• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

MAVİ GÖZLÜ DEV Nâzım Hikmet

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • MAVİ GÖZLÜ DEV Nâzım Hikmet



    Oyuncu Filmdeki Karakteri
    Yetkin Dikinciler Nazım Hikmet
    Dolunay Soysert Piraye
    Özge Özberk Münevver
    Nil Günal Samiye Hanım
    Suna Selen Celile Hanım
    Uğur Polat Tahsin Bey
    Rıza Sönmez Orhan Kemal
    Ferit Kaya Balaban
    Ahmet Mümtaz Taylan
    Sinan Tuzcu
    Turan Özdemir
    Murat Karasu
    Devrim Nas
    Turgay Tanülkü
    Cevdet Arıcılar
    Nihat İleri
    Mahmut Gökgöz
    Sadık Gürbüz
    Metin Belgin
    Hakan Gerçek
    Okan Yalabık
    Nil Günal
    Ziya Kürküt
    Zühtü Erkan
    Mutlu Güney
    Çetin Yeltekin Çamur
    Ufuk Aşar
    Yaşar Karakulak
    Eser
    Yapımcı
    Selay Tozkoparan Oğuz
    Biket İlhan
    Müzik
    Cem İdiz
    Görüntü Yönetmeni
    Sanat Yönetmeni
    Mustafa Ziya Ülkenciler
    Negatif Kurgu
    Kadir Burç
    Negatif Aktarma
    Cem Taşkara
    Sanat Asistanı
    Canip Serten
    Yapım
    Sinevizyon Film
    Cinsi
    Sinema
    Süre(dak.)
    118
    Vizyon Tarihi
    09.03.2007
    Özellik
    Renkli

    Ülke
    Türkiye

    Konu
    Kavganın, sevdanın ve Türkçe’nin büyük şairi Nâzım Hikmet, 1941 yılında Bursa Hapishanesi’ne nakledilir. “Komünizm” propagandası nedeniyle mahkûm olan şairin ünü içeride kulaktan kulağa, efsaneye dönüşür. İbrahim Balaban ve Yusuf, ustanın odasına desen çizeceği aynaları taşırlar. Mahkûmların portresini yapan Nâzım’ın aklı yalnızca karısı Piraye’dedir. Günlerdir ne mektup, ne telgraf gelmiştir. Hasretin dinmeyen sızısı, siyatik ağrılarından da beterdir. 2. Dünya Savaşı’nın vahşeti ve sefaleti tırmanırken; şair, Müdür Tahsin Bey’den kötü haberi alır. Hakkında verilen 28 yıl hapis cezası onaylanmıştır.

    Piraye gelir sonunda… Mahzundur, hüzünlüdür, çaresizdir. Kısacık görüşmede, gardiyanın evinde gizlice buluşma teklifine şiddetle karşı çıkar. Ustanın öğrencisi Raşit üç yıl sonra özgürlüğüne kavuştuğunda, Orhan Kemal adıyla “72. Koğuş” hikâyesinin yazarı olacaktır. Balaban içeride, “şair baba”sının yanında ressamlığı ilerletir. Açlıktan ölenlerin çoğaldığı günlerde, dokumacılık sayesinde karısına para yollayan şairin son umudu dayısı Ali Fuat Paşa’dır. Celile Hanım oğlunu kurtarmanın yollarını aramaktadır. Peynirci Nuri’nin getirdiği bir teneke peynir, onu zehirlemek için mi gönderilmiştir? Balaban, açlık içinde, tenekeden çaldığı peyniri sevmediği bir mahkuma yedirir. 1945 yılında savaş bitmiştir ama hapishane müdürü, şaire hoşgörülü davrandığı gerekçesiyle, koltuğunu despot bir müdüre bırakmak zorunda kalır. Kırbaçlı gardiyanlar Nâzım’ın odasını basınca kıyamet kopar. Ekim 1948’de, dayı kızı Münevver ziyaretine gelir. Nâzım yeni bir sevdanın coşkusuna kapılır. İki aşk arasında bocalar, bir de üstüne Münevver kocasından ayrılmayı erteleyince bunalıma girer. Karaciğerinden sonra kalbi de yorulmuştur. Piraye’ye mektuplar yazar, yalvarır. Karısıyla zoraki buluşmada buzları eritmeye uğraşırken; Münevver’in de hapishaneye gelmesi, başka bir kâbusa sürükler şairi. 10 yıldır hapistedir, artık tükenme noktasındadır, yaşamına son vermeyi tasarlar…



    MAVİ GÖZLÜ DEV

    ....

    ....

    O mavi gözlü bir devdi.
    Minnacık bir kadın sevdi.
    Mini minnacıktı kadın.
    Rahata acıktı kadın
    yoruldu devin büyük yolunda.
    Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
    girdi zengin bir cücenin kolunda
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan eve.

    Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
    dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
    bahçesinde ebruliiiii
    hanımeli
    açan ev..

    Nazım HİKMET


    fragmanı izlemek için tıklayın

    http://www.youtube.com/watch?v=ZgKVf...v%2Dfragman%2F

  • #2

    MAVİ GÖZLÜ DEV Nâzım Hikmet


    MAVİ GÖZLÜ DEV
    Nâzım Hikmet

    Gösterim Tarihi: 9 Mart 2007
    Dağıtım: Kenda Film
    Yapım: Energy Media & Productions – Sinevizyon Film

    Senaryosu 4 yılı aşan sürede yazılı kaynaklardan yararlanılarak ve sekiz kez sil baştan geliştirilerek Metin Belgin tarafından yazılan “Mavi Gözlü Dev” adlı film, 9 Mart 2007 tarihinde sinemaseverlerle buluşuyor. Dünya tarihinde Nâzım Hikmet’in hayatını konu alan ilk sinema filmi olma özelliğini de taşıyan “Mavi Gözlü Dev”in yönetmenliğini Biket İlhan üstlendi. Nâzım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’ndeki dönemi için Sanat Yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler, Beykoz’da plato kurarak cezaevini realize etti. Nâzım Hikmet’in kaldığı odası 1944 yılında çizdiği yağlıboya tablodan esinlenerek yapıldı. Derya Ergün ve ekibinin usta makyajıyla Yetkin Dikinciler’in yüzü şaire benzetildi ve diğer karakterlerin de fotoğrafları incelenerek makyaj uygulaması yapıldı. Cem İdiz, filmin müziklerinin yanı sıra “Davet” şiirini de besteledi.

    Filmin 2 Eylül 2006’da başlayan çekimleri 13 Ekim 2006’da sona erdi.

    Filmin post-prodüksiyon işlemleri İstanbul ve Atina’da tamamlandı.

    YÖNETMEN : BİKET İLHAN
    YAPIMCI : SELAY TOZKOPARAN-BİKET İLHAN
    SENARYO : METİN BELGİN
    GÖRÜNTÜ YÖN. : CLAUDIO BOLIVAR
    SANAT YÖN. : MUSTAFA ZİYA ÜLKENCİLER
    MÜZİK : CEM İDİZ
    UYGULAYICI YAP: NİHAN BELGİN
    SES : DINOS KITTOU
    SÜRE : 118 DAKİKA
    VİZYON TARİHİ : 9 MART 2007
    KOPYA SAYISI :
    OYUNCULAR : YETKİN DİKİNCİLER (Nâzım Hikmet), DOLUNAY SOYSERT (Piraye), ÖZGE ÖZBERK (Münevver), UĞUR POLAT (Tahsin Bey), FERİT KAYA (Balaban), SUNA KESKİN (Celile Hanım), RIZA SÖNMEZ (Orhan Kemal), AHMET MÜMTAZ TAYLAN, SİNAN TUZCU, TURAN ÖZDEMİR, MURAT KARASU, DEVRİM NAS, TURGAY TANÜLKÜ, CEVDET ARICILAR, NİHAT İLERİ, MAHMUT GÖKGÖZ, SADIK GÜRBÜZ, METİN BELGİN, HAKAN GERÇEK, OKAN YALABIK, NİL GÜNAL, ZİYA KÜRKÜT, ZÜHTÜ ERKAN, MUTLU GÜNEY, ÇETİN YELTEKİN, UFUK AŞAR, YAŞAR KARAKULAK, ÖNER ATEŞ, DERVİŞ TEZCAN, BERKAY ATEŞ.

    KONU:

    Kavganın, sevdanın ve Türkçe’nin büyük şairi Nâzım Hikmet, 1941 yılında Bursa Hapishanesi’ne nakledilir. “Komünizm” propagandası nedeniyle mahkûm olan şairin ünü içeride kulaktan kulağa, efsaneye dönüşür. İbrahim Balaban ve Yusuf, ustanın odasına desen çizeceği aynaları taşırlar. Mahkûmların portresini yapan Nâzım’ın aklı yalnızca karısı Piraye’dedir. Günlerdir ne mektup, ne telgraf gelmiştir. Hasretin dinmeyen sızısı, siyatik ağrılarından da beterdir. 2. Dünya Savaşı’nın vahşeti ve sefaleti tırmanırken; şair, Müdür Tahsin Bey’den kötü haberi alır. Hakkında verilen 28 yıl hapis cezası onaylanmıştır.

