• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Kanserin İlacı Yiyecekler

Gizle
Bu konu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    Hangi bitkiler kanserden koruyor

    Biberiye, brokoli, dut, greyfurt, nar, üzüm ve yeşil çayın kansere karşı koruyucu etkisi olduğu açıklandı.


    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Canfeza Sezgin'in kaleme aldığı “Hangi Kansere Hangi Bitki?” adlı kitap okurla buluştu.

    Sezgin, kitabın ön sözünde, günümüzde kanser tedavisinin başarısının artırılması konusunda çok yoğun çalışmalar yapıldığını, araştırmaların önemli bir bölümünün ilaç geliştirme çalışmalarının oluşturduğunu belirterek, yeni ilaçların geliştirilmesinde karada ve denizde bulunan bitkilerden ve bitkilerde bulunan maddelerden faydalanıldığını vurguladı.
    Bugün kullanılan ilaçların önemli bir kısmının doğal ürünlerden geliştirildiğini ifade eden Sezgin, çalışmalarda doğal ürünler içindeki çeşitli maddelerin kansere karşı etkinliklerinini değerlendirildiğini ve etkili olan maddeler ayrıştırılarak, ilaç geliştirme safhasına alındığını belirtti.

    Kanser tedavisinin, şifalı bitkilerin tıbbi tedavi amacıyla kullanılması yoluyla yapılmasının hiçbir bilimsel fitoterapi (bitkilerle tedavi) otoritesi tarafından kabul edilmediğine dikkati çeken Sezgin, ancak yayımlanan makale ve araştırmalarda, fitoterapik ürünlerin, kemoterapi, hormonal tedavi veya radyoterapi gibi kanser tedavilerinin yanında kullanıldığının belirtildiğini anlattı.

    Sezgin, birçok çalışmanın ilaç-ilaç etkileşimi olduğu gibi ilaç-bitkisel tedavi arasında etkileşim olabildiğini ve tedavinin etkinliğini bozabildiğini gösterdiğini vurgulayarak, bu nedenle kanser tedavisini takip eden onkoloji veya hematoloji uzmanının, alternatif tıp yaklaşımları ile ilgili bilgi sahibi olması gerektiğini kaydetti.

    Bitkiler ve etkili olduğu kanser türleri

    - Aloe veranın, hücre, hayvan ve insan çalışmalarında bağışıklık sistemini düzenleyici etkilerinin bulunması nedeniyle cilt kanserlerinden korunmada yararlı olabileceği düşünülüyor.

    - Arı poleni, akciğer, beyin, kalın bağırsak, lösemi, malign, melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Ayrıca akciğer kanserine karşı koruyucu.

    - Biberiye, akciğer, cilt, kalın bağırsak, lösemi ve meme kanserine karşı koruyucu.

    - Karayılan otu, prostat kanserinin tedavisinde etkili.
    - Brokoli, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak ve meme kanserleri ile mücadelede etkili aynı zamanda bu kanserlere karşı da koruyucu.

    - Buğday çimi, meme kanserinde etkili.

    - Cezayir menekşesi, çeşitli organ kanserleri, lenfoma ve löseminin tedavisinde yardımcı. (Ancak, doktor kontrolü dışında kullanılmaması gerekir.
    Zararlı yan etkiler yapabildiği unutulmamalı)
    - Çemenotu, kalın bağırsak, karın zarı, kemik, lösemi, meme kanserinin tedavisinde etkili.

    - Çörekotu, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, karın zarı, lösemi, lenfoma, meme, pankreas, prostat, yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde yardımcı.

    - Devedikeni, akciğer, baş-boyun, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak, prostat kanserine karşı etkili.

    - Dut, kanser hastalarına destek gıda olarak dikkati çekiyor. Beyaz, kara ve kırmızı dut, yüzyıllardır geleneksel
    Çin ve Japon tıbbında kullanılıyor.

    - Ekinezya, kalın bağırsak ve pankreas kanserinde etkili.

    - Greyfurt, kansere karşı koruyucu etkisi var. Ancak son yıllarda yeni anlaşılan greyfurt-ilaç etkileşimleri unutulmamalı.
    - Isırganotu, prostat kanserinde etkili.


    - Karahindiba, kalınbağırsak, karaciğer, lösemi, malign melanom, meme ve rahim kanserinin tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülüyor.

    - Keten tohumu, kalınbağırsak, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili.

    - Kızılcık, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, meme, prostat, yemek borusu ve yumuşak doku kanserlerinde etkili.

    - Kudret narı, baş-boyun, cilt, idrar yolları ve idrar torbası, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserlerinde etkili.

    - Nar, baş-boyun, kalınbağırsak, lösemi, meme ve prostat kanserlerinde etkili. Narın, ayrıca kansere karşı koruyucu etkisi var.
    - Ökseotu, akciğer, baş-boyun, karaciğer, karın zarı ve meme kanserinde etkili.
    - Sarımsak, meme kanserinde etkili. Sarımsak, ayrıca kalınbağırsak, mide ve prostat kanserlerine karşı koruyucu etkisi bulunuyor.

    - Üzümün, kansere karşı koruyucu etkisi var. Günümüzde üzüm çekirdeği ve kabuğunda bulunan kimyasal maddelerin kuvvetli antioksidan olduğu gösterilmiştir.

    Üzümde bulunan kimyasal maddelerin, kanser, kalp-damar hastalığı, santral sinir sistemi hastalıkları üzerine koruyucu ve tedavi edici özellikleri olduğu saptanmıştır.

    - Yabanmersini, kalınbağırsak ve lösemide etkili.

    - Yeşil çay, akciğer, baş-boyun, beyin, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Siyah çayın fermente edilmemiş hali olan yeşil çayın ayrıca, kansere karşı koruyucu özelliği bulunuyor.

    Hem siyah hem de yeşil çay bol miktarda antioksidan madde içeriyor. İçinde polifenoller daha yüksek oranda olduğu için yeşil çay, siyah çaydan daha faydalı. Yeşil çay, kuvvetli antikanserojen, antioksidan ve kilo kaybettirici bir besin maddesi. Yeni yapılan bir çalışma, yeşil çay ve üzüm ekstraktlarının (Kurutulmuş bitkilerden, özel yöntemler kullanılarak elde edilen, ilaç ham maddesi olarak da kullanılan bitki özleri), kansere karşı birbirlerinin etkilerini artırdığını ortaya koydu.

    - Zencefil, akciğer, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme, mide, pankreas ve yumurtalık kanserinde etkili. Zencefilin kanser hücrelerine etkisiyle ilgili laboratuvar çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalarda, zencefilin akciğer, kalın bağırsak, malign melanom, meme, mide, karaciğer, pankreas, yumurtalık kanseri ile lösemi ve lenfoma hücrelerini öldürdüğü saptandı.

