• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Türk bilim adamlarından yeni icatlar

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    Radyo frekansı ile canlı kamera görüntüsü

    Isparta'da, öğrenciler 'Ak Casus' ismini verdikleri ve uzaktan kumanda ile çalışan araçtan radyo frekansı yardımı ile resim ve canlı kamera görüntüsü alabilen bir proje geliştirdi.

    Sistemin, özellikle askeri alanda ve çeşitli araştırmalarda insan sağlığını tehlikeye atmadan kayıt ve fotoğraf temin edilmesi amaçlanıyor.

    Isparta'nın Aksu ilçesinde bulunan Çok Programlı Lise öğrencileri tarafından tasarlanan ve 'Ak Casus' isimli verilen araç bilgisayardan kumanda edilerek istenen bölgeden resim ve kamera görüntüsü alabiliyor. Bilgisayar kasasında bulunan paralel port ile haberleşerek RF(Radio Frekansı) vasıtasıyla uzaktan kumandalı aracın üzerinde bulunan kameranın görüntülemesi sağlanıyor. Klavye ile araç ileri geri sağa, sola hareket ettirilerek uzaktan yönetilirken, araçta bulunan kamerada o anki görüntüleri bilgisayara canlı olarak aktarıyor. Klavye yardımı ile fotoğraf çekilerek görüntüler kaydedilebiliyor.
    Proje danışmanı öğretmenlerinden Emine Polazekin radyo frekansı ile haberleşilebilen kameralı araba projesinin hedefinin insan sağlığını riske sokmadan tehlikeli bölgelerde kayıt yapma ve görüntü alma işi olduğunu söyledi.

    Yaptıklarını küçük bir tasarı olduğunu ancak bu tasarının günümüzde daha da kullanışlı bir proje haline getirilebileceğini kaydetti. Polazekin, "Öncelikle bu projenin günümüzde askeri alanlarda olsun, bir uzay araştırması gibi yerlerde, mağara araştırmalarında kısacası insan hayatını kolaylaştıracak her yerde kullanışlı olacağını düşündük. Mesela günümüzde terör olayları gerçekleştiriliyor.
    Onların yollara döşediği mayınların temizlenmesinde insan hayatını riske atmadan bu sistem kullanılabilir. Aynı zamanda mağaralarda neler olup bittiğini, birilerinin var olup olmadığından ve o anki görüntüler aracılığı ile bize aktarabilen bir projedir." dedi.
    Polazekin, araç üzerinde bulunan lazer led sayesinde karanlık ortamlarda dahi görüntü alabildiklerini anlattı.

    Projeyi gerçekleştiren öğrencilerden Özlem Aydın da uzaktan kumadan veya sinyallerle bilgisayardan kontrol ederek o anki görüntüyü canlı olarak almayı başardıklarını söyledi. Aydın, sistemimiz aynı zamanda kayıt yaparak fotoğraf çekebildiğini belirtti.

    Bu projemiz daha da geliştirilerek havadan görüntü almak amacıyla yüksek çözünürlüklü döner başlıklı kamera kullanılabileceğini ifade eden Aydın, "Daha kuvvetli sinyalleri alıp verebilen sistemler sayesinde daha uzak mesafelerde kullanma olabileceği gibi gece görüşlü kameralar sayesinde karanlıkta görüntüyü net almamızı sağlayan bir sistem geliştirilebilir." dedi. Aydın, alıcı verici frekanslarının arttırılarak kilometrelerle ölçülebilecek mesafelerden kayıt yapabilme imkânı olabileceğini anlattı.

    Proje, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 2 Mart'ta düzenlenen ve yarın sona erecek olan 6. Proje Tabanlı Beceri Yarışması'nda sergilendi. Proje Danışmanı Emine Polazekin, yarın sonuçlanacak yarışmada finale kalmayı beklediklerini söyledi.

    Yorum yap

    • #17

      Cep ile bilgisayarı kumanda eden program

      Bilişim meraklısı Samsun Atakum Endüstri Meslek Lisesi Bilişim Teknolojileri Bölümü 10. sınıf öğrencisi Emre Çoban, bilgisayar ve cep telefonu teknolojisini kendi yaptığı yazılım programı sayesinde yeni bir boyuta taşıdı.


      İlk başta ağabeyine şaka yapmak amacıyla yola çıkan Çoban, fikri zamanla olgunlaştırarak, cep telefonu ile web üzerinden bilgisayarı kumanda edebilen sistem geliştirdi. Sistemi okuluna kuran Çoban, benzer sistemi konut ve şirketlerin elektriği için de uygulayabileceğini belirtti. Çoban, yapacağı robotu da cep telefonu ile kumanda etmeyi tasarladığını söyledi.

      Bilgisayarla küçük yaşta tanışıp program ve yazılıma merak saran Emre Çoban, zamanla program dillerini öğrenerek, bilgisayarların veri tabanlarını kullanabilecek seviyeye ulaşmış. Bunun yanı sıra zamanla büyük yazılımlar yazmaya başlayan Çoban, işi projelere kadar götürmüş. Yazılım konusunu çocuk oyuncağına çeviren öğrenci, okulda ve çevresinde yaptığı projeyle tanınıyor.

      Cihan Haber Ajansı'na projenin ortaya çıkış hikayesini anlatan Samsun Atakum Endüstri Meslek Lisesi Bilişim Teknolojileri Bölümü 10. sınıf öğrencisi Emre Çoban, "2 yıl önce basit komutla çalışan yeni projeler üretmek için düşünüyordum. Bilgisayarı dışarıdan yönetip yönetemeyeceğim aklıma geldi. Bununla ağabeyime hem şaka yapmak hem de onu şaşırtmak istedim. Daha önce böyle bir şey olmadığı için çalışmaya başladım.

      Bir hafta mantığı ile uğraştım. 2 haftada da bitirdim. Yazdığım yazılım programı sayesinde telefondan mesajı bilgisayara gönderip ekranda çıkartmaya başladım. Yazılımı o zamanlar pek geliştirmemiştim. Sadece telefon üzerinden mesaj göndermek ve oturumu kapatmak için kullanıyordum. 1 sene kadar öyle durdu.
      Bilişim teknolojileri alanına gidersem bu projeyi hocalarıma söyler, yarışmalara girerim diye düşündüm.'' dedi.

      Web Üzerinden Cep Telefonu ile Uzaktan Kumandalı Bilgisayar Kontrolü projesiyle Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü (ETOGM)'nün düzenlediği Proje Tabanlı Beceri Yarışması'na katılan, ancak seçilemeyen öğrenci, sistemin okulunda kullanması için programı yeniden yazmış.
      Bilgisayar bilimi okumak istediğini ifade eden Emre Çoban, projeyi geliştirmeye devam edeceğini söyledi.