    Piraye gelir sonunda… Mahzundur, hüzünlüdür, çaresizdir. Kısacık görüşmede, gardiyanın evinde gizlice buluşma teklifine şiddetle karşı çıkar. Ustanın öğrencisi Raşit üç yıl sonra özgürlüğüne kavuştuğunda, Orhan Kemal adıyla “72. Koğuş” hikâyesinin yazarı olacaktır. Balaban içeride, “şair baba”sının yanında ressamlığı ilerletir. Açlıktan ölenlerin çoğaldığı günlerde, dokumacılık sayesinde karısına para yollayan şairin son umudu dayısı Ali Fuat Paşa’dır. Celile Hanım oğlunu kurtarmanın yollarını aramaktadır. Peynirci Nuri’nin getirdiği bir teneke peynir, onu zehirlemek için mi gönderilmiştir? Balaban, açlık içinde, tenekeden çaldığı peyniri sevmediği bir mahkuma yedirir. 1945 yılında savaş bitmiştir ama hapishane müdürü, şaire hoşgörülü davrandığı gerekçesiyle, koltuğunu despot bir müdüre bırakmak zorunda kalır. Kırbaçlı gardiyanlar Nâzım’ın odasını basınca kıyamet kopar. Ekim 1948’de, dayı kızı Münevver ziyaretine gelir. Nâzım yeni bir sevdanın coşkusuna kapılır. İki aşk arasında bocalar, bir de üstüne Münevver kocasından ayrılmayı erteleyince bunalıma girer. Karaciğerinden sonra kalbi de yorulmuştur. Piraye’ye mektuplar yazar, yalvarır. Karısıyla zoraki buluşmada buzları eritmeye uğraşırken; Münevver’in de hapishaneye gelmesi, başka bir kâbusa sürükler şairi. 10 yıldır hapistedir, artık tükenme noktasındadır, yaşamına son vermeyi tasarlar…

    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim...
    BİLGİLİ OLAN GÜÇLÜDÜR!...

    Yorum yap

    • #3

      YÖNETMENİN NOTLARI

      Şiirleri dünya edebiyatında büyük ilgi uyandıran; çağdaşları Aragon, Sartre, Picasso, Tristan Tzara, Neruda gibi pek çok sanatçı tarafından yaşamı yakından izlenen şair Nâzım Hikmet; düşüncelerinden dolayı cezalandırılan aydınlar arasında farklı bir konuma sahiptir. Onun yaşama bağlılığı, inadı ve direnci Türk edebiyatında çığır açan şiirler yaratmış; yazdığı ölümsüz destanlar sesinin ve inancının güçlenmesini sağlamıştır. Birçok önemli sanatçı gibi komünist dünya görüşünü benimsemiş ve ölünceye kadar kendi idealleri uğrunda mücadeleyi ilke edinmiştir.

      Böylesi güçlü bir sesi susturmayı hedefleyen devlet kurumları; onu düşünceleri yüzünden 28 yıl hapis cezasına çarptırdılar.

      On iki yıl sonra; Fransa’da ve Amerika’da onu zindandan kurtarmayı amaçlayan aydınlar hareketinin baskısı ve Türkiye’de çok partili rejime geçişteki yeni ortamın etkisiyle özgürlüğüne kavuştuğunu sanan şair, her fırsatta ölümle burun buruna getirildi. Elli yaşında askerlik yaptırılmaya zorlandığında; karısını, oğlunu ve ülkesini dönmemek üzere geride bıraktı. Moskova’da 61 yaşında öldüğünde unutulmayacak memleket ve hasret dizeleri ardından haykırıyordu.

      Yirminci yüzyılda sanat dehaları arasında sayılan ve ününü hiç yitirmeyen Nâzım Hikmet için 2002’de UNESCO tarafından dünyada 100. doğum yılı kutlandı. Kendi ülkesinde de, -adının bile yasak olduğu dönemlerin tersine- belgeselden tiyatroya, geniş bir yelpazede anıldı. Sanatçı kişiliği gençlere tanıtılmaya çalışıldı ama vasiyeti yerine getirilemedi. Bir çınar ağacının altına gömülemedi. Vatan haini damgası devletin kayıtlarından silinmedi. Onun trajik yaşamını beyazperdeye yansıtarak yapılan ayıplarla yüzleşiyoruz bir bakıma…

      Şairi sinemadan selamlarken; yaşamının on beş yılını mercek altına aldığımız filmde hem dramatik, hem de şiirsel bir atmosfer kurmayı hedefledik. 2.Dünya Savaşı’nın karanlık döneminde komünist, hümanist ve romantik bir aydın sembolünü çerçeveledik. Hem de aşkları, tutkuları ve korkuları ile...

