumlu sonuç elde ettiklerini aktardı.

                              Yemekhanede yemek atıklarını topladıklarını anlatan Üçgül, özel bir sistemle bunları parçaladıklarını ve suyla karıştırdıklarını anlattı.

                              Karışımın, biyogaz reaktörü içinde 37-55 derece sıcaklığa getirildiğini dile getiren Üçgül, malzemenin işlenerek metan gazı üretildiğini bildirdi. Üçgül, biyogazın metandan oluşan bir gaz olduğunu hatırlatarak, bu sistemle sadece biyogaz elde etmediklerini, atıklar biyogaza çevrildikten sonra sıvı ve gaz kısımları ayrılarak gübre de elde ettiklerini vurguladı. İbrahim Üçgül, gübrenin de oldukça verimli olduğunu aktardı.

                              Yenilenebilir Enerji Kaynakları Merkezi olarak alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Üçgül, ''Mutfak atıkları çevreye önemli zararlar oluşturmakta.
                              Hem bu zararın önüne geçmek hem de ekonomiye kazandırmak amacıyla geliştirdiğimiz reaktörde mutfak atıklarını kullanarak biyogaz üretimini gerçekleştirdik'' diye konuştu.
                              Biyogazın doğal gaz ile aynı içeriğe sahip olduğunu ve doğal gazın kullanıldığı her alanda kullanılabildiğini ifade eden Üçgül, biyogazın çeşitli şekillerde kullanılmasının mümkün olduğunu anlattı.
                              Üniversitenin yemek atıklarından elde ettikleri biyogazı atölye çalışmalarında kullandıklarını ifade eden Üçgül, ''Isıtma amaçlı kullanılabilir, aynı şekilde bir gaz motoru ve jeneratör ile elektrik üretiminde kullanılabilir. Biz de elde ettiğimiz biyogazı atölye çalışmalarımızda kullanıyoruz.
                              Böylece hem artı bir enerji harcamıyoruz hem de çevreyi kirleten mutfak atıklarını en iyi şekilde değerlendiriyoruz'' dedi.

                              -YATIRIMCILARA ÇAĞRI-
                              YEKARUM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Üçgül, ülke genelinde yenilenebilir enerji kaynakları konusunda önemli teşvikler sunulduğunu bildirdi.
                              Bu tür çalışmaların yaygınlaştırılması amacıyla Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) bağlı bölge kalkınma ajanslarının bir çok bölgede destek verdiğini dile getiren Üçgül, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansının da özellikle yenilenebilir enerji kaynakları ile çevreye duyarlı projelere destek verdiğini kaydetti. İbrahim Üçgül, bu tür desteklerin yatırımcılar tarafından değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

                              Yorum yap

                              Hazırlanıyor...
                              X