      Çoban, ''Sistem şu an cep telefonu ile çalışıyor. SMS ile yapmak istedim, ama maliyeti fazla olacağı için vazgeçtim. Ben de web üzerinden deneyip yaptım. Web üzerinden komutlar gidiyor, program o masa üstü yazılıma gelen komutları yorumluyor. Yorumlanan komutları da ben kendime göre ayarladım. Mesela bir mesaj gönderilecek, mesaj yazmadan önce mesajın önüne msg. yazıp sonra mesajını yazıyorsun. Gönderdikten sonra bilgisayarda aktif bir liste var. Bilgisayar ile mek adresi çıkartıyor. Orada mek adresini seçtikten sonra bilgisayarı kapatmak, oturum kapatmak, yeniden başlatmak, mesaj göndermek gibi istediğim her işlemi yapabiliyorum. Sistem kullanıcıyı etkilemiyor ve bilgisayara kesinlikle zarar vermiyor, yavaşlatmıyor.'' diye konuştu.

      Bilgisayarın internete bağlanabilen her cep telefonu ile istenilen yerden kumanda edilebileceğinin altını çizen Çoban, ''İstediğim yerden kullanabiliyorum. Buna benzer örnekler var. Bluetooth ile çalışıyor. Onlar da biraz maliyetli olduğu için bilgisayara bağlanması gerekiyor. Ama bende öyle bir şey yok. Tamamen bağımsız.
      Kişi Amerika'da, buradaki bilgisayarı kapatabiliyor, mesaj gönderebiliyor ya da diyelim iş yerinde toplu bilgisayarları istenilen saatte kapatabilir, işlem yapabilir. Sistem şirkete göre yazılabilir. Bunu daha da geliştirebilirim. Telefon üzerinden bilgisayarı kilitleyebilirim. Bu sistem, internet tarayıcısı olan her telefonla yapılabilir.'' ifadelerini kullandı.


      Avrupa semalarında Türk bilim adamları!


      Türk bilim adamlarının büyük başarısı. Saldırıyı çok önceden haber veriyor!

      TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) araştırmacıları tarafından geliştirilen ve atmosferdeki olası biyolojik ajan saldırılarından toz bulutlarına kadar her türlü oluşumu uzaktan tespit ve teşhis eden lazer teknolojileri Avrupa'dan tam not aldı.

      Merkez, Avrupa'nın gökyüzünde olup bitenleri 24 saat izleyen en büyük merkezi, ''Avrupa Aerosol Araştırma Lidar Ağı''nın üyeliğine seçildi.
      TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Malzeme Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Tarık Baykara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, lazer teknolojilerinin öneminin gün geçtikçe arttığına işaret etti.

      Lazerlerin, çevre, makine-imalat, savunma, elektrik-elektronik, iletişim, güvenlik gibi pek çok alanda, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini belirten Baykara, özellikle lidar teknolojisi''nin lazerlerin en önemli uygulamalarının başında geldiğini ve atmosferdeki oluşumları incelemekte kullanıldığını anlattı.

      TÜBİTAK MAM Malzeme Enstitüsü'nün lazer ışınları ile tespit-teşhis ve mesafe ölçme olarak da tanımlanan lidar teknolojilerinde, çok önemli aşamalar kaydettiğini vurgulayan Baykara, enstitüde 2002 yılından bu yana tamamen yerli kaynaklarla özgün tasarımlar olan lidar sistemlerinin geliştirildiğini ve kullanıldığını söyledi.

      -''SALDIRIYI ÇOK ÖNCEDEN HABER VERİYOR''-
      Doç. Dr. Baykara, 2007 yılında geliştirilen Lidar Sistemi ile olası kimyasal ve biyolojik nitelikli hava saldırılarının çok önceden haber alınarak, saldırıların tespit ve teşhis etmenin mümkün hale geldiğini bildirdi.
      Çokdalgaboylu MİE-Raman Lidarı isimli sistemle troposferde söz konusu oluşumlarla ilgili çalışmaların yapıldığını belirten Baykara, ''Günümüz dünyasının en büyük tehdit unsuru olarak görülen ve terör odaklı kimyasal ve biyolojik savaş ajanlarının aerosol formunda çok kolaylıkla saldırılarda kullanılması insanlığı tehdit eden en vahim tehlikedir'' açıklamasında bulundu.

      Kitlesel ölümler ve kalıcı hasar verebilecek zararlar yaratabilecek bu saldırılara karşı en etkili savunma yönteminin bu türden geliştirilmiş erken uyarı lidar sistemleri olduğunu kaydeden Baykara, bu teknolojinin dünya genelinde çok az ülkenin sahip olduğu stratejik alanların başında geldiğini söyledi.

      -''LİDAR AĞINA GİRDİLER''-
      TÜBİTAK MAM Malzeme Enstitüsü'nün, öncelikle bu büyük tehlikeyi dikkate alarak çok güçlü bir tasarım geliştirme, uygulama, test-analiz ve değerlendirme grubu oluşturduğuna dikkati çeken Baykara, bu proje grubunun başında aynı zamanda Avrupa Bilimler Akademisi üyesi de olan dünyaca tanınan bilim adamı Prof. Dr. Kerim Allahverdi'nin bulunduğunu aktardı.

      TÜBİTAK'ın Gebze'deki Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Malzeme Enstitüsü İleri Lazer Teknolojileri laboratuvarlarına kurulan Lidar Sistemi ile İzlanda'da tekrar harekete geçen yanardağdan saçılan ve savrulan, rüzgarlarla Avrupa'nın pek çok ülkesinde hava ulaşımını büyük ölçüde aksatan kül bulutlarının Türkiye'ye kadar ulaştıklarını da tespit ettiklerini ifade etti.

      Marmara Körfezine kadar ulaşan kül bulutlarının hangi yükseklikte ve hangi yoğunlukta olduklarının, fiziksel özelliklerinin sürekli olarak izlendiğini ve tüm bu çalışmaların Avrupa bilim merkezleri ile paylaşıldığını anlatan Baykara, Avrupalı bilim insanlarının, merkezce paylaşılan verilere ve değerlendirmelerin yüksek güvenilirlik ve kalitesine hayran kaldıklarını söyledi.

      Baykara, bu gelişmenin hemen ardından proje gruplarının EARLINET olarak da bilinen ''Avrupa Aerosol Araştırma Lidar Ağı'na'' davet edildiğini ve kısa sürede de bu oluşuma katılımını onayladıklarını bildirdi.
      Söz konusu EARLINET oluşumunda 15 üye ülkenin bulunduğunu anlatan Baykara, ağın tüm Avrupa ve Türkiye'nin de içerisinde olduğu atmosfer ortamının 24 saat, her türden oluşumun da (Sahra çölü tozları, atmosfer kirliliği, atmosferik gazlar ve diğer) sürekli olarak izlendiğini kaydetti.

      Baykara, TÜBİTAK'ın EARLINET üyeliğine ilişkin, ''Türk bilim insanlarının özgün tasarım ve geliştirme çalışmaları ile ortaya çıkan bu ulusal nitelikli teknoloji ile hem sivil hem de savunma-güvenlik alanında büyük aşamalar kaydedilmiş olmaktadır. Avrupa ve dünya bilim alemince de güvenilirlik ve kalitesi tescil edilen bu önemli gelişme ile Türk semalarının daha güvenli ve daha temiz kalmasının sağlanacağı kuşkusuzdur'' dedi.
      Doç. Dr. Baykara, enstitünün lazer sistemlerinin tasarım, geliştirme, imalat, test ve performansını hedefleyen çalışmaları ile Türkiye'nin savunma ve güvenlik alanında benzersiz bir konuma geleceğini sözlerine ekledi.