      Destanlarındaki sıradan insanların kahramanlık öyküleri gibi, filmdeki karakterlere de aynı mantıkla yaklaştık. Çevresindekileri, yaşamına giren ve etkileyen kişilerden oluşturduk. Bu seçim dramatik aksiyonun yapısıyla orantılı olarak geliştirildi. Özellikle hapis yıllarında eğitimden geçirdiği, yönlendirdiği insanlar arasındaki çeşitlilik ise renkli kişiliğinin göstergesiydi. Hiçbir baskı karşısında yılmayan, boyun eğmeyen, sevdadan sevdaya koşmaktan yorulmayan, memleketini sevmekten bıkmayan bir aydın portresi çizmenin sorumluluğunu taşıyorduk. Galiba bir cümlede onu en iyi Pablo Neruda anlatmıştı : “Nâzım Hikmet cesaret ve duygusallığın bedenselleşmesidir.”

      BİKET İLHAN
      “MAVİ GÖZLÜ DEV” FİLMİNDE KULLANILAN ŞİİRLER :



      MANİ

      Bursa’da cezaevi.
      Kapatmışlar bir devi.
      Ellerini ısıtsın,
      yüreğimin alevi.


      Bugün Pazar.
      Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.



      6 Ekim 1945
      Bulutlar geçiyor : haberlerle yüklü ağır.
      Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.

      ---------------------------------------
      Seni böyle uzak,
      Seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
      Kafamın içinde duymak.



      Saat 21-22 Şiirleri
      Ne güzel şey hatırlamak seni :
      bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
      ve saçlarında
      vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…
      İçimde ikinci bir insan gibidir
      seni sevmek saadeti…




      ----------------------------------------
      Onlar ki toprakta karınca/ suda balık/ havada kuş kadar
      çokturlar; korkak/cesur/cahil/ hakim/ve çocukturlar…
      ve yeşil bir ağaç gibi gülen/ve merasimsiz ağlayan/
      ve ana avrat küfreden ki onlardır,
      destanımızda yalnız onların maceraları vardır.







      1945 yılı Aralık ayının dördü

      İlk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
      giyin, kuşan,
      benze bahar ağaçlarına...
      Hapisten
      mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
      kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
      böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
      ne münasebet,
      böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nâzım Hikmet’in kadını...



      26 Eylül 1945
      Bizi esir ettiler,
      bizi hapse attılar :
      beni duvarların içinde,
      seni duvarların dışında.




      Kerem Gibi
      Sen yanmasan/ben yanmasam/biz yanmasak,
      nasıl/çıkar/karanlıklar aydınlığa…




      Şüphe eden biziz, inanan biz,
      İhtimaller ve korkular bizim içindir
      hasret bizim için.
      Ve hatta biziz ağlayan ve gülen.
      Yüreklerimize bühtan etmeyelim,
      sevmekten gayrı şey bilmez yüreklerimiz.

      Gözümün nuru canım sultanım
      sizi seviyorum,
      Piraye hanım
      sizi seviyorum.




      Çoğunun yüzünü unuttum büsbütün,
      yalnız, çok ince, çok uzun bir burundur aklımda kalan,
      halbuki kaç kere karşımda oturup dizildiler.
      Bir tek kaygıları vardı, hakkımda hüküm okunurken :
      heybetli olmak.
      D e ğ i l d i l e r.

      İnsandan çok eşyaya benziyorlardı :
      duvar saatleri gibi ahmak,
      kibirli,
      ve kelepçe zincir filan gibi hazin ve rezildiler.

      Bu akşam, belki şimdi, şu dakka sen
      arkadan bıçaklandın bacım.
      Hem de ben bıçakladım seni,
      kanın damlıyor ellerimden.



      ANGİNA PEKTORİS
      Yarısı buradaysa kalbimin/yarısı Çin’dedir, doktor.
      Sarı nehre doğru akan ordunun içindedir.
      Sonra, her şafak vakti, doktor,/her şafak vakti kalbim/
      Yunanistan’da kurşuna diziliyor.
      Sonra, bizim burada mahkûmlar uykuya varıp/
      Revirden el ayak çekilince
      kalbim Çamlıca’da bir harap konaktadır/her gece,/doktor.


      Mesele esir düşmekte değil
      teslim olmamakta bütün mesele…

      DAVET
      Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
      Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
      bu memleket bizim.

      Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
      ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
      bu cehennem, bu cennet bizim.

      Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
      yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim...

      Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
      ve bir orman gibi kardeşçesine,
      bu hasret bizim...
      BİLGİLİ OLAN GÜÇLÜDÜR!...

      Yorum yap

      • #4

        konular birleştirildi...

        Yorum yap

        • #5

          sağolasın kusura bakma görmemişim.saygılarımla.
          BİLGİLİ OLAN GÜÇLÜDÜR!...

          Yorum yap

          • #6

            mkaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
            sağolasın kusura bakma görmemişim.saygılarımla.
            çalışmaların ve paylaşımın için sana kolaygelsin.

            Yorum yap

            • #7

              paylaşıma devam.teşekkürlerimle.
              BİLGİLİ OLAN GÜÇLÜDÜR!...

              Yorum yap

              Hazırlanıyor...
              X