• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Mehmed Âkif Ersoy Hayatı ve şiirleri

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    Necid Çöllerinde

    Yâ Nebi...
    Şu halime bak
    Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın,
    Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.
    Hârimi Pâkine can atmak istedim durdum,
    Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.
    Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar,
    Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.
    Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,
    Önümde durmadı artık ne hanuman ne ocak.
    Yıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı,
    Üç ay tihame deyip çiğnedim beyebanı.
    Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,
    Yetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.
    Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,
    Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.
    İradem olduğu gündür senin iradene râm,
    Bir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.
    Bütün hayakil-i hilkat ile hasbihal ettim,
    Leyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.
    Yanıp tutuşmadan yummadım gözümü,
    Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
    Azab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir,
    Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir?
    Üç beş sineyi hicran içinde inleterek,
    Çıkan yüreklere husran mı, merhamet mi gerek.
    Demir nikabını kaldır mezarı pâkinden,
    Bu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.
    nedir o meşale, nurun mu ya Resulallah
    Sükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir âh....

    Mehmet Akif Ersoy

    Yorum yap

    • #17

      Tebrik

      Gökten ay parçası halinde, o rahmet güneşi,
      İndi afaka bu akşam, bu mübarek akşam.
      Ebedi kandili yaktıkça, Huda'dan dilerim,
      Parlasın dursun o iman senin alnında, Paşam!
      Mehmet Akif Ersoy

      Yorum yap

      • #18

        Tek Hakikat

        Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan,
        Elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın:
        Hepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız;
        Sade, i'lanı çekilmez bu acaib aşkın
        Mehmet Akif Ersoy

        Yorum yap

        • #19

          Uyan

          Baksana kim boynu bükük ağlayan.
          Hakkı hayatındır senin ey müslüman,
          Kurtar artık o biçareyi Allah için.
          Artık ölüm uykularından uyan.

          Bunca zamandır uyudun kanmadın,
          Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.
          Çiğnediler yurdunu baştan başa.
          Sen yine bir kerre kımıldanmadın.

          Ninni değil dinlediğin velvele,
          Kükreyerek akmada müstakbele.
          Bir ebedi sel ki zamandır adı,
          Haydi katıl sen de o coşkun sele.

          Karşı durulmaz cereyan sine-çak...
          Varsa duranlar olur elbet helak.
          Dalgaların anmadan seyrini,
          Göz göre girdâba nedir inhimak?

          Dehşeti maziyi getir yadına;
          Kimse yetişmez yarın imdadına.
          Merhametin yok diyelim nefsine;
          Merhamet etmez misin evladına?

          Ben onu dünyaya getirdim diye
          Kalkışacaksın demek öldürmeye!
          Sevk ediyormuş meğer insanları,
          Hakkı-ı übüvvet de bu caniliğe!

          Doğru mudur ye’s ile olmak tebah?
          Yok mu gelip gayrete bir intibah?
          Beklediğin subh-i kıyamet midir?
          Gün batıyor sen arıyorsun tebah.!

          Gözleri maziye bakan milletin,
          Ömrü temadisi olur nakbetin.
          Karşına müstakbeli dikmiş Hüdâ,
          Görmeye lakin daha yok niyyetin.

          Ey koca şark! Ey ebedi meskenet!
          Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
          Korkuyorum, Garbın elinden yarın,
          Kalmayacak çekmediğin mel’anet.

          Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,
          Kan dökerek almalısın merd isen.
          Çünkü bugün ortada hak sahibi,
          Bir kişidir: 'Hakkımı vermem' diyen.
          Mehmet Akif Ersoy

          Yorum yap

          • #20

            Şehidler Abidesi İçin

            Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,
            Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.
            Hakk'ın bu veli kulları taş türbeye girmez;
            Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler.
            Mehmet Akif Ersoy

            Yorum yap

            • #21

              Olmaz ya... Tabii...

              'Hiç bilenle bilmeyen bir olurmu? '
              (Kuran-ı Kerim)

              Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan!
              Öyleyse <> denilen yüz karasından

              Kurtulmaya azmatmeli baştan başa millet.
              Kafi değilmi, yoksa bu son ders-i felaket?

              Son ders-i felaket neye mal oldu? Düşünsen:
              Beynin eriyip yaş gibi damlardı gözünden!

              'Son-ders-i felaket' ne demektir? Şu demektir:
              Gelmezse eğer kendine millet, gidecektir!

              Zira, yeni bir sadmeye(çarpma) artık dayanılmaz;
              Zira, bu sefer uyku ölümdür, uyanılmaz!

              Coşkun, koca bir sel gibi, daim beşeriyyet,
              Müstakbele koşmakta verip seyrine şiddet.

              Dağlar, uçurumlar, ona yol vermemek ister...
              Lakin o, ne yüksek, ne de alçak demez örter!

              Akvam(kavimler, milletler) o büyük nehre katılmış birer ırmak...
              Elbet katılır... Hangisi ister geri kalmak?

              Bizler ki bu müthiş, bu muazzam cereyanla
              Uğraşmaktayız... Bak, ne kadar çılgınız anla!