    - Zerdeçal, baş-boyun, cilt, idrar olları ve torbası, kalın bağırsak, meme, mide, pankreas ve rahim ağzı kanserinde etkili. Yeni yapılan çalışmalar, zerdeçalın normal olmayan hücrelerin ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğini ortaya koydu. Zerdeçalın, özellikle kanser hücrelerinin yaşamasını sağlayan enzimin aktivitesini azalttığı belirlendi.”

    Yorum yap

    • #17

      Kanser hakkında hiç bilmediklerimiz

      Tanı ve tedavi imkanlarının her geçen gün gelişmesine rağmen görülme sıklığı artan kanser tedavisinde, medikal tıbbın yanı sıra kontrolsüz kullanılan bitkisel ürünlerin ve vitamin takviyelerinin, kanseri önlemek, durdurmak yerine olası riskleri artırabildiği, tedavinin etkinliğini azaltabildiği ve komplikasyonlara neden olarak ciddi sonuçlara yol açabildiği bildirildi.

      Uzmanlar, beta karotenin özellikle sigara içenlerde akciğer kanseri gelişimini önlemek yerine kolaylaştırdığını, tüm anti-oksidanların potansiyel olarak kemoterapi ve radyoterapinin etkisini azaltabildiğini, kalsiyum-magnezyum-potasyum ve çoğu zaman vitamin karışımları içeren minerallerin özellikle kemik metastazı olan veya kalsiyum yüksekliği bulunan hastalarda sakıncalı olabileceği uyarısında bulunuyor.
      Isırgan otunun, kan pıhtılaşmasını sağlayan hücreler üzerindeki olumsuz etkisinin kemoterapi yan etkileri ile karışabildiği, aşırı sarımsak tüketiminin kanama problemine yol açabildiği için kemoterapi-radyoterapi alanlarda kullanılmaması gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, japon eriğinin ölümcül kanamalara yol açabileceğinden kemoterapi ve radyoterapi etkisini azaltabildiğini belirtiyor. Meme ve rahim kanseri hastalarının soya ve ginseng'ten uzak durması gerekiyor.
      Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bitkisel karışımlar ile vitamin takviyelerinin, kanser ve kanser tedavisi üzerine olumsuz etkileri olduğunu söyledi.
      Kanserden korunmak için bir ilaç olmadığını, tütün kullanımı ya da pasif içicilik, yanlış beslenme, aşırı kilo, fizik aktivite eksikliği, güneş ışığı maruziyeti gibi etmenlerin kansere yol açtığını, bunlardan kaçınılarak kansere yakalanma riskinin ciddi oranda azaltılabileceğini vurgulayan Çelik, sağlıklı kişilerin gereksiz ilaç ve vitamin desteklerinden uzak durması, hasta olan kişilerin hekim bilgisi dahilinde ilaç kullanması gerektiğine işaret etti.
      Çelik, vitamin takviyelerinin temel beslenme ögeleri arasında yer almadığını ve bunların kesinlikle "ilaç" olmadığını ifade ederek, ABD başta olmak üzere birçok ülkede vitamin takviyelerinin kullanımının arttığını söyledi. ABD'de saygın bir kurum olan FDA'nın (Food and Drug Administration, Besin ve İlaç Kurumu) bile bu tip ürünleri denetleyemediğini, onaylamadığını ve tehlikeli olabilecekleri konusunda uyarılarda bulunduğunu dile getiren Çelik, aynı etken maddeyi içeren ürünlerin birçok değişik ambalaj ve marka adı altında satılabildiğini ve içerdikleri miktarların üründen ürüne ya da markadan markaya farklılık gösterebildiğini söyledi.

      -"TEDAVİ SÜRECİNDE, ÖNCESİNDE VE SONRASINDA KULLANILMAMALI"-

      Çelik, bu ürünlerin etki veya yan etkisi konusunda bilimsel olarak bir veri elde etmenin mümkün olmadığına dikkati çekerek, kanser tedavisi öncesinde, esnasında ve sonrasında bitkisel karışımlar-vitamin kapsüllerinin kullanımına "kesinlikle" izin verilmemesi gerektiğini belirtti.
      İsmail Çelik, "Çünkü, bitkisel ürünlerde, içine karışmış toksik maddeler olabileceği gösterilmiştir. Bu ürünlerin saflığı ve güvenilirliği kuşkuludur. Özellikle aktarlardan elde edilen bitkisel ürünlerin, doğrudan doğadan toplanmış ve işlenmemiş olduğu unutulmamalıdır. Dolayısı ile bunlar 'steril' değildir, mantar sporları, çeşitli bakteriler içerebilirler. Kemoterapi altında enfeksiyon riski olan hastalar bu tür ürünleri tükettiklerinde temizlik kurallarına çok dikkat etmelidirler" uyarısında bulundu.
      "Bu ürünlerin, kemoterapi ilaçlarının etkilerinde azalmaya yol açarak hastalığın etkin tedavisini sekteye uğrattığına" dikkati çeken Çelik, "Bu karışımların yan etkileri, kemoterapi yan etkisi zannedilip gereksiz doz azaltımına gidilebilmekte ve tedavinin eksik verilmesine neden olabilmektedir. Sıklıkla kanamaya yol açmaları nedeniyle kanserli hastalarda ciddi kanamalara ve ölüme neden olabilirler" diye konuştu.

      -"BETA KAROTEN, AKCİĞER KANSERİ GELİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR"-
      HÜ Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik'in verdiği bilgiye göre, antioksidanlar ve vitaminlerin olumsuz etkileri bulunuyor. Bunlar içinde yer alanlardan biri olan beta karoten tüketilmesi, özellikle sigara içenlerde akciğer kanseri gelişimini önlemek yerine kolaylaştırıyor. Sigara içenlerin kesinlikle B-karoten almaması gerekiyor.
      Tüm antioksidanlar, potansiyel olarak kemoterapi ve radyoterapinin etkisini azaltabildiğinden tedavi altında antioksidan alınmaması isteniyor. Antioksidan kullanan 200 binden fazla hastanın katıldığı bir analizde, Vitamin A, E ve Beta-karoten kullananlarda ölüm riskinin daha çok olduğu gösteriliyor. Vitamin C ve selenyum için durum belirsizlik gösteriyor. Hekim takviyesi olmadan vitamin A ve E kullanılmaması gerekiyor.
      Kalsiyum, magnezyum, potasyum ve çoğu zaman vitamin karışımları da içeren mineraller, özellikle kemik metastazı olan veya kalsiyum yüksekliği bulunan hastalarda sakıncalı olabiliyor.
      Halk arasında çok faydalı olarak bilinen ısırgan otu, yapılan gözlemlerde kan pıhtılaşmasını sağlayan hücreler üzerinde olumsuz etki yapabiliyor, bazı alerji yaratan ve toksik proteinler içerebiliyor. Karın ağrısı, ishal, ateşe yol açabiliyor. Bu bulgular da kemoterapi yan etkileri ile karışabiliyor.
      Sarımsak aşırı tüketildiğinde veya yoğunlaştırılmış tabletler şeklinde alındığında kanama problemine yol açabiliyor, bazı antiviral ilaçların etkinliğini azaltabiliyor. "Kumadin" adlı ilaç kullanıldığında veya kemoterapi-radyoterapi alındığında sarımsak tüketilmemesi ya da hap olarak alınmaması öneriliyor. Çünkü, kemoterapinin etkinliğini azaltabiliyor.