      Yorum yap

      • #18

        Nuh'un gemisi sefere hazır

        Türkhaygen-1 projesinde sona gelindi. Projeyle, Anadolu'da nesli tükenmekte olan 5 hayvan türünün 30 ırkından DNA alındı. Böylece hayvanlar, ileride klonlanabilecek



        ANADOLU'da nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanların, gen örnekleri alınarak, ileride klonlayabilmek için 2007 yılında başlayan Türkhaygen-1 projesinde son adıma gelindi.

        Tübitak Taral 1007 Programı kapsamında Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nın müşterisi olduğu proje MAM (Marmara Araştırma Merkezi) önderliğinde 10 üniversitenin katkısıyla başladı. Çiftlik hayvanlarını kapsayan projede, 5 hayvan türünden 30 ırkın ileride klonlanabilmesi için DNA, hücre, sperm ve embriyo örneklerini toplandı. Toplanan materyaller Tübitak-Mam ve Lalahan Hayvancılık Araştırma Enstitüsü'nde oluşturulan gen bankalarına gönderilerek modern anlamda Nuh'un gemisi oluşturuldu.

        BİN 500 HAYVAN
        Yaklaşık 9 milyon TL bütçeli projenin sorumlusu Doç. Dr. Sezen Arat her ırk için 25 dişi ve 25 erkek olmak üzere gen bankalarında bin 500 hayvanın saklandığını söyledi. Arat, bu materyallerin uygun şartlar sağlandığı sürece sonsuza kadar saklanabileceğini kaydetti. Arat, 'Gen bankalarında 4 materyal saklayan tek ülke Türkiye gözüküyor' dedi.

        SIRA YABANDA
        Nesli tehlike atında olan çiftlik hayvanlarının genetik çalışmasının ardından şimdi de Çevre ve Orman Bakanlığı ile Anadolu'da yaşayan yaban hayvanları için benzer bir çalışma başlatıldı. Yine TÜBİTAK-MAM'ın yürütücülüğünde sürdürülecek çalışmada Anadolu'da yaşayan yaban hayvanları için gen bankası oluşturulacak.

        Yorum yap

        • #19

          ASELSAN'dan haritası içinde telsiz!

          ASELSAN, kritik görevlere yönelik olarak entegre GPS'i (küresel konumlama sistemi), haritası, veri uygulama araçları bulunan, çok modlu, çok bantlı ve çok sistemli çalışan, ''ATLAS'' adını verdiği yeni bir telsiz geliştirdi.



          Kullanıcılar, cihazda bulunan entegre GPS alıcısı ile kendi coğrafi lokasyonunu öğrenerek telsiz üzerindeki geniş ekrandaki dijital haritada görebiliyor. Kullanıcının nerede olduğu bilgisi de aynı telsiz üzerinden merkeze iletiliyor. Böylece el telsizi olan devriyelerin merkezden yerlerini, pozisyonlarını izlemek mümkün hale geliyor. Daha önceden kurulmuş olan altyapı ile uyumlu çalışan yeni nesil telsizler polis, jandarma, itfaiye ve ambulans hizmetleri gibi uygulamaların eşgüdümlü olarak yapılmasını sağlıyor.
          Çok modlu, çok bantlı ve çok sistemli operasyon özellikleri, günümüz kullanıcılarının kritik görev ortamlarındaki çok farklı taleplerini tek bir el telsizi içinde karşılıyor.

          ATLAS, kullanıcıların ihtiyacı olan, geniş ekran, entegre harita, veri uygulamaları, dahili GPS alıcısı, yüksek kapasiteli batarya, gelişmiş kriptolama teknikleri, dayanıklılık, ergonomik ve hafiflik özelliklerini karşılamak için dizayn edildi. ASELSAN'nın 35 yıllık deneyimi ve bütün dünyadan gelen paha biçilmez müşteri geri bildirimleri 4900 telsizinin kusursuz tasarımına katkıda bulundu.

          -ATLAS, KAMU GÜVENLİĞİNİN VAZGEÇİLMEZ ARACI OLACAK
          ATLAS, farklı mod, sistem ve bant kullanan, Kamu Güvenliği Haberleşme Birimlerinin güvenilir biçimde haberleşmesine imkan veriyor. Bu çeşitlilik ATLAS 4900 el telsizlerini farklı kullanıcılar için eşsiz bir cihaz haline getiriyor. Kurumların şu anda kullandığı telsizler, VHF ve UHF olmak üzere iki ayrı frekans bandı üzerinde çalışıyor. Yeni üretilen ATLAS, tek cihazla her iki bantta da haberleşme imkanı sağlıyor.

          MP3 kalitesinde sesi ve gürültü bastırma özelliği sayesinde, gürültülü ortamlarda kullanıma uygun olan ATLAS'ta kolay bağlantı için USB 2.0'lı mini-USB konektörü ve USB On-The-Go desteği telsiz üzerinde bulunuyor. ASELSAN ATLAS 4900 telsizi, içerdiği havadan yazılım güncelleme desteği ve havadan konfigürasyon edilebilme özelliği sayesinde müşterilerin saha operasyonlarını kolaylaştırıyor.

          -ATLAS'IN SERİ ÜRETİMİ BU YIL İÇİNDE BAŞLAYACAK
          Seri üretimine bu yıl içerisinde başlanacak cihazın ilk teslimatları da yine bu yıl içerisinde gerçekleşecek. İlk siparişlerin teslimatının ardından, tüm kamu kurumları için seri üretime geçilecek.
          ASELSAN profesyonel telsizleri ihracat faaliyetlerinde önemli yer tutuyor. 36 ülkeye ihracat gerçekleştiren ASELSAN, aralarında ABD, Pakistan ve Sri Lanka'nın da olduğu çok sayıda ülkeye telsiz satıyor.
          Yeni geliştirilen ATLAS'ın da uluslararası pazarda daha etkin ve daha büyük bir pazar payı elde etmesi bekleniyor.

          Yorum yap

          • #20

            Dosyalara ulaşılsa da içeriğe erişilemeyecek

            Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) tarafından 2010 yılı Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması'nda bilgisayar alanında 'yeni bir şifreleme metodu' isimli proje ile ikinci olan ekibe yurt dışından özel davet geldi.


            Bilişim sektörünün önemli markalarından İntel, proje danışmanı Özel Burç Koleji Bilgisayar ve Teknoloji Öğretmeni Yavuz Gümüştepe ve Özel Sunguroğlu Fen Lisesi öğrencisi Ahmet Emre'yi Los Angeles'e davet etti.
            Proje Çukurova Üniversitesi'nde yapılan Adana bölge finalinde de 14 öğretim üyesi tarafından 88 proje arasında birinci seçilmişti. Ahmet Emre'nin hazırladığı şifreleme metodunda hayatın her alanında kullanılabiliyor. Özellikle dosyaların şifrelenmesinde etkili olan yöntem sayesinde dosyalara başkası ulaşsa bile içerdiği bilgiye erişemiyor.