              Uğraş bakalım, yoksa işin, hey şaşkın!
              Kurşun gibi sur'atli, denizler gibi taşkın

              Bir çağlayanın menba-i dehhasına(gayet dehşetli) doğru
              Tırmanmaya benzer, yüzerek, başka değil bu!

              Ey katre-i avare(zavallı damla) , bu cüsun, bu hüruşun
              Ahengine uymazsan, emin ol, boğulursun!

              Yillarca, asırlarca süren uykudan artık,
              Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık!

              Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
              Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!

              Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet...
              Ey derd-i cehalet, sana düşmekte bu millet,

              Bir hale getirdin ki, ne din kaldı, ne namus!
              Ey sine-i islam'a çöken kapkara kabus,

              Ey hasm-i hakiki, seni öldürmeli evvel:
              Sensin bize düşmanları üstün çıkartan el!

              Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!
              islam'ı da <> diye tutmuş yediyorsun!

              Allahtan utan! bari bırak dini elinden...
              Gir leş gibi topraklara kendin, gireceksen!

              Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskat(susturmak) ?
              Allahtan utanmak da olur, ilim ile... Heyhat!


              18 Cemaziyelevvel 1331
              11 Nisan 1329
              1913
              Mehmet Akif Ersoy

              Yorum yap

              • #22

                Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi

                Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,
                Aylar bize hep muharrem oldu!
                Akşam ne güneşli bir geceydi...
                Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!
                Âlem bugün üç yüz elli milyon
                Mazlûma yaman bir âlem oldu!
                Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;
                Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
                Beyninde öten çanın sesinden
                Binlerce minâre ebkem oldu.
                Allah için, ey Nebiyy-i mâsûm,
                İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
                İslâm'ı bırakma böyle mazlûm.

                (30 mayıs 1330)
                (1914)
                Mehmet Akif Ersoy

                Yorum yap

                • #23

                  Resmim İçin

                  Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;
                  Ölsen, seni sırtında taşır toprağın altı.
                  Ey gölgeden ümmid_i vefa eyleyen insan!
                  Kaç gün seni hatırlayacaktır şu karaltı?
                  Mehmet Akif Ersoy

                  Yorum yap

                  • #24

                    Azmine Sarıl

                    Ye's öyle bir bataktır ki,
                    Düşersen boğulursun
                    Azmine sarıl sımsıkı
                    Bak ne olursun
                    Mehmet Akif Ersoy

                    Yorum yap

                    • #25

                      Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

                      Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
                      Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

                      Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
                      Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

                      Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
                      Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,

                      Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
                      Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...

                      Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
                      Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

                      Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
                      Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

                      Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
                      Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

                      Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
                      Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!

                      Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
                      Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

                      Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
                      Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

                      Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
                      Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

                      işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
                      işte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.

                      30 Muharrem 1331
                      27 Kanunuevvel 1328
                      1913
                      Mehmet Akif Ersoy

                      Yorum yap

                      • #26

                        Bayram

                        Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;

                        Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!


                        Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,

                        Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır



                        Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda;

                        Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.



                        Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd

                        Feyzindeki te'sîr ile âsûde revandır.



                        Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin,

                        Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.



                        Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbin

                        Dünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.



                        Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?

                        Bak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır!



                        Her sînede bir kalb-i meserret darabanda,

                        Her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.



                        Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır,

                        Gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.



                        Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni,

                        Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır!



                        Bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki:

                        Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır,


                        Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi:

                        Mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi.


                        Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;

                        İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.



                        Dedim ki: 'Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda

                        Durup o âlemi seyreylesem de meydanda,



                        Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur.

                        Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. '



                        Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben

                        Durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden.



                        Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ

                        Hayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ,



                        Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan

                        Tutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,



                        Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar,

                        Büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var!



                        Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,

                        İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,



                        Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün,

                        Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için



                        Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var?

                        'Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar! '



                        Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin.

                        Diyor: 'Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.'



                        Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân,

                        'Alın gözüm buna derler...' sadâsı her yandan.



                        Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:

                        Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.



                        Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

                        İnince binmede artık onun da hemşerisi:



                        'Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram

                        Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.'



                        - Muhallebim ne de kaymak!

                        - Şifalıdır macun!

                        - Simit mi istedin ağa?

                        - Yokmuş onluğun, dursun.



                        O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller,

                        Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller!



                        Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,

                        Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;



                        Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan

                        Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan



                        Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...

                        Ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler.



                        Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran.

                        Davullu zurnalı 'dans' eyliyen, coşup bağıran,



                        Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe,

                        Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,



                        Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;

                        Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle



                        Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât...

                        Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!



                        Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken,

                        Dururdu 'Yandı! ' sadâsıyle türküler birden,



                        - Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,

                        - Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.



                        'Deniz dalgasız olmaz

                        Gönül sevdasız olmaz

                        Yâri güzel olanın

                        Başı belâsız olmaz!

                        Haydindi mini mini maşallah

                        Kavuşuruz inşallah...'



                        Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı,

                        Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,



                        Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.

                        Gelen geçen 'Bu niçin ağlıyor? ' deyip soruyor.



                        - Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı

                        Çocuk değil mi? 'Salıncak' diyor...

                        - Salıncakçı!


                        Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say...

                        Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

                        - Hay hay!


                        Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine

                        Katıldı ağlamıyan kızların şetâretine.


                        MEHMET AKİF ERSOY

                        alıntı

                        Yorum yap

                        Hazırlanıyor...
                        X