      -"JAPON ERİĞİ, ÖLÜMCÜL KANAMALARA YOL AÇABİLİYOR"-

      Japon eriği olarak bilinen Ginkgo Biloba, içeriği nedeniyle kanamaya eğilimi artırıyor. Özellikle kanı sulandıran ilaçları kullananlarda (Kumadin-Heparin) ölümcül kanamalar görülüyor. Üründe mevcut olan antioksidan özellikler kemoterapi ve radyoterapi etkisini azaltabilir. Bu ürün ayrıca karaciğerdeki bazı enzimleri etkileyerek, kanser ilaçlarının etkinliğinde azalma ya da yan etkilerinde artmaya yol açabiliyor ve antitümör-antibiotik alanların uzak durması gerekiyor. Kemoterapi ve radyoterapi sırasında Ginkgo kullanılmaması gerekiyor. Koni çiçeği, kirpi otu olarak bilinen Echinacea da karaciğerde yıkılan bazı ilaçların etkinliğini azaltabildiğinden kemoterapi ile birlikte alınması önerilmiyor. Iressa, tarceva, irinotecan, topotecan, siklofosfamid, etoposide, teniposide, taxol, docetaxel, vincristine, vinblastin ilaçlarını kullananların bu üründen kesinlikle uzak durması isteniyor.

      -"MEME VE RAHİM KANSERİ HASTALARI SOYA VE GİNSENG'DEN UZAK DURMALI"-
      Soya ürünleri ise içerdiği isoflavonların östrojenik hormonal etkisi nedeniyle meme ve rahim kanseri olan hastalarda zararlı olabiliyor. Soyada bulunan "genistein" adlı bir madde, tamoksifenin etkinliğini azaltabiliyor. Tamoksifen kullanan meme kanseri hastalarının soya ürünlerinden uzak durması gerekiyor. Soya ürünleri farmakolojik dozlarda bazı ilaçların emilim ve dağılımını da etkileyebiliyor. Yeşil çayın tablet halinde yüksek dozlarda alınması, mide rahatsızlıklarına, ishale ve kramplara yol açabiliyor. Bazı ginseng preparatlarında östrojenik maddeler olduğundan, meme ve rahim kanserli hastaların bunları kullanmaması gerekiyor. Ginseng, bazı ilaçların kan düzeyini azaltabiliyor, bazılarını da artırabiliyor. Iressa, tarceva, irinotecan, topotecan, siklofosfamid, etoposide, teniposide, taxol, docetaxel, vincristine, vinblastin alanların, ginsengden uzak durması gerekiyor. Cüce palmiyenin, içerdiği hormonal maddelerden ötürü meme ve rahim kanseri hastalarının tüketmemesi gerekiyor. Tedavi için hormonal preparatlar alan meme kanserli hastalarının da tedavi etkileşimi olabileceğinden bu üründen uzak durması isteniyor.
      Hipericum perforatum, binbirdelik otu da ilaç etkileşimlerinden dolayı kanser ilacının kan seviyelerini ve etkisini azaltabiliyor. Bunun dışında birçok ilacın etkisini azaltma ya da arttırma yönünde etki edebiliyor. Kemoterapi alan hastaların, bu ürünü kesinlikle kullanmaması gerekiyor.

      -KEMİK METASTAZI OLANLAR, KÖPEK BALIĞI KIKIRDAĞINDAN UZAK DURMALI"-
      Kedi otunun, "Tamoksifen kullananlar ve siklofosfamide, etoposide, teniposit" kullananlarca tüketilmemesi, ezan çiçeği ile gece mumu yağının serum proteinlerine bağlandığı için ilaç etkinliğini değiştirebildiğinden kemoterapi ile birlikte kullanılmaması gerekiyor. Kaya Koruğu, bazı kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azalttığından kemoterapi ile alınmaması ve karaciğer sorunu olanlarca kullanılmaması isteniyor. Özellikle karaciğer toksisitesini arttırabiliyor. Yaban mersinini, kanama problemi olanların, kemoterapi-radyoterapi alanların, "kumadin" kullananların tüketmemesi gerekiyor. Siyah üzüm çekirdeği, yüksek dozlarda alındığında bazı ilaçlarla etkileşebiliyor. Bu nedenle, "Iressa, tarceva, irinotecan, topotecan siklofosfamid, etoposide, teniposide, taxol, docetaxel, vincristine, vinblastin ve platin" kullananlarca alınmaması vurgulanıyor. Köpekbalığı ve sığır kıkırdağı, kalsiyum yüksekliğine yol açabiliyor. Özellikle kemik metastazı olan hastalar ya da vit-D, kalsiyum kullanan hastalarda sakıncalı olabiliyor. Bulantı, kusma, mide rahatsızlığı, hipotansiyona ve alerjik reaksiyona yol açabiliyor. Sekiz farklı karışımdan oluşan Pc-Spes, içeriğinden ötürü östrojen ve diğer bazı maddelerle kontamine olabiliyor. Jinekomasti, libido azalması, mide rahatsızlıkları, kramplar, damar pıhtılaşması, ishal, kalp problemleri, sıcak basmasına yol açabiliyor. Pc-Spes'in herhangi bir amaçla kullanılmaması gerekiyor. Zakkum, mevcut hali ile kanser tedavisinde kullanılmamalıdır. Olumlu etki yaptığına dair bilimsel veri bulunmuyor.

      -"AKUPUNKTUR'UN DOĞRUDAN KANSER TEDAVİSİNDE YERİ YOK"-

      Akupunktur'un, doğrudan kanser tedavisinde yeri bulunmuyor. Vücuda bir iğne girmesi söz konusu olduğu için, kan ve pıhtılaşma hücreleri düşükken uygulamanın yapılmaması gerekiyor. Aromaterapi, masaj ve yoga, meditasyon ile egzersiz gibi yöntemlerde de kemik metastazı olan hastalarda kırıklara yol açabileceğinden dikkatli olunması tavsiye ediliyor.

      Yorum yap

      • #18

        Aspirin kanser riskini azaltıyor

        İngiliz Oxford Üniversitesi'nin araştırmasına göre yatmadan önce sütle birlikte alınan çeyrek aspirin tüm kanser türlerinde yakalanma riskini yüzde 20 oranında azaltıyor


        İngiltere'de yapılan bir araştırmada, aspirinin kalp krizi ve kanser riskini azalttığına dair tezler incelemeye alındı.
        Oxford Üniversitesi'nde yapılan araştırmadan çıkan ilginç sonuç ise her gün yatmadan önce sütle alınan çeyrek aspirinin, orta yaşlarda kansere yakalanma ihtimalini yüzde 20 düşürdüğü yönünde oldu.