            Danışmanlığını Özel Burç Koleji Bilgisayar ve Teknoloji Öğretmeni Yavuz Gümüştepe'nin yaptığı Özel Sunguroğlu Fen Lisesi öğrencisi Ahmet Emre'nin bilgisayar alanında geliştirdiği 'Yeni bir şifreleme metodu' projesi İntel tarafından beğenildi. İntel proje ekibini Los Angeles'e davet etti.
            Özel Burç Koleji Bilgisayar ve Teknoloji Öğretmeni Yavuz Gümüştepe, şifrelemenin herkesin ihtiyacı haline geldiğine dikkat çekerek çoğu şifreleme algoritmasının yeterince güçlü olmadığını vurguladı.
            Gümüştepe, "Şifrelemeler günümüz şartları için geliştirilmemişlerdir. Ayrıca çoğu şifreleme programı karmaşık bir arayüze sahiptir."dedi.

            Intel'in her yıl düzenlediği Intel Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı'na (ISEF), davet edildiklerini kaydeden Gümüştepe, "Her yıl 50'den fazla ülke ve bölgeden, fikirlerini paylaşmak, son teknolojilere dayanan projelerini göstermek ve 4 milyon dolarlık burs ve ödüller için yarışmak üzere, bin 500'den fazla genç bilimci bir araya geliyor.

            Her yıl Mayıs ayının ilk haftasında düzenlenen yarışmaya Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) adına katılacak projeler TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması'nda derece alan projeler arasından seçiliyor. Intel ISEF 8-13 Mayıs tarihinde Los Angeles'ta yapılacak." dedi.

            DENGELİ KARE ALGORİTMASI
            Özel Sunguroğlu Fen Lisesi öğrencisi Ahmet Emre ise yeni bir şifrelemeyi ise şöyle yaptığını anlatıyor: "Projemde önceki algoritmaları inceleyip profillerini çıkarttım. Her birinin zayıflıkları ve çözüm metotlarını bulduktan sonra daha hafif ve iyi bir algoritma tasarladım.
            Bu algoritmada Asker-Ali Abiyev'in Dengeli Kare Algoritması'nı kullandım. Algoritmayı düzenledim ve iki adet kare kullanan bir algoritma hazırlayıp ilk problem için bir çözüm hazırladım.
            Daha sonra Qt4 ile bir arayüz tasarlayıp programı kolaylıkla kullanılabilecek hale getirip ikinci problemi çözdüm. Sonuç olarak projem kolay ve hızlı bir arayüz ile sağlam bir algoritmayla birleştirilmesiyle problemleri çözüp amacına ulaşmıştır."

            Yorum yap

            • #21

              Teknoloji harikası karakol! (Resimli)

              Savunma Sanayi Müsteşarlığı Koordinatörlüğünde ASELSAN Tesislerinde tanıtım toplanatısı yapıldı. Basın mensuplarına ASELSAN'ın tasarım ve üretim tesisleri gezdirildi.

              Savunma sanayi tesislerinin basın mensuplarına tanıtılması ve savunma muhabirlerinin tesisler hakkında bilgilendirilmeleri için Savunma Sanayi Müsteşarlığı koordinasyonunda düzenlenen tanıtım programının ikincisi TAI'nin ardından ASELSAN'ın Macunköy tesislerinde yapıldı.

              Basın mensuplarına ASELSAN tarafından üretilen bazı askeri ürünler tanıtıldı. Bu ürünler içinde en dikkat çekici olanı ise ileri teknoloji karakol güvenlik sistemleriydi.

              Terörün yoğun olarak yaşandığı dağlık bölgelerdeki karakolların güvenliğini arttırmak için üretilen bu sistemle karakol baskınlarından can kaybı olmadan ve en az hasarla çıkabilmek hedefleniyor.
              Bunların yanı sıra üretilen bir çok teknoloji harikası dürbün, sensör ve haberleşme sistemleriyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işini kolaylaştırıyorlar.







              Yorum yap

              • #22

                Çorumlu Sadi'nin yaptığını Japonlar yapamadı

                Eğitim için 14 yıl önce Japonya'ya giden Sadi Vural, ülkenin ilk yüz tanıma teknoloji şirketini kurdu. Vural'ın geliştirdiği sistem Japonya'da TV'lerden hastanelere, havalimanlarından emniyet birimlerine kadar birçok kurum tarafından kullanılıyor.

                Gurbetçilerin genelde döner restoranı işlettiği Japonya'da teknoloji şirketi kuran tek Türk olan Sadi Vural, yüz tanıma teknolojisi geliştiren şirketiyle ülkede önemli bir pazar payına ulaştı.
                Teknojisiyle ünlü Japonlar, daha önce ithal ettiği yüz tanıma teknolojisini Çorumlu Sadi Vural'ın şirketinden almaya başladı.
                Sadi Vural Osaka Üniversitesi'nde yüz tanıma teknolojisi ile ilgili Yardımcı Doçent olarak ders de veriyor. 1997'de yüksek lisans eğitimi için Kyoto'ya giden Sadi Vural, 1 yıllık eğitim bursunun bir bölümünü çeşitli kurum ve derneklerden aldı.

                İstanbul Üniversitesi Elektronik Bölümü mezunu olan adi Vural o dönem yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Belediye ve derneklerden aldığım bursla Japonya'da 1 yıllık eğitim giderimi karşıladım.
                Ancak orada hiç boş durmadım. Önce McDonals'da sonra da bir markette saşimi hazırladım. Japonlar'ın mükemmeliyetçi tarafını balıkları keserken öğrendim."

                NHK TV'YE VİDEO ÇÖZÜMÜ

                Daha sonra yarı zamanlı bir gazetenin bilgi-işlem servisinde çalışan Sadi Vural, 2007'de kendi şirketi Ayonix'i kuruyor. Bu şirketin ülkedeki tek yüz tanıma teknolojisi geliştiren kurum olduğunu ifade eden Vural, "Japonlar yazılım konusunda çok işi değil.
                Bu nedenle bu işi yabancıların daha iyi yaptığını düşünüyorlar. Yüz tanıma teknolojilerini de genelde yurtdışından satın alıyorlar. Biz ilk büyük işimizi Japon medya devi NHK ile yaptık. 1 saatlik videolardaki kişileri yüz tanıma yazılımı ile 10 dakikada tanımalarını sağladık.
                Azerbeycan'da sokaklarda bizim yüz tanıma yazılımımız kullanılıyor" diye konuştu.

                Japonlar gülüyorsa iş tehlikede demektir
                Japon iş insanlarıyla görüşürken belli kuralları bilmenin önemli olduğunu belirten Vural işi, Türk işadamlarına tavsiyeleri ise şunlar: "Japonlar zor durumdayken ve sıkıştırıldıkları zaman güler, genelde 'hayır' demeyi sevmedikleri için bunu vücut dilleri ile dışa vururlar.
                Japonlar'ı güldükleri için işi bitirdiklerini sananlar yanılır."

                Nükleer tehlike panik yaşatıyor
                "Sadece deprem ve tusunami olsa Japonlar kolayca toparlardı. Ancak nükleer tehlike yüzünden herkes marketlerden su ve pirinç alıp stokladı" diyen Sadi Vural, "Hükümetin başlarda 30 kilometrelik koridor açıklaması Japonlar'ın paniklemesine neden oldu. Toparlanma 15 yılı bulabilir" dedi.