        Sonuç tüm kanser türleri için geçerli

        Çok düşük dozda alınan aspirinin faydalarının yan etkilerinden fazla olduğunun altı çizilen araştırmaya göre, aspirinin bu olumlu etkisi tüm kanser türleri için geçerli. Ancak uzmanlar akciğer ve gırtlak kanserine yakalanma riskinin aspirin kullanımıyla riski yüzde 60 oranında azaldığını söylüyor.

        Sütteki kalsiyumun aspirinin etkisini artırdığı belirtiliyor. Dört yıl süren çalışmayı 25 bin 570 kişi üzerinde yaptıklarını belirten Profesör Peter Rothwell, "Araştırmamızda gördük ki aspirin sadece kanser riskini azaltmıyor. 45 ile 70 yaş arasında günde bir aspirin almak, bu yaş aralığında kalp krizi veya başka herhangi bir hastalıktan ölme riskini de yüzde 10 oranında azaltıyor" dedi.

        Yorum yap

        • #19

          Tümörü Yakarak Yok Etti

          Mikrodalga Ablasyon Yöntemini Pankreas Kanseri Hastasında Başarıyla Uygulandı.

          Adana'daki özel bir hastanede görevli Radyoloji Uzmanı Doç.Dr. Mehmet Ali Purbager, karaciğer, akciğer ve böbrek tümörlerinin tedavisinde kullanılan mikrodalga ablasyon yöntemini (elektron akımıyla tümörlerin yakılması) pankreas kanseri hastasında da başarıyla uyguladı.

          Belirtileri olmadan hızla ilerlemesi nedeniyle sinsi olarak tanımlanan pankreas kanseri hastası 74 yaşındaki Ferhat Akgöllü üzerinde Doç.Dr. Mehmet Ali Purbager, mikrodalga ablasyon yöntemini denedi. Akgöllü'nün sağlık durumunun iyi olduğunu ve tümörün başarıyla yok edildiğini belirten Doç.Dr. Purbager, yöntemin yurt dışında ve Türkiye'de az sayıda merkezde karaciğer, akciğer ve nadiren böbrek tümörlerinde uygulandığını söyledi.

          Tümör ablasyon yönteminin deneyimli radyologlar tarafından uygulandığını belirten Doç.Dr. Purbager, "Kanserli hastaların tümörlerinin tedavisinde cerrahi yöntem öncelikle uygulanan yöntem olup ancak tümörün yeri, komşu organlarla ilişkisi ve hastanın genel durumu nedeniyle ameliyat edilemeyen kitlelerde embolizasyon ve RF ablasyon yöntemleri kullanılabiliyor" dedi. Doç.Dr. Mehmet Ali Purbager, RF ablasyon yönteminin daha gelişmiş şekli olan mikrodalga sisteminin yeni uygulamaya başlandığını, bu yöntemin daha hızlı, daha güvenli, tedavi başarısının daha yüksek olduğunu, dünyada ve Türkiye'de sayılı merkezlerde yapıldığını söyledi.

          İLK KEZ UYGULANDI
          Yöntemin dünyada ilk kez pankreas kanseri bir hastada uygulandığını iddia eden Doç.Dr. Purbager, operasyon ile ilgili şu bilgileri verdi:

          "Mikrodalga ablasyonda özel bir yöntemle elektrotlar tümörün içine yerleştiriliyor ve tümöre akım verilmesiyle yakılıyor. Bu işlem yapılırken hastanın tümörlü bölgesi lokal anestezi ile uyuşturuluyor. RF de mikrodalga da bu şekilde uygulanıyor. Mikrodalga ablasyonda yakılacak alana daha ayrıntılı müdahale edilebiliyor ve daha gelişmiş bir yöntem. Yöntem yurt dışında ve ülkemizde sayılı merkezlerde uygulanıyor. Genellikle akciğer ve karaciğer ile nadiren böbrek tümörlerinde uygulanıyor. Bu güne kadar pankreas kanserinde bu yöntem uygulanmamıştı. İlk kez pankreastaki tümöre bunu uyguladık. 74 yaşındaki hastamıza 10'ar dakikalık 3 seansta yaptığımız operasyon başarıyla tamamlandı ve sağlık durumu şu anda çok iyi. Yöntemin bu alanda geliştirilmesiyle birlikte birçok kişiye umut olabilir."

          Şiddetli ağrılarla hastaneye başvuran ve geçirdiği operasyonun ardından kendisini çok iyi hissettiğini belirten Ferhat Akgöllü ise doktorlarına teşekkür etti.

          Yorum yap

          • #20

            Kanseri Saptayan Test Piyasaya Çıkıyor

            Amerikan Ecza Devi 'Johnson And Johnson' En Küçük Kanserli Hücreleri Bile Saptamaya Muktedir Bir Kan Testinin Ticarileştirilmesi İçin Massachusetts Hastanesi ile Anlaşmaya Vardıklarını Duyurdu.
            Amerikan ecza devi ''Johnson and Johnson'' en küçük kanserli hücreleri bile saptamaya muktedir bir kan testinin ticarileştirilmesi için Massachusetts Hastanesi ile anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Şirkete bağlı Veridex'in strateji ve yeni teknolojiler sorumlusu Robert McCormack, ''Bu yeni teknolojinin kanserli hücreleri saptama ve sayılarını belirlemek için uygulaması kolay bir test sunma potansiyeli var'' dedi ve söz konusu teknolojinin ayrıca biyolojik niteliklerini ortaya koyabileceğini de kaydetti. McCormack, yazılı açıklamasında, bu hücrelerde bulunan bilgileri laboratuvar ortamında toplamanın tedavi seçimine ve hatta hastaların buna nasıl cevap vereceklerini görmeye yardım edebileceğine işaret etti.

            Yorum yap

            • #21

              Nişasta bazlı şekerde büyük tehlike

              Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, şekerleme, bisküvi ve çikolatalar ile pek çok gıda ürünlerinde kullanılan, nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) kansere davetiye çıkardığını belirterek, NBŞ'li ürünlerin kullanılmaması yönünde aileleri uyardı.



              Gök, yaptığı yazılı açıklamada, halk sağlığını tehdit eden tatlandırıcıların, yetişen yeni neslin geleceğini tehlikeye attığını kaydetti. Dünyada, “sağlığa zararlı gerekçesiyle” yasaklanan tatlandırıcıların, her yıl yüzde 50 oranında kota artışıyla Türkiye'ye sokulduğunu ifade eden Gök, şunları kaydetti:

              “Başta aspartam olmak üzere, nişasta bazlı şeker ve çoğunluğunu çocukların tükettiği şekerleme, bisküvi, çikolatalar ile pek çok gıda ürünlerinde kullanılan NBŞ'ler kansere davetiye çıkarıyor. Sakın 'ben mısır şurubu tüketmiyorum' demeyin. İçtiğiniz kolada, meyve suyunda, gazozda, yediğiniz çikolatada, tatlıda, kekte, pastada, dondurmada kısacası yüzlerce üründe mısırdan elde edilen şeker kullanılıyor. Çocuklarımız büyük tehlike altında.”

              ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede “Siklamat” adı altındaki yapay tatlandırıcıların yasaklandığını belirten Gök, NBŞ'lerin şeker pancarına alternatif olmayacağını vurguladı.

              Yorum yap

              • #22

                Prostat kanserini durduran antibiyotik

                Finlandiyalı bilim insanları gıda sanayide kullanılan "monensin" adı verilen antibiyotiğin prostat kanserinin yayılmasını önlediğini tespit etti.

                Finlandiya Turku Üniversitesi ve VTT Teknik Araştırma Merkezi'nde yapılan araştırmada, prostat kanseri hücrelerinin artmasında 5 bin ilaç ve mikromolekülün etkisini incelerken, monensinin oldukça yararlı olduğunu ortaya çıkardı.

                Araştırmacılar monensinin testosteron reseptörünü azaltarak ve DNA hasarını tetikleyerek, kanserli hücreleri öldürdüğünü ortaya çıkardı. Monensinin hücre ölümünde androjenlerin etkisini baskılayan antiandrojenlerle kombine etkisi olduğu da belirlendi.

                Çalışma geçtiğimiz yıl Molecular Cancer Therapeutics dergisi Aralık sayısında yayımlandı.

                Prostat kanseri, akciğer kanserinden sonra dünyada erkek popülasyonunda ikinci ölüm nedeni. Her yıl 300.000 erkek hastanın prostat kanserine bağlı yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.

                ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                Prostat kanseri, idrar yoluyla teşhis edilecek
                İngiliz bilim insanları, prostat kanserini idrar testiyle hemen teşhis edebilecek bir yöntem geliştirdi.

                Surrey Üniversitesi uzmanları, prostat kanseri hastalarında görülen EN2 isimli maddenin idrar testinde tespit edilebileceğini belirtti.

                288 erkek hasta üzerinde denenen yöntemin başarılı olduğunu belirten Profesör Hardev Pandha, "Kan testi veya hastalarımızı utandıracak diğer test yöntemleri yerine idrar testiyle hemen teşhis koymak, erkekleri çok sevindirecek" dedi. Yeni yöntemin, 18 ay sonra uygulamaya konulması bekleniyor.

                Yorum yap

                • #23

                  Paylaşım için teşekkürler

                  Yorum yap

                  • #24

                    Collo1 kardeşim, eline sağlık...

                    Collo1 kardeşim, kanserle ilgili bayağı bir döküman yayınlamışsın, eline sağlık. Özelikle sütle alınan Aspirinin yararları ilgimi çekti...
                    Next 2000X CIS Plus - Diseqc Motor
                    Next 5000X CI - Turksat, Hotbird

                    "Eli ile çalışan işçidir, eli ve aklı ile çalışan ustadır; eli aklı ve ruhu ile çalışan sanatkardır."

                    "Nice insanlar gördüm, üstünde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok." Mevlana


                    "Sevap kazanmak iyilik yaptığının hayır duasıyla, günah kazanmak zarar verdiğinin bedduasıyla olur."

                    [email protected]

                    www.konyahasanseyh.com (Lütfen tıklayınız!)

                    www.pagosking.com (Lütfen tıklayınız)

                    Yorum yap

                    • #25

                      Kansere darbe indirilecek

                      Prof. Dr. Mehmet Toner ve ekibi, basit bir kan testiyle, milyarlarca kan hücresi arasında kanserli hücreleri tespit eden mikroçip geliştirdi.


                      Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi ve Harvard Üniversitesi Massachusetts General Hastanesi Biyomikroelektromekanik Sistemleri Merkezi Direktörü Prof. Dr. Mehmet Toner, geliştirdikleri mikroçip sayesinde kanserli hücrelerin kolaylıkla tespit edilebildiğini açıkladı.

                      Amaç kanseri kronik hastalığa dönüştürebilmek

                      Kanser hastaları takip edildiği takdirde hastalığın AIDS gibi kronik hastalığa dönüştürülebileceğini belirten Toner, "Bunu likit biyopsi ile yapıyoruz. Likit biyopsi çünkü kanı inceleliyoruz. Kansere pencere açmışız, bakabilme imkanımız var. Öldüren hücreleri bulabilirseniz kanseri takip edebilirsiniz." dedi.

                      Kanserli hücreler çipte kalıyor

                      Toner, çipin nasıl çalıştığını da şöyle anlattı: "Kanda 100 milyar hücre içinde kanserli hücreleri tespit ediyor. Çipe kan aktarılıyor. Çipin içinde 10 mikron yani saç kalınlığının 10'da biri büyüklüğünde mikroskopik yapılar var. Sanki çamaşır makinesindeymiş gibi, kan çipin içine bir ucundan giriyor, sürekli dönerek ilerliyor ve diğer ucundan çıkıyor. Çipin içinde zamk var ve sadece kanserli hücreler o zamka yapışıyor. Diğer hücreler çıkıp gidiyor. 100 milyar hücreden sağlam olanları gidiyor, geriye 50-100 tane artık kaç tane varsa kanserli kan hücresi üstünde kalıyor." dedi.

                      Test sonucu ile doğru hastaya doğru tedavi

                      Mikroçipli kan testiyle, doğru ilacın doğru hastaya ve doğru zamanda verilmesi mümkün olacak. Böylece tedavinin etkinliği artacak. Test sayesinde hastanın kanındaki kanserli hücrenin artış ve azalışları takip edilebilecek. Gerektiğinde tedavi değişikliğine gidilebilecek. Kanser hücrelerinin genetik yapısı tespit edilerek yeni ilaçların geliştirilmesine de olanak doğacak.

                      Erken teşhis 8-10 yıl sonra

                      Tabii en önemli hedef erken teşhis. Erken teşhisle ilgili çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Toner, "Erken teşhis konuları çok hassas ve daha uzun vadeli uygulamaya sokulabilecek konular. 10-20 bin kişilik çalışmaları alan bir konu. Erken teşhis en erken 8-10 yıl sonra mümkün olabilir" dedi.

                      10 kanserli hastadan 9'unun kanserin yayılması nedeniyle öldüğünü kaydeden Prof. Dr. Toner, "Hasta, hastalığı erken teşhis edilirse yüzde 90, geç teşhis edilirse yüzde 10 yaşıyor. Pankreas, akciğer kanserleri en zor hastalıklar. Kanser büyüdükten sonra haberimiz oluyor. Erken teşhis edersek sonuç muhteşem oluyor." dedi.

                      Mikroçip 2 yılda hazır

                      Araştırmaların akciğer, prostat ve meme kanserleri üzerinde sürdüğünü anlatan Prof. Dr. Toner, mikroçipin araştırmalarının tamamlanıp, bir ürün haline getirilerek tüm dünyada kullanılabilir hale gelebilmesi için 2 yıllık bir sürece ihtiyaç olduğunu söyledi.