                Uzakdoğu'ya yüz tanıma teknolojisini öğretiyor
                Osaka Üniversitesi'nde Yardımcı Doçent olarak görev yapan Vural, öğrencilere yüz tanıma teknolojisini öğretiyor.
                Japonya'da hastanelere sorun çıkaran insanların daha kapıdayken tanınmasını sağlayan sistemi kurduklarını kaydeden Vural, "Osaka Belediyesi tarafından en iyi teknoloji şirketi seçilen ilk yabancı olduk.
                Daha sonra da en iyi teknoloji çözümü ödülü de aldık" dedi. Evli ve 1.5 yaşında kız çocuğu babası olan Vural, Türkiye'de de iş yapmayı düşünüyor. Vural, "Artıkbilgi birikimimi Türkiye'ye de taşımayı arzu ediyorum. Bunun için şirketlerle ve üniversitelerle görüşmeler yapıyorum.
                Türkiye'den dünyaya ulaşmak daha kolay. Küresel bir şirket olmak için doğru bir noktadayız.
                Ancak Türkiye'yi küresel marka haline getirecek 1 şirket bile yok. Bu çok düşündürücü. Küresel çapta teknoloji şirketlerinden biri mutlaka Türkiye'den çıkmalı" diye konuştu.

                Yorum yap

                • #23

                  Türk mühendislerin geliştirdiği mini uçak

                  Türk mühendisler tarafından geliştirilen mini insansız uçak TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşen 10. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı'nda (IDEF'11) sergileniyor.


                  AEROSEEKER adı verilen ilk Türk yerli yapım dört pervaneli insansız hava aracı, Batı ülkelerinde üretilen benzerlerinden daha ucuz olması ve havada daha uzun süre kalabilmesiyle ayrılıyor.
                  Bin 100 gram ağırlığındaki hava aracı, 500 gramlık yük taşıma kapasitesine sahip ve 2 bin 700 metre yüksekliğe çıkabiliyor. EROSEEKER, 10 kilometre mesafeden kontrol edilebiliyor.

                  Güvenlik kuvvetlerinin güvenlik amaçlı kullanımının yanı sıra orman yangınları ve çığ kontrolü gibi alanlarda yararlanabilecek hava aracı, çektiği görüntüyü anında kontrol paneline iletiyor. Operatör, görüntüyü özel bir gözlük sayesinde izleyebiliyor ve başını hareket ettirerek, hava aracındaki kamerayı da yönlendirebiliyor.

                  Yorum yap

                  • #24

                    İzmirli gençlerden 'Fotokopter'

                    İzmirli 3 kafadar, kendi geliştirdikleri helikopter benzeri cihazla havadan görüntü ve fotoğraf çekme hizmeti vermeye başladı

                    İzmir'de üç arkadaş biraraya gelip yüzde 25'ini piyasadan aldıkları sistemi tamamlayıp model helikoptere benzeyen bir cihaz geliştirdi. Üç arkadaş 200 metreye kadar yükselen ve yerden kumanda edilen Fotokopter adını verdikleri cihazla havadan görüntü ve fotoğraf hizmeti vermeye başladı.

                    Anıl Elçi'nin Genel Müdürü olduğu Sam Bilgisayar Bilişim Çözümleri Savunma Teknolojileri Şirketi çatısı altında birleşen model uçak, helikopter uzmanı Levent Oktay ve fotoğrafçı Ufuk Şengönül, kendi alanlarındaki çalışmalarını sonuçlandırıp radyo frekansı ile çalışan, fotoğraf ve video çeken insansız mini helikopter yaptı.

                    ELEKTRİKLE ÇALIŞIYOR
                    Elektrik enerjisi ile çalışan, GYRO, GPS, barometre sistemleriyle desteklenen hava aracının yüzde 25'ini satın alıp, yazılım başta çok sayıda unsurunu kendileri geliştiren üç arkadaş 8 pervaneli hava araçlarına "Fotokopter" adını verdi.


                    İzmir ve Antalya çevresinde hizmet vermeye başlayan ekip Fotokopterleri ile görüntü ve fotoğraf çekimlerinde helikoptere rakip oldu. Anıl Elçi'nin bilgisayar yazılımını yaptığı Fotokopter yerde bir laptop ve kumanda cihazlarıyla kullanılıyor.
                    Levent Oktay uçuşu yönlendirirken, fotoğrafçı Ufuk Şengönül fotoğraf ve video kayıtlarını yapıyor.

                    4 YIL ARAŞTIRMA-GELİŞTİRME
                    Anıl Elçi, "Bu mini hava aracının üzerinde dört sene boyunca ar-ge yaptık. Model helikopter veya uçak gibi değil.

                    Özel prototip. Bu cihazın yüzde 75'i, kendi ar-gemiz. Kendisi, helikopterin giremeyeceği, havadan çekimin mevcut olabileceği bütün ortamda kullanabiliyoruz.
                    Bu cihazın uçuş kodları, kendi firmamıza ait" dedi.
                    Ufuk Şengönül de çalışma sistemini, "Kamera sehpasında iki tane kamera sistemimiz var, birisi cihazın üstünde kayıt yaparken diğeri aşağı sinyal veriyor. İki kilometreye kadar görüntü alabiliyoruz. 4.2 megapiksel çekebiliyoruz.
                    Dizi filmlerde, sinemalarda, tanıtım filmlerinde her türlü kaliteli görüntüyü sağlıyoruz. Canlı yayın sistemimiz de var. Havadan çektiğimiz yayını aşağıdan seyredebiliyoruz. Tersi de olabiliyor. Mitinglerde de kullanılabilir" dedi.

                    YEDEKLİ ÇALIŞIYORLAR
                    Levent Oktay da, "İki Fotokopter'imiz var. Biri sekiz, diğeri 6 pervaneli. Yedekli olarak çalışıyoruz.

                    Pervanenin sayısı arttıkça güven ve kaldırma kuvveti yükseliyor. Ayrıca GPS, barometre ve yükseklik sensörleri var.
                    Havada bu şekilde stabil kalıyor. Pervanelerin yedekli olmasından dolayı havada stabillik artıyor. Model helikopter gibi çalışıyor.
                    İstediğimiz bölgeye yollayabiliyoruz. Arama kurtarma çalışmaların da da kullanılabilir" dedi.

                    Üç arkadaş cihazın maliyetini ise açıklamadı.

                    HER YERDE ÇEKİM MÜMKÜN
                    Fotokopter'in kamerası aşağıdan kumanda edilerek istenilen yöne çevrilebiliyor. Kamera video ve fotoğraf çekimini aynı anda yapabiliyor. Kamera görüntüyü iki kilometre çapında bir alana gönderiyor.

                    Çok pervaneli olması nedeniyle gerçek helikopterdeki sarsıntı ve gürültü olmadığından temiz bir görüntü elde ediliyor.
                    Fotokopter caddede, sokakta, parkta hatta kapalı büyük mekanlarda her yerden kalkıp çekim yapabiliyor. Kullanımı için herhangi bir izin gerektirmeyen Fotokopter 5-10 dakikada uçuşa hazır hale geliyor.