                      Mehmet Toner

                      Profesör Mehmet Toner 1958'de İstanbul'da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra ABD'nin saygın üniversitelerinden MIT'de (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) doktorasını tamamladı. Bugün Harvard ve MIT üniversitelerinde doktora öğrencilerine ders veren Toner'in, kriyobiyoloji ve biyomedikal alanlarında çok sayıda kitap ve makalesi var.

                      Yorum yap

                      • #26

                        Kanserli hücreler kendi kendini yok edecek!

                        Kanserli hücrelerin kendi kendini yok etmesi sağlandı.

                        Kuzey İrlanda'nın Belfast Quenn's Üniversitesi bilim insanları, göğüs kanseri hücrelerinin laboratuvar ortamında kendi kendilerini yok etmelerini sağlayan bir yöntem geliştirdi.

                        Uzmanlar, geliştirdikleri küçük genleri insan saç telinden 400 kat daha küçük olan nanopartikülün içine yerleştirdi. Bu genler daha sonra göğüs kanserli hücrelere enjekte edildi.

                        Küçük genlerin (iNOS), sağlıklı göğüs hücrelerine zarar vermeden kanserli hücreleri de salgıladıkları zehirli nitrik oksit ile yok ettikleri saptandı.

                        Uzmanlar, "Yerleştirdiğimiz genlerle radyoterapi ve kemoterapi sürecinde ortaya çıkan yan etkilerin azalacağını düşünüyoruz" dedi.

                        Yorum yap

                        • #27

                          Kanserle mücadele birliği

                          Avrupalı bilim adamlarının kanserle mücadelede birlikte çalışacağı bir proje başlatıldı.

                          Avrupa Birliği tarafından finanse edilecek projeye 12 milyon avro ayrıldığı açıklandı.

                          Eurocan Platformu isimli projeyi İsveç'te bulunan Karolinska Enstitüsü koordine edecek.

                          Karolinska Enstitüsü'nden yapılan yazılı açıklamada, Avrupa'daki 28 kanser araştırma kurumunun proje çerçevesinde kanserle mücadelede işbirliği yapacağı belirtildi.

                          Projenin başkanlığını yürütecek olan Karolinska Enstitüsü'nde görevli Prof. Ulrik Ringborg yaptığı açıklamada, kanserden kaynaklanan hastalıkların dünyada hızla yayıldığını ve ölüm nedenleri arasında üst sıralara çıktığını vurgulayarak, bu nedenle bu hastalık konusunda koordineli bir çalışmaya gereksinim bulunduğunu kaydetti.

                          Kanser araştırma projesine İsveç, Danimarka, Norveç, Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Macaristan, Hollanda, Belçika ve İngiltere'den bilim adamlarının katılacağı ifade edilerek, ulaşılan sonuçların merkezlerde birlikte değerlendirileceğine dikkat çekildi.

                          Eurocan Platformu'nun ilk toplantısını bugün Stockholm'de yapacağı bildirildi.

                          Yorum yap

                          • #28

                            Çok sıcak ve hızlı yemek kanseri tetikliyor

                            Mide kanseri ile beslenme ilişkisinin araştırıldığı çalışmada, yemekleri çok sıcak yemenin 3.3, çok hızlı yemenin 5.4 kat risk yarattığı belirlendi.




                            Mide kanseri ile beslenme ilişkisinin araştırıldığı çalışma, yiyeceklere fazla tuz eklenmesinin 4.2, gün aşırı tuzlu ayran tüketiminin 1.8, tuzlu tereyağının 1.5, her gün ve her öğün turşu yenilmesinin 7 kat; sucuğun haftada 1-2 kez tüketilmesinin 3, haftada 1-2 kez hamur tatlısı tüketilmesinin 7.5 kat risk taşıdığı belirlendi.

                            Yeşil yapraklı sebzeler mide dostu

                            Çalışmada, yeşil yapraklı sebzelerin, soğan ve sarımsağın günde bir kez tüketilmesinin ise mide kanseri riskini azaltığı, helikobakter piloriden korunulması ve tanı halinde mutlaka tam tedavinin şart olduğu ifade edildi. Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Onkoloji Hastanesi Başhekimi ve Medikal Onkolog Prof. Dr. Şuayib Yalçın, beslenme şekli ile mide kanserinin birbiri ile ilişkili olduğunu söyledi.

                            Mide kanserinde tedavi seçeneklerinin kısıtlı olduğunu, bu nedenle koruyucu hekimliğin önem kazandığını vurgulayan Yalçın, beslenme şekli, yaşam tarzı değişikliği ve tütün kullanımının sonlandırılması ile riskin önemli ölçüde azaltılabileceğini ifade etti. Yalçın, mide kanseri tanısı konmuş yetişkinlerin beslenme ve yaşam tarzına ilişkin alışkanlıklarının mide kanseri riski üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmada önemli sonuçlar elde edildiğini belirtti.

                            En sık görülen hastalıkların başında gastrit ve ülser var

                            Çalışmada, tüm katılımcılara beslenme alışkanlıklarını ve besin tüketim sıklığını saptayacak nitelikte bir anket uyguladığını belirten Yalçın'ın verdiği bilgiye göre, katılımcılar çalışmadan 3.5 ay önce tanı konulan hastaları
                            kapsıyor. Çalışmada, tanı almadan önce mide kanserli hastaların yüzde 55.7'sinde bir ya da daha fazla tanı konmuş mide hastalığının varlığı dikkat çekiyor. En sık görülen mide hastalıklarının başında yüzde 50.9 gastrit ile yüzde 44.1 ülser geliyor. Mide kanserli hastaların yüzde 12.3'ününe, kontrol grubundakilerin ise yüzde 8.5'inin ailesinde mide kanseri öyküsü bulunuyor.

                            Sigara ve alkole dikkat

                            Çalışma grubunda sigarayı bırakan ve hala içen kişilerin yüzde 59,4'ünün, 13-23 yıl boyunca günde 13-22 adet sigara içtikleri belirtiliyor. Kontrol grubundakilerin yüzde 55,7'sinin de 11-23 yıl 8-12 adet sigara içtiği ifade ediliyor.

                            Öte yandan, her iki grupta alkol kullanma oranları çok fazla olmamakla birlikte, mide kanserli hastaların tükettikleri alkol miktarının kontrol grubundakilerden anlamlı derecede fazla olduğu vurgulanıyor.

                            Fazla tuz mide kanserini tetikliyor
                            Çalışmanın en dikkat çekici sonuçları ise şöyle:

                            - Çok hızlı yemek yemek, mide kanseri riskini yaklaşık 5.4 kat arttırıyor.

                            - Yemekleri çok sıcak yemek, istatistiksel açıdan önemsiz olmakla birlikte 3.3 kat risk yaratıyor.