                    Yorum yap

                    • #25

                      Türk girişimci suda batmayan araç için patent başvurusu yaptı

                      İzmir'de, araçların denize düşmesi sonucu meydana gelen ölümleri engelleyebilmek amacıyla hava yastığı benzeri bir sistem geliştirerek, “batmayan araç” fikri için patent başvurusunda bulunan girişimci Şenol Astan, sisteme ilişkin otomotiv firmalarıyla görüşme yürüttüklerini kaydetti.



                      Astan, 2 yıl önce seyrettiği filmde, bir kişinin denize düşen araçtan kurtulmaya çalışma sahnesinin, aracın suya batmaması için otomatik şişen balon sistemi geliştirme fikrini aklına getirdiğini ifade etti.

                      Bu fikrini 3 kişilik mühendis ekibine aktardığını, çok basit bir fikre dayanan bu sistemin daha önce yapılıp yapılmadığını araştırdıklarını anlatan Astan, “Dünyada sayısı 55 milyona yakın olan patentler arasında araştırma yaptık. Bu veya buna benzer bir patent alınmadığını gördük. Bu konuda yapılmış herhangi bir araştırma veya uygulama olsaydı mutlaka patentinin bulunması gerekiyordu. Bunu öğrendikten sonra bir ekip oluşturarak mühendislik çalışmalarına başladık” dedi.
                      Astan, öngörülen sistemin hava yastığına benzer bir çalışma düzeneğine sahip olduğunu ancak farklı materyallerin kullanıldığını anlatarak, şöyle devam etti:

                      “Aracın tampon ve tekerlek boşluklarındaki 6 noktada otomatik olarak şişecek balonları barındıracak kaset ve balonları şişirecek hava karışımını sağlayacak tüpler bulunacak. Yaptığımız hesaplamalarda 2 tonluk bir aracın suyun üzerinde kalması için toplam 2 metreküplük balonların yeterli olacağını öngördük.
                      Sistem, tekerleklere bağlı, ağırlık hassasiyetli bir sensörle tetiklenecek. Buna göre otomobilin lastiklerine düşen ağırlık belli bir oranda azaldığında sistem otomatik olarak devreye girecek, balonlar şişecek ve aracın su üzerine çıkması sağlanacak.
                      Sistemin tüm mühendislik çizimlerini, tüm teorik çalışmaları tamamladık. Patent için başvuruda bulunduk. Bir kaç otomotiv üreticisi firmayla görüşmelere başladık. Amacımız uygulamanın bir an önce hayata geçmesi ve otomobilde boğulma sonucu ölüm olaylarının artık bitmesidir.”

                      “SELLERDE DE İŞE YARAYABİLİR”

                      Projenin mühendislik çalışmalarını tamamlayan ekipte bulunan Makine Mühendisi Mahir Ballı ise Türkiye'de hemen her hafta otomobillerin denize düşmesi sonucu ölüm haberlerinin gazetelere yansıdığını, bu haberlerin projenin bir an önce bitirilmesi konusunda kendilerini motive ettiğini belirtti.
                      Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle dünya genelinde sel felaketlerinde artış gözlendiğine dikkat çeken Ballı, sistemin sele kapılan araçlar içindeki can kayıplarını da önleyeceğini savundu.

                      Ballı, teorik çalışmaları tamamlanan çalışma için yeterli kaynağa sahip olmamaları nedeniyle uygulama ve test çalışmalarını yapamadıklarını belirterek, Türkiye'de konuyla ilgilenen Ar-Ge birimleri ile ortak proje geliştirebileceklerini ifade etti.

                      Şenol Astan'ın geliştirdiği batmayan araç sistemi için patent araştırması ve patent başvurusu yapan Destek Patent İzmir Bölge Müdürü Süleyman Zemin ise projeyi ilk duyduklarında bunun daha önce mutlaka geliştirilmiş olduğunu düşündüklerini, araştırma sonucunda, güvenliğe önem veren otomobil markalarının dahi bu konuda çalışmasının bulunmamasına şaşırdıklarını ifade etti.

                      Yorum yap

                      • #26

                        Türk bilim adamının başarısı

                        ABD'de 19. Uluslararası İnsansız Yer Taşıtları Yarışması'nda Türk bilim insanı Mehmet Kemal Kocamaz, 'Warthog' adli robotuyla birinci oldu.



                        ABD’nin en prestijli bilim yarışmalarından 19. Uluslararası İnsansız Yer Taşıtları Yarışması’nda (Intelligent Ground Vehicle Competition) Türk biliminsanı Mehmet Kemal Kocamaz, ’Warthog’ adli robotuyla birinci oldu.

                        Her yıl ABD Savunma Bakanlığı tarafından düzenlenen, insansız yer taşıtları alanının en onemli ve saygın yarışması olan, ABD Savunma Bakanlığı Tank Araştırma Geliştirme Merkezi (TARDEC), ABD Ulusal Savunma Endüstrüsi Kurumu (NDIA) ve Lockheed Martin gibi büyük kuruluşların yakından izlediği yarışmanın şampiyonu Türk biliminsani Mehmet Kemal Kocamaz oldu.

                        Kocamaz, 6 ülkeden 57 robotun katılımıyla Michigan eyaletinin Rochester kentinde yapılan yarışmada, kendi tasarımı olan ’Warthog’ adlı robotla tüm robotlari geride bırakmayı başardı. Kocamaz, şöyle dedi:

                        Robotların, başlangıç çizgisinden itibaren dışardan herhangi bir insan yardımı olmadan yol içerisinde kalması ve önlerine çıkan engellere çarpmaması gerektigini anatan Kocamaz, "Çıkan engellere göre yeni rota tayini yapması ve istenilen GPS koordinatlarına ulaşması da beklenmekte, en fazla mesafeyi yapan robot ise yarışmayı kazanmaktadır.

                        Bu yıl robotlar arasında büyük çekişmelerin yaşandığı yarışmada robotumuz-Warthog 1. olmuştur ve özel araştırma ödülüyle desteklenmeye layık görülmüştür" diye konuştu.

                        Kocamaz, daha önce 2 kez katıldığı yarışmada,, 2009 yılında birincilik, 2010 yılında da üçüncülük kazandı. Bu yılki yarışmada Japonya’dan Hosei Üniversitesi ikinci, ABD’den California Eyalet Üniversitesi de üçüncü oldu. Kemal Kocamaz, icat ettiği robotunun pratik yararlarını ise şu şekilde sıraladı:

                        Savaşta sürücü olmadan bir yerden başka bir yere yük ve mühimmat taşıma. Birkaç donanım eklenerek tabiatta yeni bitki türleri tespit edebilme. Silah eklenerek düşman ve hedefi yok edebilme. Ülke sınırlarında belli koordinatlar içinde dolaşıp nöbet tutan ve şüpheli görülen unsurları merkezlere bildirebilme.

                        Kemal Kocamaz, 2000 Oğrenci Seçme Sınavı’nda Sayısal alanda Türkiye 18. olduktan sonra, 1416 Sayılı Kanun uyarınca, resmi-burslu statüde Milli Eğitim Bakanlığı adına Bilgisayar Mühendisliği dalında lisans öğrenimi görmek üzere 2001 yılında ABD’ye geldi.

                        Lisans öğrenimimi Güney California Üniversitesi, Master öğrenimimi de Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde tamamlayan Kocamaz, Delaware Üniversitesinde doktora öğrenimini sürdürüyor.

                        Yorum yap

                        • #27

                          Sürücü koltuğu boş

                          Okan Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi bünyesindeki UTAS (Ulaştırma Teknolojileri ve Akıllı Otomotiv Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi) tarafından geliştirilen Türkiye'nin ilk sürücüsüz aracını test etti.,

                          Okan Üniversitesi’nde AR-GE çalışmaları süren ve deneme sürüşü gerçekleştirilen otonom araç, hareket esnasında radara benzer cihaz, ‘LIDAR’ ile çalışıyor.

                          LIDAR, lazer ışınlarının gönderiliş zamanı ile yansıdıktan sonra geri ulaşım sürelerini kullanarak mesafeleri hesaplıyor, sonrasında ölçülen mesafeye ait bilgiler araca geliyor; elektrikli hale dönüştürülmüş direksiyon, fren ve gaz pedalı kumanda ile yönetiliyor.

                          [youtube]irUyPWeZiKU[/youtube]

                          Yorum yap

                          • #28

                            Plastik atıklardan 'çimentosuz beton' üretti

                            Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nde (KSÜ), atık plastik pet şişelerden çimentosuz beton üretildi

                            KSÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hanifi Binici, atık plastik maddelerden, çimentosuz beton bloklar üretmek için yaptıkları çalışmanın, başarıyla sonuçlandığını söyledi.
                            Toplanan atık pet şişeleri değişik kaynaklardan elde edilen kalker, pomza, bazalt ve kuvars kumlar ile birlikte bir kazanda 200 derece sıcaklıkta erittiklerini belirten Doç. Dr. Hanifi Binici, "Erime tamamlandıktan sonra bunları kalıp haline getirdik. Elde edilen betonlar üzerinde eğilme, basınç, su emme ve aşınma deneyleri yaptık. Yaptığımız deneylerde, ortaya çıkan betonun, su emme ve aşınma değerleri sıfıra yakın bulundu. Basınç değerleri çok yüksek ve dayanıklı" dedi.

                            Elde edilen betonun esnek bir yapıya sahip olduğunu ve çimentosuz olması nedeniyle özelikle suyun kullanıldığı yapılar için uygun olduğunu vurgulayan Binici, "Hem maliyeti ucuz, hem de işlemesi kolay" diye konuştu. Binici, betonun ısı iletkenlik değerlerinin çok yüksek olduğunu, dayanıklılık testinde de ’çimentosuz betonun’ çimentolu betondan yüzde 12 daha sağlam çıktığını ifade ederek, ürettikleri betonun, doğal ve çevreci olduğunu söyledi.

                            GERİ DÖNÜŞÜM ÖZENDİRİLMELİ
                            Dünyada üretilen petrolün yüzde 4’ünün plastik üretiminde kullanıldığını, bir adet pet şişe üretimi için yaklaşık olarak bir kilo 200 gram ham petrol ve en az 65 litre su kullanıldığını ifade eden Binici, pet atıkların geri dönüşümünün hayati önem taşıdığını kaydetti.

                            Yaptıkları üretimin doğayı korumak için de önemli bir buluş olduğunun altını çizen Binici, şunları söyledi: "Atık pet şişeler geri dönüştürülmediği sürece, kirlilik ve doğanın tahribatı artacaktır. Plastiklerin ucuz maliyetli olması, atık olarak atılmalarını özendiriyor. Yeniden kullanımlarına yönelik çabalar açısından da engelleyici. Doğadaki atık petler suyun, toprağın, havanın kirlenmesine neden oluyor, bununla da kalmayıp suda yaşayan canlılara zarar veriyor, hatta ölümlere neden oluyor.

                            Tüm bunları göz önünde bulundurarak, plastiklerin geri kazanımına üniversite olarak önem verdik.
                            Plastik petleri toplayarak, çimentosuz betonu ortaya çıkardık. Biz bu çalışmamızla önemli bir görevi üstlendik. Ancak pet şişelerden geri dönüşümünün özendirilmesi gerekiyor. Petlerin bizim yaptığımız gibi, gerek sanayi sektöründe gerekse, evsel kullanım sonrasında, çöpe karışmadan toplanabilmesi yönünde halk, bilinçlendirilip, özendirilmelidir. Getirsinler bize petleri biz de çimentosuz beton yapalım" dedi.

                            Yorum yap

                            • #29

                              Ay yıldızlı Türk motoruna uluslararası patent aldı

                              Kayserili sanayici 65 yaşındaki Hasan Basri Özdamar 22 yıllık çalışma sonrasında geliştirdiği tek silindirli, yakıttan yüzde 35-43 arasında tasarruf sağlayan enjeksiyonlu motoruna Uluslarası Patent Enstitüsü’nden de onay aldığını söyledi.

                              Özdamar, şimdi ise aynı motorun çift silindirli dizel versiyonu için kolları sıvadı. Yerli otomobil üretiminde de kullanılması planlanan motorun seri üretimi konusunda buluş sahibi Özdamar, General Motor başta olmak üzere birçok yabancı kuruluş ile görüşmelerini sürdürüyor.

                              38 YILDIR MOTORLAR ÜZERİNDE ÇALIŞIYOR
                              Motorlar üzerinde 38 yıldır çalışan ve birçok buluşun ve patentin sahibi olan Hasan Basri Özdamar’ın bugüne kadar gerçekleştirdiği 100’den fazla buluşun 21’i Türkiye’de ve aralarında ABD, Kanada, Avrupa Birliği, Japonya, Çin, Hindistan, Rusya, Singapur’un da bulunduğu çok sayıda ülkede uluslararası patent güvencesi altında bulunuyor. Özdamar’ın buluşların önemli bir kısmı, şu an itibarıyla kendi ürettiği ürünlerde kullanılıyor. Ayrıca bazı buluşları Türkiye’deki üniversitelerin teknik bölümlerinde ders konusu olarak işleniyor.

                              HBO MOTOR ORTAYA ÇIKTI
                              Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, çok sayıda üniversite ve TÜBİTAK tarafından buğüne dek her aşaması dikkatle izlenen ve test edilen, dışarı sızmaması için özenle saklanan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de "Çalışmaya devam et,yalnız fazla dillendirme" diye uyardığı HBO motor, yasal ve teknik tüm prosüdürlerin tamamlanmasının ardından günışığına çıktı.

                              Benzinli, dizel ve içten yanmalı motorlarda, yakıt tasarrufu üzerine yıllardır sürdürdüğü çalışmalarını tamamlayan Özdamar, DHA’ya şunları söyledi:

                              "Çok şükür, yıllardır üzerinde çalıştığım yeni nesil benzinli motor ve üzerinde çalıştığım dizel motor günışığına çıktı. Her türlü teknik raporları alındı. Deneme üretimli tamamlandı. Şimdi bu projemizi seri üretime geçirebilecek hale geldik. Dünyada iki tip motor var. Birincisi ’Otto’ dediğimiz benzinli motorlar. İkincisi ise ’Dizel çevrimli’ motorlar. Bizim geliştirdiğimiz motor bunlardan çok farklı ve tasarruflu."