                            - Yemeklerin tuzlu yenilmesi, tuzsuz yenilmesine oranla mide kanseri riskini anlamlı derecede yükseltiyor. Bu nedenle, sofrada tadına bakmadan yiyeceklere tuz eklenmesi riski yaklaşık olarak 4.2 kat artırıyor.

                            - Mide kanseri açısından gün aşırı tuzlu ayran tüketimi 1.8, tuzlu tereyağı 1.5 riske yol açıyor.

                            Her öğün turşu riski 7 kat artırıyor

                            - Tuzlu çekirdek her gün tüketilen bir yiyecek olmamasına karşın, gün aşırı tüketilmesi halinde riski yaklaşık 1.3 artırırken, her gün ve her öğün turşu yenilmesi de 7 kat risk yaratıyor.

                            - Günde bir kez kırmızı et tüketilmesi mide kanserine yol açabiliyor. Özellikle, işlenmiş et ürünü olan sucuğun haftada 1-2 kez tüketilmesi ortalama 3 kat risk yaratıyor.

                            - Çalışmada, şeker kullanımına da dikkat edilmesi tavsiye ediliyor. Haftada 1-2 kez hamur tatlısı yenilmesi, mide kanseri açısından 7.5 kat risk taşıyor.

                            - Sık tüketim açısından kolalı içecekler riski yaklaşık 3.4 ve gazlı içecekler 6 kat artırıyor.

                            Soğan ve sarımsak riski azaltıyor

                            Yeşil yapraklı sebzeler, soğan ve sarımsağın günde bir kez tüketilmesi, mide kanseri riskini azaltıyor. Mide kanserinden korunmak için, turşu, salamura yiyecekler ve hazır çorba gibi çok miktarda tuz içeren yiyeceklerden uzak durulması, peynir gibi çok tuzlu yiyeceklerin tuzsuzlarının tercih edilmesi öneriliyor. Şeker ve şekerli yiyeceklerin mümkün olduğunca az tüketilmesi, vücut ağırlığının korunması tavsiye ediliyor. Diyette tuz ve tuzlu besinlerin tüketiminin azaltılması, sebze ve meyve tüketiminin arttırılması, sigaranın bırakılması ve helikobakter piloriden korunulması ve tedavi edilmesi gerekiyor.

                            Yorum yap

                            • #29

                              Kanserle savaşan 5 yiyecek

                              Yapılan araştırmalar doğru yiyecekleri yiyerek kanserli hücre gelişiminin önlenebileceğini gösteriyor. Besin bilgilerinizi geliştirin. Kanserle savaşan bu yiyecekleri açıklıyorum...

                              Yeni araştırmalar yalnızca mikroskop altında görülebilen küçük kanser hücrelerinin olduğu mikroskobik kanserin çok yaygın olduğunu söylüyor. 40 yaşlarındaki kadınlar üzerinde yapılan son bir araştırmada yüzde 40’ında mikroskobik meme kanseri olduğu ortaya çıktı. Daha şaşırtıcı olan ise insanların neredeyse tamamında 70’li yaşlarında tiroid bezlerinde mikroskobik kanser bulunacak olması... Mikroskobik bir tümör iki haftada orijinal boyutunun 16.000 katı kadar büyüyebilir.

                              Ancak, ABD’de bulunan Damar Gelişimi Vakfı’nın yaptığı yeni bir araştırmaya göre kanseri, büyümeye başlamadan durdurabilirsiniz. Bu yeni önleyici yaklaşıma antianjiyogenez deniyor. Anti-anjiyogenez, yeme alışkanlığınızı değiştirerek içsel faktörlerinizi de değiştirebilir ve böylece kanser hücrelerinin büyüyüp çoğalmasını engelleyebilirsiniz. Doğru porsiyon ve sıklıklarda yenildiğinde bazı yiyecekler kanserle savaşıcı özellik sağlayabilir. İşte kanser gelişimini engelleyebilecek 5 yiyecek...


                              1. Çin Lahanası: Çin lahanası; brokoli, karnabahar ve brüksel lahanasının da içerdiği güçlü bir kanser savaşçısı olan brassinin içerir. Çin lahanasının bütün yararlarını görebilmek için haftada 3 kere yenmelidir.
                              2. Pişmiş Domates: Pişmiş domatesin, çiğ domatese oranla daha çok kanserle savaşıcı özelliği vardır. İkisinde de likopen bulunur ancak, domatesi ısıtmak likopenin kimyasal yapısını değiştirir ve yararları vücudunuza daha hazır bir şekilde sunulmuş olur. Haftada 2-3 (yarım bardak) porsiyon pişmiş domates yenmelidir.


                              3. Dilbalığı: Bu balık bol miktarda omega-3 yağ asitleri ve az miktarda civa içerir. Haftada 3 kere, 170 gram dilbalığı tüketmek yeterlidir.


                              4. Çilek: Çileğin içindeki antioksidanlar kanserle savaşmaya yardımcı olur. Suyunu da sayarsak, günde bir bardak tüketilmelidir.


                              5. Enginar: Enginarda 3 farklı kanser savaşçısı molekül vardır. Günde 1/4 bardak enginar kalbi tüketebilirsiniz.

                              En popüler kanser savaşçısı yiyecekler

                              Yediğiniz yiyeceklerin kanser riskinizde çok büyük etkileri olabilir. Doğrusu, doğa ana bize anti-kanser ilaçlarla bağlantılı olarak araştırılan molekülleri içeren birçok meyve sebze ve baharat sunmuştur. İşte, bolca tüketmeniz gereken yiyecekler...


                              Papaya
                              Papayada, domatesin de içerdiği kanser düşmanı fitokimyasal olan likopen bulunur. Ancak, papaya başka bir kanser savaşçısı daha içerir; karotenoid grubundan beta-kriptoksantin (bitkisel bir tür kimyasal). Karotenoidler serbest radikallerle savaşarak hücreleri ve zarları hasar ve hastalıklara karşı korumaya yardımcı olurlar. Araştırmalar haftada bir veya daha çok papaya yemenin rahim kanseri riskini azalttığını gösteriyor.


                              Karides
                              Karides, tümörlü hücrelerin büyümesini engelleyen ve kanserle savaşmaya yardımcı olan omega-3 yağ asitleri açısından zengindir. Araştırmalara göre, günde 8 veya 9 karides yemek meme kanseri riskinizi azaltabilir. Karides yerine, somon, mezgit, dilbalığı ve sardalya gibi omega-3 bakımından zengin herhangi bir deniz ürününü tercih edebilirsiniz.


                              Kaju
                              Bu fıstıkta, tümörlerin büyümesini engelleyen ve kanser hücrelerinin bölünmesini önleyen flavanoller sınıfından proantosiyanidin bulunur. Bazı incelemelerde günde 12 tane kaju yemenin kolon kanseri riskinizi azaltabileceği ortaya çıktı.