                              Sanayici olan eski Kayseri milletvekili ve Özdamar’ın yakın arkadaşı Şaban Bayrak da, "Hasan Basri bey uzun yıllardır bunun üzerinde çalıştı ve sonunda başardı. Proje ve motorun test çalışmaları devletin büyüklerinin bilgisi dahilinde çok gizli tutuldu" diye konuştu.

                              ÇEVRECİ MOTOR
                              Gaz emisyonu az, çevreyi kirletmeyen, benzerlerinden yüzde 35-43 arasında daha az yakıtla çalıştığı belirtilen ay- yıldız armalı döner pernolu motor HBO’nun, 150 yıldan bu yana kullanılan benzinli motorların pabucunu dama atacağı öne sürüldü.

                              Dikine çalışan, 22 yıllık araştırmanın sonucu olan HBO motorun patentle ilgili tüm ilşemleri yapıldı.

                              Avusturya’daki Patent Enstitüsü’nde testten geçerek belge alan motor, seri üretime geçirildiği takdirde kara araçlarında, hava araçlarında deniz araçlarında raylı sistem araçlarında ağır sanayide kullanılacak. Tek silindirli enjeksiyonlu motor HBO’nun, benzinli modelinin testlerinin de başarıyla tamamlanması ve Uluslararası Patent Enstitütüsü PCT tarafından tescil edilmesinin ardından bu motorun iki silindirli dizel versiyonu da halen test ediliyor.

                              PROJEYİ BU GÜNE DEK KİMLER GÖRDÜ?
                              Hasan Basri Özdamar, 1990 yılında Organize Sanayi Bölgesi’nde Otoser Otomotiv Makine ve Sanayi Ticaret Anonim Şirketinde geliştirdiği HBO motorunu ve deneme çalışmalarını bugüne dek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Sanayi Bakanı Nihat Ergün, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer yerinde izledi.

                              Ancak, motorla ilgili gelişmeler bir sır gibi tutulduğu için bu güne dek yetkililerce açıklama yapılmadı.

                              ÖZDAMAR KİMDİR?
                              Hasan Basri Özdamar, 1946’da Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi’ne bağlı Kılıçmehmet Köyü’nde doğdu. İlköğretim ve teknik liseyi ve sonra da 3 yıllık Elektrik Tekniker Okulu’nu Kayseri’de bitirdi, 1967 yılında Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne girdi, 1972’de makine mühendisi oldu. Özdamar, daha sonra özel sektördeki çeşitli firmalarıa yöneticilik yaptı. Halen kurduğu otomotiv makine, elektrikli ev aletleri ve elektrik motorları alanlarında aktif olarak üretim yapan 4 şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürdüyor.

                              Evli ve 4 çocuk babası Hasan Basri Özdamar, 1978 yılında üretime ilk olarak mini çamaşır makineleri ile başladı.
                              Özdamar'ın bazı buluşları Türkiye’deki üniversitelerin teknik bölümlerinde ders konusu olarak işleniyor. Hasan Basri Özdamar’a ait buluşlardan özellikle "Döner Pernolu Motor" literatüre geçerken dünya çapında tanındı. Özdamar, konvansiyonel motorlarda silindir içinde oluşan basınçtan elde edilen gücün krank miline iletildiği klasik uygulamanın en doğru yol olmadığı düşüncesi ile 40 yılı aşkın bir zaman içerisindeki araştırmaları neticesinde bu buluşa ulaştı.

                              Yorum yap

                              • #30

                                Türk mühendislerden büyük başarı!

                                Türkiye'de ilk kez üretilen bu ürün yüzde 60'a varan tasarruf sağlıyor.

                                Türk mühendisleri, TÜBİTAK destekli iki yıl süren AR-GE çalışmaları sonucu, aydınlatma sektöründe yoğun kullanımı olan metal halide ve sodyum buharlı lambalar için dim edilebilir (ışığı enerji tasarrufu yaparak kısılıp açılabilmesi) elektronik balast geliştirdi. İç ve dış mekanlarda kullanılan lambalarda dim edilme özelliği koşullara göre ışığın kısılıp açılabilmesine izin verdiğinden ürün yüzde 60'a varan tasarruf sağlıyor.

                                Aydınlatma sektöründe faaliyet gösteren ve elektronik ürünler geliştirip üreten Türk teknoloji şirketi Logiba'nın ortaklarından Lütfi Can Başaran, Konya'daki Ar-Ge merkezinde, yaptığı açıklamada, "Türkiye'de ilk kez metal halide ve sodyum buharlı lambalar için uluslararası standartlarda elektronik balast ürettik" dedi.

                                Sektörde 35 yıllık deneyime sahip olduklarını dile getiren Başaran, Enerji Bakanlığı ve TÜBİTAK'ın enerji tasarrufuna dönük Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiren firmaları desteklediğini ifade ederek, "Enerjide ülke olarak tasarruf etmek zorundayız. Çünkü enerjide dışa bağımlıyız" diye konuştu.

                                Dünyada az örneği bulunan ürünle ilgili olarak Logiba'nın en önemli özelliğinin oluşturulan patentli Ezdim teknolojisi olduğunu vurgulayan Başaran, şunları kaydetti:

                                "Logiba ürünlerinin önceliği çevre ile dost olması. Bu teknolojinin rakiplerinden en önemli farkı ise dim edilme metodunun sadece Logiba ürünlerinde bulunan ve auto dim olarak adlandırılan özelliği ile önceden programlanabilmeyi mümkün kılması."

                                Logiba elektronik balastlarının 1000 Watt'a kadar aydınlatma sistemleri için ideal çözümler sunduğuna dikkati çeken Başaran, "Yüksek seviyede kontrol ve performans sunan Logiba elektronik balastlar, aynı zamanda kalıcı ışık ve renk stabilitesine imkan tanır. Her çeşit otomasyonla uyumlu çalışır, lamba ömrünü uzatır ve lamba değişim sıklığını önemli ölçüde azaltır" ifadelerini kullandı.

                                Sokak lambalarından süper marketlere kadar geniş kullanım
                                Geniş kullanım seçeneğiyle Logiba ürünlerinin sokak aydınlatması, süpermarketler, alışveriş merkezleri, perakende mağazaları, açık otoparklar, sera aydınlatması, liman ve tersaneler olmak üzere bir çok alanda kullanılabileceğini anımsatan Başaran, dış mekanlarda dayanıklılığı ile öne çıkan Logiba'nın 24 saat kesintisiz aydınlatma kullanımı gerektiren iç ve dış mekan uygulamalarında da uzun lamba ömrü ile maliyeti düşürmede önemli bir unsur olduğunu belirtti.

                                Başaran, ihracatla ilgili çalışmaların sürdüğünü ve ürünlerinin kullanım ömrünün de 50.000 saat olduğunu sözlerine ekledi.

                                Yorum yap

                                Hazırlanıyor...
                                X