                              Pancar
                              Pancarın zengin kırmızı rengi içinde barındırdığı kanser savaşçısı antioksidan betalainden gelir. Betalainler tümörlerin büyümesini engeller ve kanserli hücre bölünmesini önler. Araştırmacılara göre günlük beslenme programınıza çeyrek bardak pancar eklemek (yaklaşık 3 veya 4 pancar dilimi) böbrek kanseri riskini azaltabilir.


                              Yumurta: (yumurta sarısı), baklagiller, avokado, soya fasulyesi ve kuruyemişler; bunların hepsi, yağ ve karbonhidrat metabolizması için gerekli olan kimyasalı; biyotini içerir. Biyotin eksikliği, (çok fazla antibiyotik alınması veya yetersiz beslenme sonucu oluşur) yüz veya kafa derisinin kurumasına veya deri iltihabına neden olur. (Biyotin eksikliği ayrıca saç ve tırnaklarınızın zayıf ve kırılgan hale gelmesine neden olabilir.)


                              Somon: Somon balığı, kendisine pembe rengini veren ve cilt esnekliğine iyi gelen bir karotenoid olan astaksantin ile cildinizin ve saçlarınızın daha genç ve sağlıklı görünmelerini sağlayan DHA-omega-3 içerir.


                              Yeşil Çay:
                              Polifenoller, foto yaşlanmaya (çevresel faktörlerin özellikle de ultraviyole ışınlarının etkisi ile deri yaşlanması) karşı koruyan ve epidermisi (üst deri) kalınlaştıran serbest oksijen radikal temizleyicileri içerir. Hem ağız yoluyla alınabilir hem de cilde uygulanabilir. Güneş yanıklarına da iyi gelebilir.


                              Nar: Epidermisi kalınlaştırmasının ve daha faza kollajen ve elastin üretmek için fibroblast (bağ dokusunun ana hücreleri) yaşamını uzatmasının yanı sıra nar, yaraların iyileşmesini hızlandıran antioksidanları içerir.


                              Domates:
                              Domatesin içindeki besleyici maddeler güneş yanığı oluşması riskini azaltır. Bu yüzden yazın tatile çıkmadan önce bol bol domates tüketin. Domatesten önce, örneğin ceviz gibi biraz lipitle [yağ] birlikte domatesin içindeki aktif içerikler emilir. Bunun sebebi içerdiği likopenden olabilir ancak, içindeki aktif içeriği bilmiyoruz bu yüzden domatesi yalnızca likopen kaynağı olarak görmeyin.


                              Öncelikle ereksiyon hakkında varılan yanlış kanıyı düzelteceğim. Rolü olsa da, ereksiyona asıl neden olan testosteron değildir. Gerçek şu ki, ereksiyon vücutta aynı anda devam eden birçok şeyden dolayı olur.

                              Penisin sertleşmesinin başlıca nedeni cinsel içerikli internet siteleri değil, zincirleme bir reaksiyon başlatan ve en sonunda penise giden damarları rahatlatan, damarları çevreleyen hücreler üzerindeki reseptörlerdir. Bu reaksiyon, vücudumuzdaki kısa ömürlü gaz olan nitrik oksit aracılığıyla olur. Nitrik oksit genellikle bütün atardamarlarımızı kaplayan endotel tabakası tarafından oluşturulur.

                              Az miktarda bile olsa duvarların birazcık zorlanmasıyla ince bir tabaka oluşur ve nitrik oksit seviyesi düşer böylece otobüse koşmak gibi birazcık fazladan kana ihtiyacınız olduğunda damarlar genişleyemez.

                              Yorum yap

                              • #30

                                Cilt kanserine karşı elektronik yara bandı

                                İngiliz bilim insanları cilt kanserini tedavi edecek elektronik yara bandı geliştirdi. “Ambulight PDT” isimli bant yaydığı ışık sayesinde kanserli hücreleri yok ediyor.



                                İskoçya'da yaşayan 59 yaşındaki Muriel Lowe'a geçtiğimiz yıl Şubat ayında deri kanseri teşhisi kondu. Doktoru Lowe'u Dundee Üniversitesi Dermatoloji Bölümü Profesörü James Ferguson'a yönlerdirdi.

                                Ferguson'un icat ettiği Ambulight'ı kullanmaya başlayan Lowe'a 3 ay sonra testler yapıldı. Sonuç başarılıydı, kanserli hücrelerin tamamı yok olmuştu.

                                Nasıl kullanılıyor
                                Devrim niteliğindeki Ambulight, kullanılmadan önce deri üzerine ilaç sürülüyor. Aletin 'pop' denilen parçası kremli bölgeye yerleştiriliyor. Hastanın 3 saat boyunca ışın tedavisi alıyor. Krem deri tarafından emiliyor. Bu esnada hastda günlük hayatına devam edebiliyor. Çünkü cihaz hastanın hareketini kısıtlamıyor.

                                Cep telefonu büyüklüğündeki cihazın fiyatı 100 pound yani 250 TL. Aletin mucidi Profesör James Ferguson, "Bu alet ile deri kanseri ameliyatlarının önüne geçebileceğimizi umuyorum" diye konuştu.

                                Bayraktar: Yöntem mutlaka hastane şartlarında uygulanmalı

                                Ferguson'ın cihazda kullandığı ışın tedavisinin ismi, hastanelerde yıllardır uygulanan fotodinamik terapi. Yöntemle ilgili bilgi veren Acıbadem Bakırköy Hastanesi'nden Dermatoloji Uzmanı Belma Bayraktar, "Fotodinamik terapide kanserli bölgeye özel ışını alabilecek bir krem sürülür. Belirli bir süre beklendikten sonra sorunlu bölge ışık tedavisine alınır ve oradaki doku harap edilir. Ancak bu yöntem melonom dışı deri kanserlerinde, yani güneşin ve yaşın etkisiyle oluşan kanser öncüsü olan değişimlerde ve bazal hücreli kanserlerde uygulanır. Bu cihazın da, fotodinamik yöntemin daha geliştirilmiş hali olduğunu düşünüyorum. Ancak yöntemin mutlaka hastane şartlarında uygulanması gerekiyor. Kişi evde kendi kendine uygularsa çeşitli komplikasyonlar, örneğin ışığın dozunu ayarlayamadığı takdirde yanık oluşabilir." dedi.

                                Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Cemile Ertan da dünyada PDT teavisinin deri hastalıklarında sadece kliniklerde değil ayakta tedavi merkezlerinde de yaygın olarak uygulandığını vurguladı ve "Bu yöntemin klink ve/veya poliklinik dışında evde de güvenle uygulanabilir olması hasta için büyük bir konfor sağlamaktadır. Ancak PDT nin uygulanıldığı deri kanserinin daha çok ileri yaşta görüldüğü için hastanın uygulama şekli konusunda uzman doktor tarafından iyi bilgilendirmesi ve yakından kontrolün yapılması gerekir." uyarısını yaptı.

                                Yorum yap

                                Hazırlanıyor...
                                X